Ferid Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Avsiklopedik Lügat isimli kapital kitabının yanı sıra bir de 1941'den 1980 yılına kadar 6 baskı yapan “Türk Argosu” adlı kitabını yayınlamıştır.
Ferid Devellioğlu, Osmanlıca-Türkçe Avsiklopedik Lügat isimli kapital kitabının yanı sıra bir de 1941'den 1980 yılına kadar 6 baskı yapan “Türk Argosu” adlı kitabını yayınlamıştır.
1945 yılında babam Ahmet Kızıltuğ, bir sohbetimizde: “Boşver” kelimesinin kullanılmağa başlandığını ve bunun çok ayıp olduğunu söylemişti. Aradan beş yıl geçtikten sonra: ”Biliyor musun, boşver kelimesini, yazarlar ve milletvekilleri bile kullanmaya başladı” diyerek hayıflanmıştı.
Devellioğlu’nun kitabı sadece 194 sayfacık. Sadece gazetelerin bulmaca eklerinde, sözlüklerimizin toplamını üçe beşe katlayacak kadar argo kelime mevcut.
Bendeniz tam elli sene mûsikî dünyasında çalıştım. Çalgıcı Argosunu sadece sahnede ve piyasa da çalışanlar bilir ve kullanırlardı. İTÜ'ne bağlı konservatuar açılınca Çalgıcı Argosu önce talebelere, ardından radyolara ve korolara sıçradı.
O kadar ki, alışık olmayan bir yabancı, kurulan cümleleri anlayamaz. Bu argo “Darbukatör” ve sair adlarla, televizyona da sıçradı. Bu çalgıcı argosu düpedüz çingenecedir. Ama Çingeneler de artık saygın Roman (!) oldular. Beline ceket bağlayıp Sulukule işi göbek çalkalayan kır saçlı 75'lik utanmaz ve bu özentiyi sürdüren kenarın dilberleri marifet bellediler.
Neyse gelelim mevzumuza:
Devellioğlu kitabının hemen başında bir örnek veriyor. Güftesini Ahmet Rasim Bey’in yazdığı ve yakın dostu Tatyos Efendi’nin bestelediği Rast şarkıyı kaydediyor:
”Bir gönlüme bir hal-i perişânıma baktım
Zâlim seni yâd eyleye âh eyleye çaktım.
Sen yoksun o yok ben yalınız çıldıracaktım
Zâlim seni yâd eyleye âh eyleye çaktım”
Bu şarkıdaki “Çaktım” kelimesini yazar argo kabul ediyor. Talebe argosunda “Çaktım” sınıfta kaldım demek. Çakmak veya kibrit yakmak da “Çaktım” kelimesiyle kullanılır. “Çaktım” anladım, bildim manasını da karşılar. Çiviledim anlamında “Çaktım” kullanılır. Türkü bile yapılmıştı: “Çakmağı çak çıramı yandırmamışam.” Hatta bir gazinoda bu türkü yüzünden arbede çıkmış bir kişi de ölmüştü.
Ferit Bey’in Argo dediği “Çaktım” ise, içtim, kafayı çektim, bir kadeh daha yuvarladım. Papaz uçurdum, demlendim, piyiz kaydım, kafayı buldum, gibi daha yüzlerce keyif ehlinin argosu manasına gelir.
***
Bunun üzerine merak ettim ve daha başka şarkılarımız var mı diye kısa bir arama yaptım.
İşte bulduklarımızın bazıları:
1-Uşşak İstanbul Türküsü
Fındıklı bizim de yolumuz / Eşim aman amman
Hovarda hovarda / Çıktı da soyumuz
Bu bizim eski de huyumuz / Eşim aman amman
Sen hancı, ben yolcu /Yol bana yaraşır,
Kaldır da kolların / Boynumdan aşır.
***
2-Etem Üngör’ün “Karagöz Mûsikîsi” ünvanlı kitabında: Çingene tiplemesinin söylediği Nihavent şarkı Şöyle:
Çeribaşının gelini, / Pek ince sarmış belini.
