Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10 Ağustos seçimleriyle ilgili teşekkür gezilerini sürdürüyor.
Rize ve Trabzon'dan sonraki ilk durağı Bayburt...
Bayburt Türkiye'nin en küçük illerinden biri...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı beklerken, Saat Kulesi çevresinde toplanan kalabalığın arasında dolaşıyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ikinci en yüksek oyu veren Bayburtluların Erdoğan'a sevgisi çok farklı.
Kendileriyle dalga geçme cesaretini gösteren şu slogan bile bunu anlatıyor: "Bayburt Bayburt olalı bele reis görmedi" Ve kalenin altına yazılan şu slogan: "Kale gibisin be reis..."
Bu ilginin altında Bayburt'un 1989'da il olduktan sonra bile değişmeyen kaderi yatıyor.
Bayburt'un bu makûs talihi Erdoğan başbakan olana kadar değişmemiş. Bugün yapılan ne varsa, Bayburtlulara göre o tarihten sonra yapılmış. Duble yollar, hastane, üniversite, tarihi yapıların restorasyonu, baraj ve şehri Karadeniz'e bağlayan tüneller...
Bu yüzden Bayburtlular hâlâ Erdoğan'a "fahri milletvekili" gözüyle bakıyor. Bu yüzden mitinge gelen kalabalık ani bastıran yağmura rağmen meydanı terk etmiyor. Ve Erdoğan kürsüye çıkıyor. Bayburtlulara teşekkür ettikten sonra sözü son günlerde yaşanan sokak hareketlerine getiriyor ve yine çarpıcı açıklamalar yapıyor. Çözüm sürecine ilişkin şu söyledikleriyse tarihi önemde:
"Sizden şunu bekliyorum, Kürt kardeşinize sahip çıkın... Aramıza nifak sokmaya çalışıyorlar, biz bu oyuna gelmeyeceğiz.
Terörle teröristle masum kardeşlerimizi inşallah birbirinden ayıracak, 'inadına kardeşlik' diyeceğiz."
Açılış töreni bittikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'la kısa bir süre görüşüp ayrılıyoruz.
Ve bir grup gazeteci olarak, bizi davet eden Bayburtlu Kenan Yavuz'la birlikte Bayburt'u dolaşıyoruz. Yavuz, Türkiye'ye en büyük yabancı yatırım yapan Azerbaycan'ın petrol firması Socar'ın CEO'su...
Memleketi Bayburt'un sanayide, tarımda gelişmesi için çaba harcıyor. Ama en önem verdiği şey şehrin tarihi dokusunun korunması... Yavuz şöyle diyor: "Bu şehir Anadolu'nun Türk kültürünün en kadim şehirlerinden biri. Bu şehrin tarihsel dokusuyla buluşması gerekiyor. Baksı Müzesi'yle ivme kazanan Bayburt, önemli bir turizm destinasyonu olabilir.
Bunun için, şehrin tarihi dokusunu boğan ucube modern yapılardan bir an önce arındırılması gerekiyor."
Kısaca Türkiye'nin en küçük ve fakir ili Bayburt, sıkıştığı dar alandan çıkıp, üretmek, zenginleşmek ve çevresindeki illerle rekabet etmek istiyor.
Ele de olur bele de
Bayburt'a gelip de, cumhuriyet döneminden kalan o sözü hatırlamamak ve üzerinde konuşmamak mümkün değil.
Biz de Bayburtlularla bir araya gelince sorduk:
Neydi şu "Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi" sözünün hikâyesi.
Hikâyeyi bilirsiniz, cumhuriyetle başlayan "modernleşme" çabalarının bir parçası da balolar, klasik müzik dinletileriydi. Vatandaş klasik müzik dinleyerek batılı olacaktı. O zamanlar Bayburt'ta da bir klasik müzik konseri verilir.
Konser bitince gazeteci yaşlı bir Bayburtluya sorar: "Nasıl buldunuz?" Cevap, "Bayburt Bayburt olalı bele bir zulum görmedi" olur.
Bu yaklaşım biraz da tepeden inmeci modernleşmeye bir tepkinin ifadesi olarak değerlendirildi. Ama şimdi Bayburtlular bunu biraz zamanın ruhuna uygun değiştirmiş.
Müzisyen Mesut Çavdar şöyle diyor: "O işin esası şu: Bayburtlu konseri izledikten sonra orkestrada viyolayla kemanın uyumsuz olduğunu görüyor ve buna tepki olarak 'böyle bir zulüm' olamaz diyor."
Ne diyelim, Bayburtluların deyimiyle; "ele de olur bele de..."
Bayburt'a gelip de, cumhuriyet döneminden kalan o sözü hatırlamamak ve üzerinde konuşmamak mümkün değil.
Biz de Bayburtlularla bir araya gelince sorduk:
Neydi şu "Bayburt Bayburt olalı böyle bir zulüm görmedi" sözünün hikâyesi.
Hikâyeyi bilirsiniz, cumhuriyetle başlayan "modernleşme" çabalarının bir parçası da balolar, klasik müzik dinletileriydi. Vatandaş klasik müzik dinleyerek batılı olacaktı. O zamanlar Bayburt'ta da bir klasik müzik konseri verilir.
Konser bitince gazeteci yaşlı bir Bayburtluya sorar: "Nasıl buldunuz?" Cevap, "Bayburt Bayburt olalı bele bir zulum görmedi" olur.
Bu yaklaşım biraz da tepeden inmeci modernleşmeye bir tepkinin ifadesi olarak değerlendirildi. Ama şimdi Bayburtlular bunu biraz zamanın ruhuna uygun değiştirmiş.
Müzisyen Mesut Çavdar şöyle diyor: "O işin esası şu: Bayburtlu konseri izledikten sonra orkestrada viyolayla kemanın uyumsuz olduğunu görüyor ve buna tepki olarak 'böyle bir zulüm' olamaz diyor."
Ne diyelim, Bayburtluların deyimiyle; "ele de olur bele de..."
(Sabah)