Takriben sene 1947… Bayburt’a bir cambaz gurubu geldi. Saray Bahçesi’nde yatıp kalkacakları kadar bir çadır kurdular. Daha sonra telgraf direği kalınlığında 5 veya 6 metre boyunda ağaçları dikip aralarına çelik halatların germe işleri bitince, 5 x 5 ebatında 3 metre boyunda çıtaların üst kısmına ayaklarını basacakları takozlar çakıldıktan sonra, gramofon kağıdından bir pantolon, bir kişiye giydirip ilave bacaklarla 5 metre boyunda dev bir adam meydana getirdiler.

Mustafa AhıskalıoğluTakriben sene 1947… Bayburt’a bir cambaz gurubu geldi. Saray Bahçesi’nde yatıp kalkacakları kadar bir çadır kurdular. Daha sonra telgraf direği kalınlığında 5 veya 6 metre boyunda ağaçları dikip aralarına çelik halatların germe işleri bitince, 5 x 5 ebatında 3 metre boyunda çıtaların üst kısmına ayaklarını basacakları takozlar çakıldıktan sonra, gramofon kağıdından bir pantolon, bir kişiye giydirip ilave bacaklarla 5 metre boyunda dev bir adam meydana getirdiler.

Davul zurna eşliğinde Bayburt’un mahalleleri ve çarşıları dolaşıp, müşteri toplayarak Saray Bahçesinde yapacakları gösteri ve yerdeki parodileri ile en az 2 ay Bayburt halkına değişik heyecanlar yarattılar. Sundukları gösterilerde hem eğlendirici hem de kültürel olarak Bayburtlulara çok şeyler verdiler. O zamanki çocuklar ve gençlerin amuda kalkmaları, ip üzerinde yürümeleri ve değişik birçok hareketi denemeye başlamasında bu gurubun büyük etkisi olmuştur.

 

O günleri yaşayanlar bilir. O zamana göre çevrelerini saran seyircilerden ‘paso’ para toplarlardı. Nerden geldiklerini, nereye gittiklerini, nereli olduklarını bilmiyordum ama çok efendi insanlardı.

Hatta Saray Bahçesi’nde kurban kesip, insanlara dağıttılar. Biz saray Bahçesi’nin yanında oturduğumuz için olup biten her şeyi görüyorduk. Saray Bahçesi’nin özellikleri çoktur. Bayramdan bayrama Haris Emin’in ahşaptan dönme dolabı kurulurdu. Ayrıca halkacı çadırları kurulurdu. Orası bizim lunaparkımızdı.

Ve bir de bisikletçi Muammer amcamız vardı. Saati 25 kuruştan bisikletleri kiraya verirdi. Yeni alışacaklar, alışmış olanlar, hepsi Saray Bahçesi’nin önünde tur atarlardı. 19 Mayıs bayramı da “Saray Bahçesi”nde kutlanırdı. Zaten tek stadımız da Saray Bahçesiydi. Bütün maçlar burada oynanırdı. Biz de maç seyircilerine “soğuk ayran, soğuk ayran” diye bağırarak, seyircilere meşebesi kırk paraya satardık.

Halk evinde oynanacak müsamerelerin rol taksimi, rol ezberlemesi de Saray Bahçesi’nde yapılırdı. 1960’lardan sonra da mitinglere ev sahipliği yaptı. Yine ata sporumuz ciritte burada oynanırdı. Daha sonra Koruk Mevkiine stat yapıldı. Saray Bahçesi parsellendi.

Ve böylece anılarda kaldı.
Geride ise şu cümleyi bıraktı:
Ah Saray Bahçesi, ah…