Merhaba Bayburt Postası okurları, bu ilk yazımda sizlere kendimi tanıtmayı uygun buldum.
Otobiyografimi anlatmaya başlarken birkaç başlık altında anlatmayı düşündüm.
Bir şahsın doğumu ile üç yaşına kadar geçen zaman ana babanın eğitimi ile başlar.
Okul çağına geldiğimde 1936 yılı Sakızlı[Cilara}köyünde beş yıllık öğretimimi tamamlayıp, 1941 yılında Bayburt Ortaokuluna devam ederken ikinci dönemde imtihanla Trabzon Beşikdüzü Öğretmen Okulu (Köy Enstitüsü) sınavlarını kazanarak öğrenimime devam ettim. 1946 yılı Eylül ayında mezun olarak Bayburt’un Sakızlı Köyüne başöğretmen olarak atandım. Harabe bir okul ve öğrencilerinin çok zayıf olduğunu gördüm. Devamı sağlayabilmek için okul velilerini okula çağırarak, çifte çubuğa götürdükleri çocuklarını, hoca sabah ezanını okurken kaldırıp okula göndermelerini ve benim de lüx lambasıyla okula giderek çocuklara ders verip onları [saat 6-9 arası} işlerine göndermeyi düşündüğümü söyledim. Mutlu oldular. Dokuz yıl bu şekilde devam ettik, devamsızlık problemi de ortadan kalktı. Okulda sosyal kolları kurmuştum. [Duvar gazetesi, temizlik eşya koruma kolu, küçük çapta kooperatif] Çarşamba öğleden sonra kol faaliyetleri öğrenciler tarafından denetlenirdi. Öğretim imkan ölçüsünce deneyimli yapılırdı. Cisimlerin suda batmaması, küçük elektrik motoru ile elektrik üretimi görüntülenirdi. Tenekeden yaptığım küp ve prizma gibi geometri aletleriyle geometri dersleri işlenirdi. Yaz tatilinde seçkin öğrencilerimi Temmuz ayı içinde yapılan Devlet sınavlarına hazırlardım. Tarih şeridi başta Atatürk olmak üzere elli Türk büyüklerinden yaptığım portreler ve renkli tebeşirlerle yaptığım haritalar sınıflara asılırdı. Haritaların tozu öğrenciler tarafından üflenerek alınırdı. Okulun bahçesi meyilli idi. Bir kısmını öğrenci ve köy delikanlılarının yardımı ile düzeltip voleybol sahası yaptım. Böylece gençlerle el ve işbirliğimiz kuvvetlendi, sözümü dinler oldular. Sahada spor faaliyetlerimiz hem öğrencilerin hem de büyüklerin boş zamanlarını değerlendirdi. Artık bayramlar, önemli günlerin anılması gençlerin katılımıyla çok faydalı oluyordu. Bayramlar [23 Nisan] köyün gençleri ve merkezi durumda olan köyümüz okulu, civarımızdaki köy okullarının katılımı ile davullu zurnalı kutlanırdı. Böylece öğrencilere şiirler okutulur, yarışmalar yaptırılırdı ve gün istenilen amacına ulaşırdı.