Akşam (bugün) bana neler etti, / Boynuma atıp elini
Hoplayın kızlar hoplayın / Yeldirmeniz (Şalvarınızı)i toplayın,
Mangiz nanay çingal nanay / Yavrum şinanay
Çeribaşının güveyi, / Pek sıkça olur eleği,
Sabah yapar, akşam satar, / Izgara maşa küreği
Hoplayın kızlar hoplayın / Şalvarını toplayın,
Mangiz nanay çingal nanay / Yavrum şinanay
Obamız dağdan geliyor, / Yârim beraber geliyor,
Başına gelincik takmış, / Ortada göbek atıyor.
Hoplayın kızlar hoplayın / Yeldirmenizi toplayın,
Mangiz nanay, Çingal nanay / Yavrum şinanay
Mangiz nanay, para yok; iş bedava demek.
***
3- Bu gemici şarkısı, Melodi ve mana prozodisi açısından olağanüstü bir şarkı. Şarkı kürek çekme eylemini melodi ile insana hem ilham ediyor, hem de küreklerin ileri geri hareketini ve kürek çeken kayıkçının vücut hareketlerini son derece güçlü şekilde tasvir ediyor.
Bir gemim var üç direkli Heyamol heyamol
Çerisi arslan yürekli Heyamol heyamol
Hacı Ali Kaptan şapkası b.ktan Heyamol heyamol
Heyamol deyin kardaşlar Heyamol heyamol
Altımızda yarım hasır Heyamol heyamol
Hacı Ali kaptan Şapkası b.ktan Heyamol heyamol.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir yazısında dadısının söylediği bir türküden bahseder:
“Bahçeye de kurdum çifte salıncak
Yâr gelip, yâr gidip sallanacak”
Yakup Kadri, “yâr gelip, yâr gidip sallanacak” ifadesinin ağaç dalına asılmış salıncağın, sallanmalarını kuvvetle tasvir ettiğini belirtmişti. Mûsikî dilinde “Manâ Prozodisi” diye adlandırdığımız olay. Bu yazıyı okuduktan 30 yıl sonara bir çocuk şarkısı yazmış ve bestelemiştim :
Bir o yana, bir bu yana,
Sallana sallana gül oyna.
***
4- İlkbahar olsun şen olur dağlar
Açılır lâlesi Güzelhisar’ın
Etrafında dağlar pek rûşen olur
Salınır dilberi Güzelhisar’ın
Kiminin elinde kalem yazı yazarlar
Kiminin elinde sünger yazı bozarlar.
Kolkola vermişler yosma (*) gezerler
Salınır dilberi Güzelhisar’ın
Yosma kelimesi bütün manalarını kaybetmiş, günümüzde sadece hafif kadın manasına müncer olmuştur. Bu gerdaniye köçekçede de durum bu anlamdadır.
***
5- Hicaz Makamında olup, sadece bir beytini bulabildiğimiz, Karagöz Temaşasındaki Bekri Mustafa’ya söyletilen şarkı da kafayı Galata’da tütsüleyip, yalpa vura vura mahalleye dönen ve Külhanî na’ralar atan bitirimleri tasvir eder:
Külhanbeylik, omuzdaşlar
Bize pek şandır
Kadeh kırmak, elin sarmak
Hovardaya hovardaya pek şandır.
***
6- Eviç
Hacivat’ın söylediği koşmaların en önemlisi olan bu şarkıyı anlayanlara bırakıyorum.
On kere demedim mi sana sevme dokuz yâr
Sekizde safâ, yedide vefâ olmaya zinhar
Altı ile beş, dört ile başa çıkılmaz,
Üçün ikisin terk ede gör tâ kala bir yâr.
7- Hicaz
Karagöz tiplerinden Kilci’nin söylediği bu şarkı da hayli ilgi çekici
Vardım hamam kapısına deh
Elim sürdüm yapısına çüş.
