Her yıl olduğu gibi bu yılda Bayburt’umuzun 21 Şubat 1918’de düşman işgalinden kurtuluşunu, yurdun dört bir yanında ve yurt dışında organize edilen değişik programlarla kutladık. Bu yıl 21 Şubat’ın geçen yıllardan çok farklı bir yanı var. İşgal yıllarında Ermeniler tarafından insanımıza yapılan zalimlikleri büyüklerimizden dinleyerek büyüdük.
Her yıl olduğu gibi bu yılda Bayburt’umuzun 21 Şubat 1918’de düşman işgalinden kurtuluşunu, yurdun dört bir yanında ve yurt dışında organize edilen değişik programlarla kutladık. Bu yıl 21 Şubat’ın geçen yıllardan çok farklı bir yanı var. İşgal yıllarında Ermeniler tarafından insanımıza yapılan zalimlikleri büyüklerimizden dinleyerek büyüdük.
İffetini korumak için kendisini kuyuya atan genç kızlarımız, Taşhan’da diri diri ateşe verilen insanlar...
Ve bütün bu acıları hiçe sayarak Ermenilerden özür dileyen sözde aydınlarımız.
Aynı milletten olduğumuzu düşündüğümüz bu sözde aydınların özürlü kampanyaları, asıl özür dilemesi gerekenlerin yaptıkları zalimliklerden çok daha fazla sızlatmaktadır yüreklerimizi.
İşte değerli hemşehrilerim;
Yaşanan bu gerçekler bize birkez daha göstermiştirki; tarihimizi ne kadar iyi bilirsek milli bilincimiz o denli güçlü olur ve millet işte o zaman millet olur.
Bu gerçekler ışığında şu fikirlerimi ısrarla yineliyorum:
21 Şubat kutlamalarını sadece birer eğlence programları olarak düşünüp organize etmeyelim. İşgal yıllarını, o yıllarda yaşananları gençlerimize çok iyi anlatmak zorundayız. Bunun için seminerler, tiyatro oyunları gibi değişik yöntemlere baş vurulmalıdır.
Yaşanan acıları, gösterilen kahramanlıkları sadece 21 Şubat’tan 21 Şubat’a değil, sürekli olarak işlemeli, özellikle yeni yetişen gençlerimize tarihi gerçekleri anlatmalıyız.