Van’ı vuran büyük depremin üzerinden bir buçuk ay geçti. Depremzedeler için hala bir şeyler yerine oturmuş değil. Evini kaybeden ve ağır hasarlı binalara giremeyen bir çok Vanlı, hala barınma, beslenme sorunu yaşarken bir de insanın ayağına çivi gibi işleyen kara kış karşısında ayakta kalmaya çalışıyor.

Öznur KarslıVan’ı vuran büyük depremin üzerinden bir buçuk ay geçti. Depremzedeler için hala bir şeyler yerine oturmuş değil. Evini kaybeden ve ağır hasarlı binalara giremeyen bir çok Vanlı, hala barınma, beslenme sorunu yaşarken bir de insanın ayağına çivi gibi işleyen kara kış karşısında ayakta kalmaya çalışıyor.

Geçtiğimiz Eylül ayında PKK’nın Siirt’te 6 genç kızın bulunduğu arabaya yapmış olduğu saldırıdan ağır yaralı olarak kurtulan Nuran’la yaptığım röportajda, Nuran “Doğu’da doğmak ve yaşamak hayata bir sıfır yenik başlamak” demişti.

Depremin coğrafyası olmaz. Ama bu doğa olayı Doğu ya da Güneydoğu’yu vurduğunda her şey sanki daha farklı oluyor, oradaki hayatlar yüzümüze yüzümüze bir kez daha çarpıp kaçıyor. Ne yazık ki, oradaki çaresizlikler, mağduriyetler ve daha fazlasıyla böyle büyük felaketler yaşadığımızda tanışıyoruz. Bir de buna o coğrafyalarda kadın olmayı eklediğinizi düşündüğünüzde şahit olduklarımızın anlamları bir anda grileşiyor.

Van depremi Doğu’daki kadın sorununun bir kez daha gerçek yüzünü göstermiştir. Depremin olduğu ilk günden bu yana görsel ve yazılı basında gösterilen kadın profillerinin içinde hep arka plana atılmışlık vardı. Televizyonlardan canlı yayın yapılan çadırlara baktığımızda çok sayıda çocuğunu yanına almış bir köşeye kıvrılmış ama yine de durumundan şikâyetçi olmayan kadınlar gördük. O kadar zorlu koşullara rağmen Vanlı kadınlarımızın yine de yüzleri gülüyor, tıpkı Nuran’ın dediği gibi mağlup olarak başladıkları hayatlarına depremden kalan maddi ve psikolojik enkazlar eklenmesine rağmen.

Bölgedeki tek STK olan Van Kadın Derneği ve KA-DER yaptıkları anketler ile bütün depremzede kadınlara ulaşmaya çalışıyorlar. Çünkü işin içinde bir de eşlerini depremde kaybeden kadınların durumları var. Bu kadınların durumu hayat normale döndüğünde ne olacak? Ailenin diğer erkeklerine gelin mi gidecekler, yoksa baba ocaklarına mı dönecekler?

Bu soruların cevabının muhatabı kuşkusuz ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı. Sayın Fatma Şahin’in bir an önce hayatları bir anda darmadağın olan Vanlı kadınlar için bölgedeki kemikleşmiş zihniyeti yıkacak dönüşümlere imza atması gerekiyor.

Peyami hoca’nın iki odalı konteyneri

Zor dönemden geçen Van’da, Yüzüncü Yıl Üniversitesi de ağır hasarlar aldı. Nitekim akademik yılın açılışı Şubat ayına kadar ertelendi. Üniversitenin rektörü sevgili hemşerimiz Peyami Battal hoca da öğrencileri için elinden geleni yapıyor. YÖK’ün kısa süre içerisinde depremzede öğrencilere burs sağlayacağı hazırlığı içerisinde olduğu müjdesini verdi. Kendisi de en az Van’daki depremzedeler kadar mağdur. Üniversite içerisindeki lojman dairesinden ayrılmışlar. Peyami Hoca ve ailesi büyük depremde Bayburt’ta oldukları için o korkuyu yaşamamışlar. Ancak 2 meslektaşımızı kaybettiğimiz 5.4’lük depreme lojman dairelerinde yakalanmışlar. Sevgili eşi Sahibe Hanım’ın ısrarı üzerine de 2 odalı konteynerlerine yerleşmişler. Hocanın çalışma ofisi de başka bir konteynerde. Hatta bu konteynerde ilk olarak Taiwan Büyükelçisi ve eşini ağırlamış.

Depremle yaşamanın nasıl bir duygu olduğunu öğrenmek üzere konuştuğum Sahibe Hanım ise “Düzenimiz yok ama güvendeyiz. Yemekleri küçük tüpte yapıyorum, misafir bile ağırlıyorum. Her şey düzelecek” diyor. Elindekilerle yetinmenin verdiği haz bu olsa gerek…

Aralık 2011