Bayburt Zahit Mahallesinde bulunan ve 1990’lı yıllardan günümüze kadar restorasyon çalışmaları sürdürülen, bugünlerde ise Müze olarak düşünülen konağın kısa bir zaman süreci içerisinde inceleme ve fotoğraflarını çekme olanağı buldum. Müze için uygun mu değil mi konusuna daha sonra ki yazılarımda değineceğim.
Bayburt Zahit Mahallesinde bulunan ve 1990’lı yıllardan günümüze kadar restorasyon çalışmaları sürdürülen, bugünlerde ise Müze olarak düşünülen konağın kısa bir zaman süreci içerisinde inceleme ve fotoğraflarını çekme olanağı buldum. Müze için uygun mu değil mi konusuna daha sonra ki yazılarımda değineceğim.
“Kavalalılar konağı Işığında Anadolu’da Türk Evi Geleneği”
Öncelikle Kavala Konağı ışığında Anadolu’da eski evlerimizi, buna bağlı olarak tamamen kaybolan, kaybolması hızlanan (kısmen bazı yörelerimizde devam eden) yaşam geleneklerimize göz atmakta yarar vardır. Bilindiği üzere günümüzde artık insanlarımız, kolosal, taş yığma, karkas yapılar ve onların kocaman bahçeleri (ganat) olan yüksek, zırzalı iki kanatlı büyük kapıları, geniş odaları, sofaları, köşkleri, musandıraları, şahnisleri, eli böğründe destekli balkonları olan Eski Türk evlerinde yaşamlarını sürdürmüyorlar.
Antik çağdan günümüze kadar süregelen mimari yapı değişiklerinin bu boyuta gelmesinin günümüz gerçeği olarak kabullenmekten başka yapacak bir şey olmadığıdır.
Ancak eski Türk evlerinin özelliklerini, gizemli güzelliklerini, evi ev yapan kendine has estetik elamanlarını bilmek, aramak, onlardan yararlanmak gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Bu bağlamda eski evlerimizin dış kanat kapısından başlayarak, “neydi o eski evlerin gizemi?” sorusuna da yanıt bulmalıyız.
Kapılar: “Deveciyle dostluk eden kapısını büyük tutar”
Eski evlerimizin genellikle iki kapısı vardı. Biri büyük iki kanatlı, görkemli servis kapısı, diğeri, küçük zarif, geleni içeri buyur eden sokak kapısı. Büyük kapı Anadolu da genellikle deve kervanlarının, büyükbaş hayvanların, çoban, bekçi, bahçıvan ve benzeri ev hizmetleriyle görevli olanların kullandığı görkemli bir kapıydı. İçeriden kalın, kalın kol demirleriyle sağlam, yöresel ağzımızla ‘mökkem’ olarak emniyete alınmış olan bu kapıdan evin kadın kısmı işlemezdi. Bu kapı genellikle arka bahçeye açılırdı. Arkada binek hayvanları için ahırlar, yemlik, ambar, evde çalışan erkekler için yatacak yerler, hayvanları sulamak için yalaklar, çıkrıklı su kuyuları, ağaçlar, çiçekler ve tabi çocukların oyuncağı küçük oyun alanları bulunurdu.
Büyük kapının sokağa bakan yüzü kabaralarla bir düzen içinde süslenirdi. Kapılar açılıp kapanınca, içerden kapı üstünde asılı deve çanları, giriş ve çıkışları haber verirdi. Eskilerin “deveciyle dostluk eden kapısını büyük tutar” öğüdü, bu kapılar için söylenmiştir.
Evin sahiplerinin kullandığı sokak kapısı tek kanatlı; kocaman dökme anahtarları, kabara tekniği, mıhlamaları, tokmakları, ahşapla madenin uyumumu göstermesi yönünden önem arz eder.
Kapı tokmakları biri küçük, diğeri büyüktü, bunun ince bir fikirden doğduğu gerçektir. Küçük tokmağı kadınlar, büyük tokmağı erkekler çalardı. Böylece gelenin kimliğinin belli olması, kapıyı açacak kişinin gerekli önlemleri alma fırsatı veriyorlardı. Buda bir nevi mesken mahremiyetine saygı göstergesidir.
Bahçeler: Kızlar çeyiz işlerken, nineler örgü örerdi…
Anadolu Eski Türk evlerinde ön bahçeler aile mahremiyetine saygınlığın simgesi olarak düzenlenmiştir. Zira evin tüm işleri bu bahçeye uyarlanmıştır: Çamaşır, yemek ve bir çok şey… Bahçeye bakan hayatlarda, kızlar çeyiz işlerken, nineler örgü örer, anne ve komşu kadınlar erişteyi, yufkayı, tarhanayı, hediği imece usulüyle burada yaparlardı, bebelerin beşiği ‘hayat’ta sallanırdı.
Odalar: Sediri, sekisi, sergeni, yüklüğü…
Trabzanı oymalı merdivenlerle üst katlara çıkılırdı. Evin mimarisi yapısına bağlı olarak selamlık adı verilen bölüme ayrı bir merdivenle çıkılır, burası evin erkekleri için hazırlanmıştır. Üst kata çıkan merdivenlerin biri evin baş odasına ulaşır. Ev halkının bir araya geldiği, yemeklerin orada yendiği, yakın komşuların alındığı baş oda; ocağı, sedirleri, ocak çevresini dolduran hücreleri, sekisi, sergeni, yüklükleriyle tam bir toplantı yeridir. Hücreler içinde süslü lambalar, nazarlıklar, üzerklikler, laledanlıklar, şerbetlikler konur. Genelde kalem işleri, nakışları ve oymalarıyla renkli, canlı bir sergi köşesidir. Yatak odalarının hemen hepsinde evin hamam bölümünden ayrı olarak gusulhane ve mahrem bir banyo düzeni vardır.
Eski Anadolu evlerinin birde kız sekisi denilen ve üst kat sofalarının sokağı gözetleyebilen uygun bir yerinde küçük bir bölüm vardır. Genç kızlar gergeflerini, kasnaklarını burada kurar, arkadaşlarıyla burada otururlardı. Kazı sekisinin penceresi öyle düzenlenmiştir ki kızlar buradan sokaktan geçen delikanlıları rahatça seyredebilir, seçim yapabilir ama kendileri eğer istemiyorlarsa dışarıya görünmezlerdi. Eski evlerde mekânlar kendi isimleri ile değerlendirilirdi. Saksılar dahi evin sokağa bakan tenteneli pencerelerini süslerdi.
Kiler ve meyve odası, büyükanne odaları, tek kurnalı evin hamamı, evin çatısı sadece yapının korunması için değildi. Çatı aynı zamanda güvercin ve diğer kuşların barınması içindi. Buralar bölgesine göre aşiyan, kuş evi veya benzeri isimler ile isimlendirildi.
Bayburt’ta kaderine terk edilmiş bir çok eski taş kargas yapı hala doğaya direnmektedir. Kavalılar Konağı gibi restore edilmeye ve hayata dönmeyi beklemektedir.