Baştan söyleyeyim; ne zaman Hacı Ali Başkanımı görsem, ellerimi açıp “tanrım beni Başkan yarat” derim!

Öyle ki; yeniden aday gösterilmeyişine, bir kendisi hırçınlaşmıştır, iki ben…

Ki, kendisi ile de bizzat paylaşmışımdır bu duygumu… “Aday gösterilmenizi isterim, gösterilirseniz desteklerim” dediğim bakidir…

-Keşke Hacı Ali Başkanım, imkan olsa da, Taşhan'ı bir kez daha açsa!..-
Neyse artık, o günler geride kaldı…

***

Ben, Hacı Ali Başkanımı çok özleyeceğimi, 30 Mart gecesi, seçim zaferini kutlarken söylediklerini duyduğumda, bir kez daha titreyerek hissettim…

“Belediyeyi başkalarına teslim etmemenin huzurunu yaşıyorum, artık gözlerimi rahat yumabileceğim” derken bile, gözlerinin içi gülüyordu…

İşte o an anladım ki; yeter ki Hacı Ali Başkanım gülsün, dünya gülsün…

-Hacı Ali Başkanım burada ne demek istemişti? 1- Yerime yine partimden bir aday seçildiği için acayip mutluyum! 2- Vallahi Mete beye çok yakıştı, kendim olsa ancak o kadar! 3- Yav arkadaş tamam, siz de taktınız mı takıyorsunuz, aday gösterilmediğim süreçte söylediklerimden ben de pişmanım! 4- Belediyede çevirdiklerimizi bir başkası görecek diye gözüme uyku girmiyordu, bu akşam kafayı kötü devireceğim! 5- Ben ne dediğimi biliyor muyum?-

***

Ki, -şimdi ne yalan söyleyeyim- kendisi ile son yaptığım röportajda söylediklerinin, hatta değerli itiraflarının; son yıla sığdırmaya çalıştığı emek ve gayretleri kadar “özel” olduğunu düşündüğümden, son görüştüğümüzde tecrübesini aktarması isteğiyle Bayburt Postası’nda yazarlık teklifinde bulundum…

Hem kendisinde, bir “Nihat Hatipoğlu” potansiyeli olduğunu da düşünmüyor değilim…

Seçim sonrası için verdiği sözü tutarsa, kalemi elinde, fırçası yoldadır…
-Bekliyoruz Başkanım…-

***

Başkanlık profili için sevimli ve şirin duygular hissediyor olduğum Başkanımın kent yönetimini ise beğenmeyenlerdendim…

Umarım, yorgun şehir Bayburt da kendisine hakkını helal eder…

“Belediye” hizmetlerine dair, Hacı Ali Başkanım ve öncesine öykünen; 3,5 yıl önce bu köşede kaleme aldığım yazıyı, 5 yılın sonunda pek bir şey değişmediğini düşündüğümden yineleyerek, kendisine veda yazısı olarak tekrar sunuyorum…



Hodri Veda

Dillerden hiç düşürülmeyen “estetik ve görsel” açıdan mükemmel bir Bayburt’ta, sırıklı/sırıksız uzun atlama ve engelli koşuda olimpiyatlara hazırlanarak yaşamaktan mutlu olduğunu düşündüğüm dostlarımı anarak başlamak istiyorum sözlerime.

Herhangi bir sokağın başına geçip
“mükemmel estetiği” seyrederken;
-zıp zıp-
ayaklarının altında yay varmış gibi,
olur olmaz yerde zıplaya zıplaya yürüyen insanların,
görsel ahengi bozduğunu gördüğünüzde,
sakın kızmayın Sayın Başkan!

Misal şu havada çift takla atarken,
aynı anda çift pileli pantolona yama atan,
başarılı esnafın adı Terzi Hasan!

‘Dıngala poççuk’ denilen artistik hareketin ardından,
çayları devirmeden dağıtmak için direnen,
diğer kıvrak esnaf ise kahveci Mustafa!

Ne olursunuz kızmayın!

Gördükleriniz “Hodri Şen”dir!
Hodri Şen, Sayın Başkan!

