Anadolu Arkeolojisini incelediğimizde; Bayburt’tun Anadolu Arkeolojisinde henüz çevresiyle birlikte tam olarak araştırılmamış ve kazısı yapılmamış olduğunu, diğer bir tabirle bakir bir şekilde beklediğini görürüz.
Anadolu Arkeolojisini incelediğimizde; Bayburt’tun Anadolu Arkeolojisinde henüz çevresiyle birlikte tam olarak araştırılmamış ve kazısı yapılmamış olduğunu, diğer bir tabirle bakir bir şekilde beklediğini görürüz.
1981 yılında Avustralya Victoria Üniversitesi Doğu Araştırmaları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Antonia Sagona tarafından yapılan yayınlarda ve 1989, 1990 ve 1991 yıllarında yaptığı yüzey araştırmalarında; Milattan Önce 3 Bin yıllarında, Trans Kafkas kültürüne ait 26 yerleşim yeri tespit ettiği ve bunlardan 14 yerleşimin geçmiş yıllardan bilindiği belirtilmektedir.
Bunun yanı sıra Bayburt arkeolojisinin daha erken çağlara gittiği bilinmektedir. Aydıntepe yer altı kent kazısı buluntularının Erzurum Arkeoloji Müzesinde olduğu, ayrıca Anakara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde erken dönem buluntularında olduğundan hareketle Bayburt İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünün bu materyallerin tespitlerini yaparak, son yıllarda Bayburt Kalesinde başlatılan kazılardan çıkan malzemeler ile birlikte derlenmesi önemlidir.
Bildiğim kadarıyla Bayburt’ta, Müze Müdürlüğü kadrosu var. Öncelikle bu kadroya atamanın yapılarak, depo müze oluşumunun yanında etnografik malzeme toplanılmasına başlanılmalı ve bu malzemenin tasnif ve envanter çalışmalarının gerçekleştirilmesi öncelik taşımaktadır.
Müze yeri aramaya gerek yok!
Çok net olarak gözümüzün önündedir o mekan…
Müze yeri olarak Cumhuriyet Dönemi yapılarından olan Kız Meslek Lisesi binası ve bahçesi en uygun mekândır.
Bu binanın diğer bir avantajı bitişik nizamda Bayburt Lisesi binasının bulunmasıdır. Bayburt Lisesi binası Cumhuriyet Dönemine ait bir yapı olmakla birlikte, plan olarak 1891 yılında Müze olarak yapılan ve açılan İstanbul Arkeoloji Müzesi/Müze-i Humayun ile örtüşmektedir.
Olurda Kız Meslek Lisesi’ne kurulacak Bayburt Müzesi gelişme kaydeder ise her iki yapı arasındaki duvar kaldırılarak bir bütünlük içerisinde gelişmiş bir müze ortaya çıkarılabilir.
Bu düşünce birilerine hayal gibi gelebilir.
Ancak şu bir gerçek ki İstanbul Arkeoloji Müzesi (Müze-i Humayun) yapıldığı dönemde binlerce eser sayısı bugün milyonlarla telaffuz edilmekte olup izlendiği kadarıyla yakın yıllarda ek binalar yapılmış olmasına rağmen teşhire yetersiz kalmakta ve yüzbinleri bulan eserler hala depolardadır.
Diğer yandan bugün Troia ören yeri yanında, Uluslararası bir yarışma açılarak Kolosal bir müze yapım çalışmalarının sürdüğünü göz önüne alırsak, Anadolu’nun Kültür zenginliği ve de Arkeoloji ve Etnografik değerlerinin boyutu içinde Bayburt’un kültürel zenginliği yadsınamaz bir gerçektir.
Maddi boyutlar?
Tabiî ki bu tür çalışmaların maddi boyutları düşünülecektir. Hele Arkeolojinin güçlü bir ekonomiye dayandığını düşünür ve ülkemiz gerçeğinide göz önünde bulundurursak!
Bu nedenle bu çalışmaların güçlü bir sponsora ihtiyacı vardır, onun içindir ki öncelikle her üç öneri müze için ayrı ayrı birer vakıf oluşturulması gerekmektedir (Bu olgu ve oluşum, tüm dünya müzelerinde ve Arkeoloji çalışmalarında vardır).
Diyeceğim odur ki, Bayburt içerisinde ve dışındaki hemşerilerimizin oluşturduğu vakıf, dernek, sivil toplum örgütlerinin katılımcı ve özverili çalışmasıyla, Bayburt’ta bir veya konusuna göre birkaç müze kurulması hiçte zor değildir. Yeterki el ve gönül birliği olsun.
Konu ile ilgili örnek, öneri ve çözüm yollarını konuşmaya, Bayburt Müze veya müzelerini hayalimizde ve zihnimizde kurmaya devam edeceğiz.