Taze gelin kokusuna
Kil alın hanım kızlar kil alın
Eşeğimin kuyruğu uzun
Şişe kalsın tutmaz sözüm
Kilci kızda kaldı gözüm
Hanım kız kil alın kil alın
Eşeğimin sırtı kara
Kilci kızı gel buraya.
Yürek oldu pâre pâre
Alacaksan gel buraya
Kil alın hanım kızlar kil alın
Eşeğimin yolu yokuş
Çıkamıyom ikiş ikiş
Üste vuralım üç beş kuruş
Kil alın hanım kızlar kil alın.
***
8- Karagöz temaşasında, Lâz tiplemesine söyletilen hüseynî Makamında ve Devr-i Turan usûlünde bir türkü vardır. Efsânevî Harp gemimiz, Yavuz Zırhlısı ile ilgilidir. Yavuz, Sivastopolu topa tutan gemiydi. İran Şahı geldiği zaman Atatürk Trabzon’a Yavuzla gelmişti. Vefat ettiği zaman Dolmabahçe’den Onu almış ve Haydarpaşa’ya götürmüştü. En küçük klöy kahvelerinde bile, Yavuz’un resimleri asılır ve hakkında menkıbeler anlatılırdı.
Yavuz geliyor Yavuz da denizi yara yara,
Kız ben seni alacağun başuna vura vura.
Hoptiri ninna desunlar da seni bağa versunleer,
Kaymakamun karşusunda kız oyatti desunlaer.
Yavuz geliyor Yavua da niçin oyle yolinuz,
Midilliyle, Hamidiye ona oldu kılavuz.
Gemim geliyor gemim de Vona Burnundan beri
Kız Allahın seversen de at başından çenberi
Yavuz’un direkleri de hem ileri hem geri,
Kız ben seni servim de Seferberlikten beri.
***
9- Lâvtacı Hristo Efendi, meşhur şarkısının içine -fazla neşeden olmalı- argo kelimeler sıkıştırmış. Şarkıların güftelerinin manaları, makamın ve usûlün neş’esine kapılınca fazla dikkati çekmez. Ezberlenir okunur.
Gidelim göksu’ya bir âlem-i âb eyleyelim
Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim.
Bize bu ta’lîimiz olmadı yâr neyleyelim
Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim.
Yaşamak ateş-i aşk içre semendercesine
Çakarak semt-i Kalender’de kalendercesine
İderek zevk u safâ skendercesine
Ol kadehkâr güzeli yâr olarak peyleyelim.
Oh oh! Hristo Efendi Göksu’da âlem yapıyor bir de içki dağıtanı peyliyor. Sonra Kalender’de kalendervarî çakıyor yani kafayı İskender gibi dumanlıyor. Aferin aferin!!
10- Dede Efendi’nin Eviç şarkısı, Galata meyhanelerinin gediklileri tarafından değiştirilerek söylenmiş bir de Marko Melkom adlı Udî plâğa okumuş. Marko rum ama, Amerikadadaki işgüzarlar, taş plâklardan mal bulmuş mağrıbî telâşıyla ermeni şarkılarının içine dahil etmişler. Bu şarkının varlığını, Ref’i Cevat Ulunay, Malik Aksel, Gazanfer Özcan vasıtasıyla öğrenmiş ama kaydını çok aramıştık Nihayet ortaya çıktı.
“Galata’da Todoraki, Beyoğlu’nda Vasilâki,
Doldur doldur ver Yanaki ah Pupayis.
Elâdo vanaki içemoz raki.
Galata’nın yolu yonca,
Memeler benzer turunca
Anası kızından gonca ah Pupayis
Elâdo vanaki içemoz raki
Dede’nin şarkısı Galata meyhânelerinde böyle tereddî (dejenere) edilmiş. Bunu yapanlara sözümüz var:
“Sağ olaydı tükürürdü yüzünüze.”
Bu konuyu şimdilik noktalıyorum. Araştırılması gereken başka kaynaklar da var. En zengin kaynak da Karasöz-Hacivat Hikâyeleri.
Ekim 2013