Güzel inancımıza göre Salih insanlar anıldığında gökten rahmet iner. Bu yüzden geçmişte güzel işler işlemiş, güzel eserler vermiş büyüklerimizi sık sık anarız.
Herat kentinde 1441 yılında doğup 1501’de ölen Ali Şir Nevai böyle güzel eserler vermiş, Salih bir büyüğümüz.
Horasan’da ve Semerkant’ta öğrenci iken, Sultan Hüseyin Baykara ile okul arkadaşı idi. Hüseyin Baykara Herat’ta yönetimin başına geçince onu Semerkant’tan yanına çağırdı. Önce vezirlik, sonra valilik verdi. Ali Şir Nevai bu resmi görevleri pek sevmedi ve uzun süre kalmak istemedi. Ailesi varlıklı idi, topluma insanlığa hizmet etmek istiyordu. Bunun için çeşitli vakıflar kurdu.
Şiirlerini Türkçe ve Farsça yazardı. Türkçe şiirlerinde Navai, Farsça şiirlerinde Fanî mahlasını kullandı. Arapça’da bilirdi. 4’ü Türkçe, 1’i Farsça olmak üzere beş divanı vardır. Divanlarının dışında onsekiz ayrı eseri daha vardır: Hayretül Ebrar, Ferhat ve Şirin, Leyla ve Mecnun, Tarihül Enbiya gibi.
XV. yüzyılda yaşayan Osmanlı Şairi Ahmet Paşa, xv. Yüzyılda yaşayan Fuzuli, 18. Yüzyıl divan şairi Nedim, Ali Şir Nevai’den etkilenenlerin ilk akla gelenleridir. Ziya Paşa’nın
“Harabat” adını taşıyan üç ciltlik antolojisinde Ali Şir Nevai’nin şiirleri önemli yer tutar. Hacimce küçük eseri
“Muhakematül Lügateyn” adlı eserinde sözün üstünlüğünü ve Türkçe’nin diğer dillerden üstün yanlarını anlatır.
Doğum yıldönümünde Özbekisten’da; her yıl başta Taşkent olmak üzere ülke genelinde anılan büyük şair, devlet adamı ve düşünürün eserlerine; Hindistan’da Babür Şah, Osmanlı Padişahı I. Süleyman ve Yavuz Sultan Selim çok değer vermiştir.
Ali Şir Nevai büyüğümüzü iki beyti ile anıp, ruhunu şad etmiş olalım.
Bahar boldu vü gül meyli kalmadı könlüm
Açıldı gonce vü likin açılmadı könlüm
Nevaî gonce tikep könlüm agzin etti heves
Egerçi topmadi likin yanilmadı könlüm