1955-1956 yıllarında yedek subay okuluna gittim. Topçu okulundan 1956 Kasım ayında teğmen olarak terhis edildim.1957-1959 arası Gazi Eğitim Enstitüsü sınavlarına hazırlandım ve mezun olunca Bayburt ortaokuluna öğretmen olarak atandım. 1961 sonu okulda idareci olarak çalışmaya başladım. 1962 yılında sayın Bakanımız Ahmet Tahtakılıç Bayburt'u teşrif ettiler. Bayburt halkı Lise talebinde, Milli Eğitim Müdürü öğretmen okulu talebinde, ben de sanat lisesi açılması yönünde talepte bulunduk. Bakan bey benim talebimi kabul ederek yer var mı diye sordu. Boşalan Transit otelinin uygun olduğunu söyleyince oteli gezip uygun olduğuna karar verdi, beni de vekil olarak görevlendirdi. Okul öğretmenleri gelinceye kadar görevimi sürdürdüm. Üç yıl boyunca edebiyat derslerini okuttum. 1965 yılında f özür grubundan Ankara’ya tayinim çıktı. Eylül ayının içinde Keçiören Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulunda göreve başladım. Okulun Md. baş yardımcısı oldum. Okul müdürümüz Bakanlık müfettişi oldu. Ben görevi devr alarak yürüttüm. Daha sonraki yıllarda Başyardımcı ve müdür olarak okulumuzu, seçkin okullar seviyesine yükselttim. 17 yıl içinde diğer hizmetler için [Yayımlar Gn. Md. yardımcısı, MEB Baş müşaviri, Bakanlık Müfettişliği gibi teklifler aldımsa da okuluma kıyamadım ve kabul etmedim. Okulumdan değişik zamanlarda beş yardımcımı MEB Müfettişliğine gönderdim.
Her ne kadar Bayburt’tan ayrıldımsa da Bayburt’la ilişkim hep devam etti. Meslek lisesinin başarıları kurucusu olduğum için beni mutlu etti. Bayburt’ta mahallemiz Zahit mahallesine ölen eşimin adına HAYRAT olarak bir çeşme yaptırdım. Allah makbul kılsın AMİN. 9 yıl Sakızlı köyünde öğretmenliğimde bıraktığım intiba çok yüksekti. Arazi sahipleri, Tarım Bakanlığına gölet taleplerini sağlamak için beni aradılar. Ben de heyeti davet ettim ve geldiler ve onları Tarım Bakanlığına götürdüm. Özet olarak Göletler Daire Başkanı ile heyet arasında anlaşma oldu, gölet ve sulama kanallarının yapımına başlandı, bitirildi köylüler arasında büyük mutluluğu birlikte paylaşmış olduk.
Ankara’da ise her yıl yirmi bir Şubat Bayburt’un kurtuluşu otel lobilerinde kutlanırmış, dernekleşmenin zarureti duyulmuş ve BAYBURT KÜLTÜR VE YARDIMLAŞMA DERNEĞİ resmen kurulmuş, fakat bir faaliyet gösterememiş. Ben bu derneğin geçici başkanı Mehmet Çatalbaş’la müşavere ederek, genel kurulu topladım, yönetim kurulu ve diğer kolları teşekkül ettirdim ve böylece dernek faaliyete geçmiş oldu. Dernek başkanı Mehmet Çatalbaş, ikinci başkan Ali Kemal Parıldar seçildi. Ancak Çatalbaş teftişlerde olduğu için yönetimde yük benim üstümde oldu. Üniversitedeki gençlerimizln, finansman sağlamada ve faaliyetlerde yardımları çok oluyordu. Kültür yardımlaşma isimli derneğimizin bir yayın organı olmasının gereğini duydum ve Bayburt’un Sesi ismini koyarak kendi sorumluluğumda dergiyi faaliyete geçirdim. Bu güne kadar 28 dergi çıktı. İlk dergi 1966 yılının 21 Şubatında çıkarıldı. Kurtuluş kutlaması ise halka ücretsiz olarak aynı tarihte stadyumda coşkuyla kutlandı. 1966 yılı Mayıs ayında tüm hemşehrilerimize duyuru yapılarak, Keçiören Hacıkadın deresinin güzelliğinde davullu, zurnalı, şenlikli güzel pikniği birlikte yaşadık ve bu da gelecek yıllara başlangıç oldu.