***

Aday olduğunuz son dakika açıklandığı an,
tıpkı şahsınız gibi bizler de “Hodri Hayret” içerisine düşmüştük!

Siz de takdir edersiniz ki,
bir şehir için üst üste ikinci bir “Hodri Hayret”,
üstesinden pek kolay gelinecek bir durum değildi!..

Yine de “Hodri Hurafe”lere kulak asmayıp,
“Hodri Hayret”e takılıp kalmadığımızı en iyi sizin bilmeniz gerekir.

Temizlik işleri, mezbahane gibi ayıpların üzerini kapattığınız gün;
köprü yenileme, içme suyu, hayvan pazarı gibi gayretlerinizi gösterdiğiniz gün,
şimdi hakkımızı yemeyin bizler de “Hodri Alkış”tık.

Kaçak kat yıkar gibi,
oto park kurar gibi,
ağaçlandırma yapar gibi,
çöpü poşetle toplar gibi,
Çoruh havzasında ıslah yapar gibi,
taş kemerli köprüler kurar gibi yaptığınız günlerde de “Hodri Alkış”tık…

Hatta, “acımasızca eleştirin”,
“eleştiriler bizi doğruya götürecektir” dediğiniz gün,
ne yalan söyleyelim içimize kurt düşürmüş,
en başa dönüp düşündürmüştünüz…

Bu Başkan, “Hodri Hayret” değil miydi yoksa!

***

Hodri Heyhat!

Esnafı yüzünü yıkamadan evinden uğurladığınız,
evde anaların elini kolunu bağlayıp, çaresiz bıraktığınız,
cemaati bir abdestle 5 vakte mecbur bıraktığınız,
bilmem kaç yıldan sonra bitirilen “su şebekesi”,
“Hodri Başarı” değil, “Hodri Özür” olmalıydı!...

Vaat edilen HES’in yerine,
üvey HES’in sadece kağıt üzerindeki imzasını sunarken dahi,
olmadık hesabı, olmadık vaade ve olmadık kitaba uydurmaya çalışmanın
adı ise olsa olsa , “Hodri Pes” olmalıydı!

***

Başta HES olmak üzere enerji üretimi konusunda bilgi sahibi olmadığınıza artık eminim! Hakeza, çevrenizde biliyorum diyenlerin de! ‘Bana sormadan benim projemi yalan yanlış yazmışsınız’ diyorsunuz ama proje sizin olmadığı gibi sorduklarımıza da cevap vermiyorsunuz! ‘Politikaya yeni atılanlar için mutlaka ezberlenmesi gereken özdeyişler’ kitabından ezberleyemediğiniz ‘o’ muhteşem sözler, sorularımızın cevabı değildi!

Bu arada; dile getirdiğiniz tarih aralığı gerçekleşirse bundan mutluluk duyacağımı tekrar belirtmek isterim. O gün şahsınızı tebrik edip, işaret ettiğim 2020‘den dolayı özür dileyeceğim. Bu arada zaman acımazsızca geçerken sizleri tutarlılığa davet ediyorum. 3 ay öncesine kadar yıl bitmeden inşaata başlayacağız diye beyanat verip, 3 ay sonra hala lisans alımının 2-3 ay içerisinde gerçekleşeceğini söylemeyin lütfen! Ayıptır söylemesi, beğenmediğiniz -yıl 2020, para ancak kasada- hesabıma göre lisans alımı bu ay gerçekleşiyor! Anlayacağınız bu da Hodri Hesap!

Gerek çok öncesinden, gerekse “birinci Hodri Hayret” döneminden kalma; ne de olsa bilinmez sanılanın, zamanı geldiğinde bilineceğini ve “Hodri Gerçek”in bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu olduğunu hatırlatmak istiyorum!

HES projesine dair yazdıklarımın ardından daha iyi anladım ki, ‘elimi omzuna koydum dostça, meğer yarası ordaymış!”

(*) 2010 yılı, Kasım ayında kaleme alınmış, yine bu köşede yayınlanmıştır.
-Yazarın arşivinde, "Hodri Şen" başlıklı yazıdan.-