Bizler Bayburt’ta sadece oyun havaları ve türküler öğrenmedik. Zamanın en gözde şarkılarını da öğrendik. Bu şu demekti. Şarkıların güfteleri İstanbul şîvesiyle yazılmıştı. Bu aynı zamanda yazı dilimizdi.

Bizler Bayburt’ta sadece oyun havaları ve türküler öğrenmedik. Zamanın en gözde şarkılarını da öğrendik. Bu şu demekti. Şarkıların güfteleri İstanbul şîvesiyle yazılmıştı. Bu aynı zamanda yazı dilimizdi.

Köyde mahallede Bayburt Şivesini konuşurduk ama okulda asla. O kadar ki, daha sonraki zamanlarda Bayburtlu olduğumu söylemesem kimse konuşmamdan nereli olduğumu anlayamazdı. İşte İstanbul şîvesiyle Avukat Cenan Beyin yazdığı güfteden Kaanunî Artaki Candan’ın yaptığı Ferahnak şarkı;

Ruhumda bahar açtı onun bülbülü sendin
Hergün bana bir tâze çiçek neş’esi verdin
Gönlümde açan goncaların şen gülü sendin
Hergün bana bir tâze çiçek neş’esi verdin

***

Artaki Candan’ın güftesini de kendisinin yazıp bestelediği Hüzzam şarkı.

Son hâtıra aşkımda kalan bir sarı saçtı
Kalbimde o eller ne derin yâreler açtı
Öksüz bırakıp gönlümü yâdellere kaçtı
Kalbimde o eller ne derin yâreler açtı

2005'te Makedonya Ohri’de bir akşam yemeğine davet edilmiştim. Bir hanım benden bu şarkıyı istedi. Yalnız, hanım ikinci satırı hatırlıyordu. Şarkıyı ve notasını buldum. İstanbul Radyosu'nda benim de bulunduğum stüdyoda Doğan Dikmen Ohri’den bahsederek şarkıyı okudu.

***

Güfte ve beste Bimen Efendiye ait olan bu şarkıyı çok severdim. Babam Âhengini benim çocuk sesime akord eder o çalar ben okurdum. Bazen de Hoca Yaşar, iki ablası ve ben dörtlü koro yapar, saatlerce şarkı okurduk.

Al sazını sen sevdiceğim şen hevesinle
Çal söyle benim şarkımı sevdâlı sesinle
Ben dinleyeyim ağlayayayım gizlice böyle
Çal söyle benim şarkımı sevdâlı sesinle

Hep söyle benim nâlelerim hep sana ait
Mızrâbını vur kesme benimçün de niyâz et
Ben dinleyeyim ağlayayım halime böyle
Çal söyle benim şarkımı sevdâlı sesinle


***

Mısırlı İbrahim Efendinin bestelediği, Güftesi Tarihçi Ahmet Refik Altınay’a ait olan Kürdilihicazkâr şarkı da gözdelerimizdendi.

Şen gözlerine neş’e veren bir çiçek olsam
Bûsenle sararsam o güzel sînede solsam
Her koklayışın ruhumu ateşlere yaksa
Bûsenle sararsam o güzel sînede solsam

**

Nasibin Mehmet’in bu Kürdîlihicazkâr şarkısını, çok sevmeme rağmen bir türlü hâfızama alamamıştım. Bu şarkıyı babamdan dinlemeği çok severdim.

Yoktur emel-i aşkın o parlak seherinde
Var başka hayat o arzın solgun kamerinde
Şebnemleri bülbülleri hep eski yerinde
Kır saçları sevdâma güneşler saçıyorken

***

Muhayyer makamında olup Bayburt’ta okunan şekliyle söylediğimiz Şair Zihnî’nin koşması da çok sevdiğimiz bir şarkıydı.

Vardım ki yurdundan ayak göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Câmlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakîler meclisten çekmiş ayağı

Zihnî dehr elinden her zaman ağlar
Vardım ki, bağ ağlar bağıbân ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı

***

Orhan Seyfi Orhon’un şiirinden, Hayri Yenigün çok zarif bir Hüzzam şarkı yapmıştır:

Ölürsem yazıktır sana kanmadan
Kolların boynumda halkalanmasan
Bir günüm geçmiyor seni anmadan
Derdine katlandı hiç usanmadan
Diyorlar kül olmaz ateş yanmadan
Denizler durulmaz dalgalanmadan

Saadet benziyor hoş bir serâba
Düşüyor her seven gönül azâba
Gelmiyor çekilen dertler hesaba
Diyorum sebep ne bu ızdırâba
Diyorlar kül olmaz ateş yanmadan
Denizler durulmaz dalgalanmadan

***

Gütesi Nedim’e ait olan ve Lem’i Atlı’nın Uşşak şarkısı yasaktı. Rivayete göre, İzmir suikastine karışan Ziya Hurşit, sehpada bu şarkıyı okumuş. Şarkı da yasaklanmış. Yasağı Menderes kaldırmıştı.

Bu imtidad-ı cevre kim bahtın şitabı var
Mihnet medâr olan feleğe intisâbı var
Eyler nesîm-i lûtfu bize gird bâd-ı gam
Bu rûzigâr-ı bî-mededin inkılâbı var

***

Güftesi Nazif Sururî beye ait, bestesi Bimen Şen’in olan bu ağır aksak şarkı da çok sevdiğim ama hafızama alamadığım şarkılardandı,

Sabrımı gamzelerinin sihrile tarâc ideli
O güzel gözlerinin nûruna yandım ezelî
Acı, öldürmeki kalbimde hayalin yaşasın
Yeter ey gözleri sevdâ dolu esmer güzeli

***

Ramazan Gökalp Arkın’ın şiirini yazdığı, Sadettin Kaynak üstadın bestelediği Hicaz şarkı, ikinci cihan savaşının bitiminde oluşan ferah günlerde çok tutulmuştu.

Yeşil gözlerini ufkuma ger ki
Bahar geldi diye türkü söyleyim
Sarı saçlarını yüzüme ser ki
Koklayıp öperek yaz geldi diyem
Turnalar uçun yaylâdan geçin
Yârimi seçin turnalar

Gurbet elde kaldın halim nicedir
Derdim şu dağlardan daha yücedir
Ayrılık sevene bir bilmecedir
Çözemedim bilmeceyi neyleyim.
Turnalar uçun yaylâdan geçin
Yârimi seçin turnalar

Ekinler sarardı biçtik güz geldi
Hakka şükür bu yıl bire yüz gedi
Nidem ki yokluğun pek öksüz geldi
Sen yeterdin ekinleri neyleyim
Turnalar uçun yaylâdan geçin
Yârimi seçin turnalar


Bu şarkıları ayrıca, Halkevi binasında sineması olan Kuddüs amcanın elektrik direğine astığı meydan hoparlöründen, Zakir-Remzi-Burhan amcaların üçlüsünden, gramofonlardan öğrenir tekrarlardık. Mam Köyü'nde bile çiftçi arkadaşlarımla bu şarkıları, kırda-bayırda-harmanlarda-Çoruh’un kenarında söylerdik.

Aralık 2013