1965’te Keçiören imara açık olmadığı için kiralık ev bulmak çok zordu. Daha sonra imara açılınca inşaat faaliyetleri de başladı. Villaların yanı sıra katlı binalar da çoğaldı. Okullar, Hastaneler yapıldı. Başbakan Recep Pekerin Keçiören gazino semtinde oturduğu köşk ve bahçe boşalınca orada da bir sağlık lisesi açılmıştı. Bu lise Kuşcağız semtine taşınacağı sıralarda, Liyoness Derneği okula bir kan merkezi koymak istemiş, düzenlenen merasime başta Vali, Sağlık müdürü ve Sağlık bakanlığından temsilciler gelmişti. Konuşmaların bitiminde Vali beye Keçiören’de çoğalan halka hizmet verecek bir sağlık kuruluşu olmadığını ancak buranın bir hastane yada bir sağlık ocağı ile değer kazanacağına inandığımı ifade ettim. Bu arada yüz yaşındaki komşum Osman Yenice servetini çocukları ve eşine paylaştırmış kendisine ayırdığı 500.000 Tl’sıyla da benim aracılığımla uygun bir kuruluşa yardım yapılmasını istiyordu. Vali beye bu hizmeti değerlendirmek istediğimi söyledim. Vali bey memnun oldu. Sağlık müdürünü görevlendirdi işlemler tamamlandı, ihale yapıldı, inşaat başladı. İnşaat bir türlü bitmeyince durum izahlı olarak Cumhurbaşkanlığına arz edildi. Osman Yenice çağrıldı, temsilen ben gittim. İlgili yerlere verilen talimatla bina bitirildi. İsmet Ayturan adıyla Sağlık Ocağına kavuşulmuş oldu. Maddi yardımda bulunan Osman Yenicenin ismi de çerçevelenerek binanın içinde hastaların görebileceği bir yere asıldı. Bu sağlık ocağının hizmete girmesinden hem ben hem de Osman Yenice son derece mutlu olduk. 18 doktorla şifa alan halkımızın aldıkları hizmeti onlarla daima paylaşıyoruz.
Makale, fıkra ve önemli gördüğüm şiirlerimden de ilaveler yaparak, ben sözlerimi bitirirken benim hakkımda eserlerimi inceleyen, görüş ve düşüncelerini yazıya dökerek bana gönderen edebiyatçı arkadaşlarımın yazılarını, onların görüşlerini sunmakla hem okurlarımı biyografimi daha genişçe anlamalarını sağladıkları için kendilerine şükranlarımı sunuyorum. Okurlarıma da saygı ve sevgilerimi yolluyorum.
ÖĞRETMENİM
Ülkemizde en yüce, saygıya layık sensin,
Karanlıklar üstüne, doğan nurlu güneşsin,
Yurt ve millet sevgisi, ''ATAM'' olur ilk dersin,
Zorlukları aşmada, benim eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır, kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım, sevgili öğretmenim.
Baş öğretmen ''ATATÜRK'' sen 0'nun kıvılcımı,
Seninle paylaşırım, sevincimi acımı,
Gösterdiğin ilkeler, tazeler inancımı,
Sevgin kalpten taşmada, benim eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır, kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım, sevgili öğretmenim.
Tanışmadan seninle, okumayı bilmezdim,
Açık olan gözlerle, şu evreni görmezdim,
Cehaletle savaşı, senin sayende sezdim,
Herkes sana koşmada, benim eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır,kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım, sevgili öğretmenim.
Atalar'dan armağan ''Büyük Türk'e'' hürriyet,
Değerli varlığımız, rejimde CUMHURİYET,
Sen variken sarsılmaz, Bu Vatan'da Bu Millet,
Çalışmada, coşmada,benim eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır, kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım, sevgili öğretmenim.
Yurt'ta sulh, Cihan'da sulh,A tamız'ın ilkesi,
Cihana haykırıyor, milletimin gür sesi,
Yer Kürenin incisi, Türkler'in Türkiye'si
Dünya görüp şaşmada,benim eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır, kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım,sevgili öğretmenim.
Fatihler, Kanuniler, Sultan Selimler ile,
Karşında selam durur,Cumhurbaşkanı bile,
Millet yaparsın millet, mübarek ellerinle,
Yine görev düşmede, sana eşsiz önderim,
Bayrağıma fedadır, kanım canım bedenim,
Sana candan bağlıyım, sevgili öğretmenim.
Not: Başöğretmen Atatürk'ün manevi şahsında, asil Türk öğretmenine armağandır. (1981)