RTE, Abbas’ı karşılarken merdivenlerde ilginç bir gösteri yaptı. 16 Türk Devletinin giysileri diye bir şeyler giyinmiş görevliler merdivenin iki yanına dizildiler ve RTE ortalarından geçerek konuğu karşıladı. Bu yıl seçim yılı. Geçen yıllarda Türklüğü ve Türk Milliyetçiliğini küçümseyen ve küçültücü söz ve eylemlerden sonra; bu girişimin milliyetçi oylara yönelik bir propaganda çalışması olması akla yakın. Milliyetçilerden bir kısmının Türk Tarihi hakkında bilgilerinin sığlığı bilinince bu atağın başarılı olabileceği besbelli. Heyecana kapılır oylarını verirler, sonra da yaptıkları yanlışın ardına takılır giderler.
Belki de RTE’nin böyle bir düşüncesi yoktur. Saltanat ve gösteriş merakı bu garipliğe yol açmıştır.
Ama olan olmuştur ve “16 Türk Devletini kurduk ama yıktık sıra 17. geldi” edebiyatına kadar ilerleyen ve yapılan işin gülünçlüğü ölçülerini aşan bir Türklük karşıtı söylem almış başını gitmiştir.
Bu yazıda gündeme getirmek istediğim konu başka. Uzun yıllar önce yine “16 Devlet” konusu ile ilgili yazılar yazmıştım. Yani RTE’ye karşıyım ama bu yüzden değil, bu yolla gerçekleri tekrar gündeme getirmek için bu yazıyı yazıyorum. Türklüğün derin tarihinden habersiz ve kendilerine milliyetçi diyen bir kısım insanlarımızın da yazacaklarıma tepki duyacaklarını biliyorum. Önce kızacaklar, sonra okuyup gerçekleri öğrenip haklı olduğumu anlayacaklar.
Önce bu 16 Devlet konusunun nasıl ortaya çıktığını hatırlayalım. Cumhurbaşkanlığı Forsunda bir Güneş ve çevresinde 16 yıldız vardır. Güneşin ve yıldızların ne anlama geldiği tartışma konusudur. Ancak 1969 da Akip Özbek adındaki bir yurttaşımız bir anlam uydurur ve bunu dönemin kimi yetkililerine de kabul ettirir. Buna göre Güneş Türkiye Cumhuriyeti’ni, yıldızlar da, tarihte kurulmuş 16 Türk Devletini temsil ediyormuş. Bu böyle tümden gelim yöntemiyle kabul edildikten sonra sıra gelir 16 Devleti tespit etmeye. Türk olmayan Samaniyan Devleti 16 arasına konulur ama birçok önemli devlet unutulur. Bu arada başka birçok ilginç işler de yapılır. Cengizli Devletinin yer almadığı bu 16 arasında Cengizliye bağlı ve onun oğulları tarafından yönetilen Altınorda yer alır. İtiraz üzerine devletlerden biri çıkar biri girer. Neden? Çünkü ilham sonucu bulunan 16 sayısı tutturulacaktır. Bu iş böyle garip bir iştir. Ama 1969 dan bu yana edebiyatımıza da girdiğinden adeta kutsallaşmıştır. Karşı çıkmak ve bu masalı eleştirmek bile yürek işi durumuna gelmiştir.
16 Devlet arasında sözgelimi Cengizli, İlhanlı, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Safeviler, Mısır Kölemenleri gibi görkemli Türk Devletleri yoktur. Türk Devletleri sanki Hunlardan sonra ortaya çıkmış gibidir. Sakalar ve Ön Türk Devletlerinin adı bile geçmez. On bin yılı aşan Türk Tarihi iki bin iki yüz yıla sıkıştırılır. Hunlar (gerçekte Kunlar) Üç Devlete bölünür. Aynı mantığa göre Göktürkler ise bölünmez. Doğu Göktürk Devleti, Batı Göktürk Devleti yok sayılır. Türkiş kağanlığından haber yoktur. Büyük Selçuklu Devletinden söz edilir ama Anadolu Selçuklu Devleti tarihten silinir. Gerçek Türk Tarihini anlamak bakımından bu karma karışık 16 Devlet edebiyatının geçersiz olduğu besbellidir.
Gerçekte Türk Tarihi bu uydurma 16 Devlet içine sığmayacak bir görkemli gerçekliktir. Hanedanları ve yöneten unsurları yeni Devlet gibi tanımlayarak Türk Devletlerini saymaya kalksak Atsız’a göre sayı 50 yi başka bilginlere göre 150 yi geçer. Ama gerçekte Türkistan’da tarihin derinliklerinden gelen bir devletimiz vardır. Türkiye alanında ise bin yıllık bir devletin yurttaşlarıyız. Selçuklu, Osmanlı, Cumhuriyet Türkiye Türk Devletinin üç dönemidir. Değişiklik hanedan ve rejim değişikliğinden ibarettir. Böyle olmasaydı Osmanlı ve Cumhuriyet ayrı devletler olsaydı, biz niçin Osmanlının borçlarını ödemekle yükümlü olacaktık.
Cumhurbaşkanlığı Forsundaki Güneş ve 16 yıldız konusu çok daha derin sırlar taşır. Umuyorum ki önümüzdeki günlerde Oktan Keleş ile yapacağımız söyleşi de bu sırlar açıklığa kavuşacak.
Türklük aşıkları zihinlerinde yerleşmiş bir 16 Devlet masalı varsa bilsinler ki bu masal büyük Türklük gerçekliğini küçültmekten başka bir işe yaramaz. Türklük böyle masallara sığdırılamayacak kadar büyük bir gerçektir. Bu konuda yayınladığım “İlk Kavim Türk’ün Ülküsü KIZILELMA” adlı eserim Togan Yayınlarından çıktı. Doğan Yayınlarından çıkan “Türk Dünyası Deyince” adlı kitabım da bu eserin devamı niteliğindedir.