Türk ve Dünya Milletlerini araştıranların uğrak yerlerinden birisi de Bayburt’tur. Hafta geçmez bu muhterem araştırmacılar, Bayburt’umuza gelir, misafirimiz olurlar. İslamiyet’in yayılması uğruna buralara kadar gelmiş ve o uğurda Şehit olmuş mübarek zatlar, memleketimize hayatlarıyla, zekâlarıyla, hünerleriyle hizmet etmiş, yüzlerce Müslüman Türk’ün kabri hakikaten bizi mahzun edecek bir durumdadır.
Türk ve Dünya Milletlerini araştıranların uğrak yerlerinden birisi de Bayburt’tur. Hafta geçmez bu muhterem araştırmacılar, Bayburt’umuza gelir, misafirimiz olurlar. İslamiyet’in yayılması uğruna buralara kadar gelmiş ve o uğurda Şehit olmuş mübarek zatlar, memleketimize hayatlarıyla, zekâlarıyla, hünerleriyle hizmet etmiş, yüzlerce Müslüman Türk’ün kabri hakikaten bizi mahzun edecek bir durumdadır.
Ve bir hatıra…
Haydarpaşa Lisesinde okuduğum zamanın 1944–1945 ders yılında İsfananani başkanlığında İstanbul’a gelmiş olan Hint Ticaret heyeti Bursa’ya gittiği sırada azalar, Sultan Osman Han’ın mübarek türbesini ziyaret etmek arzusunu izhar etmişler.
Mihmandarlar, Türbenin gayet mühmel ve bakımsız bir halde olduğunu bildikleri için azayı biraz oyalayarak oraları süpürüp temizler. Hint heyeti azasından bir Müslüman türbeye girince ellerini açıp Cenab-ı Hak’tan kendilerine de böyle bir kurucu vermesini dua etmiş.
Muhterem Hocamız (nur içinde yatsın) Mahir İz bey, bu olayı anlattığı zaman sınıfımıza hüzün çökmüştü…
Şimdi bu hüznü, her araştırmacının Bayburt’uma uğradığı gün yaşarım. Artık dayanabileceğim gücüde kendimde bulamıyorum.
Dün yine misafirlerim vardı. Kültür Bakanlığı’ndan gelmişlerdi. İlk görev (İmaret) ‘’Şehitler Tepesin’’den başladı. Veysel Efendi Hazretlerinin Türbesi, üç devir Şehitleri hepimizi ağlatmaya yetti. Allah’a şükür, Zihni’nin Anıt’ı biraz olsun Eylül ayı içerisinde onarılmıştı. Orada biraz olsun nefes alabildik. Gezdirdiğim tarihi anıtları anlatmaya gözlerimin dumanı izin vermiyor.
Hele (Yıldırım) Masat köyü vadisindeki, Ali Baba (Dedem Korkut) un mübarek türbesi, sayısını unuttum, yine elleri kırılası define arayıcıları tarafından bir harmana dönüştürülmüştü.
Araştırmacıların ne hale geldiğini anlatmakta güçlük çekiyorum… Kendimi tokatlayacak hale geldim.
Tarihte yaşayan bu mübarek insanların türbe ve mezarlarını onarmak için daha ne kadar bekleyeceğiz? Kaybolmaktan korkuyoruz. Bugün göğsümüzü gere gere sitayişle bahsettiğimiz eserleri yitirirsek, gelecek nesil bize neler neler diyeceği hususunda kâin olmaya gerek yoktur.
Vehme itibar yoktur. Bayburt’u kuranları, Türkiye’yi kuvvetlendirenleri, Müslüman Türk’e hizmet edenleri, Allah için, Vatan için can ve kan verenleri taziz etmek borcumuzdur. Bu sade bir ahlak borcu değil, Allah’ın rızasınıda kazanmaktır.
2 Ekim 1989 / Bayburt Postası Arşivinden