Bayburt’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünü her yıl olduğu gibi bu yılda yurt genelinde ve yurt dışındaki Bayburt sivil toplum kuruluşlarınca büyük bir coşkuyla kutlandı. İşgal öncesi Kop Dağında yapılan ve tarihe Maraşal Fevzi Çakmak’ın sözleri ile “İkinci Plevne” olarak geçen destansı direnişimiz, işgalin ardından yaşanan muhacirlik ve beraberinde getirdiği büyük acılar çok iyi öğrenilmeli ve yeni nesillere de öğretilmelidir.
Bayburt’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 92. yıl dönümünü her yıl olduğu gibi bu yılda yurt genelinde ve yurt dışındaki Bayburt sivil toplum kuruluşlarınca büyük bir coşkuyla kutlandı. İşgal öncesi Kop Dağında yapılan ve tarihe Maraşal Fevzi Çakmak’ın sözleri ile “İkinci Plevne” olarak geçen destansı direnişimiz, işgalin ardından yaşanan muhacirlik ve beraberinde getirdiği büyük acılar çok iyi öğrenilmeli ve yeni nesillere de öğretilmelidir.
Yıllardır ısrarla belirttiğim ve hala çok üzüldüğüm bir gerçek vardır. Toplumumuza tarih, olayların oluş zamanları ve sonuçlarını ezberlemek olarak öğretildi.
Okullarımızda tarih böyle öğretildiği için çok önemli bilim insanlarının tarihi olaylar ile ilgili yaptıkları araştırmaları içeren kitap ve benzeri yayınlarda doğal olarak hep en az okunanlar listesinde oldu.
Oysa ki tarihte vuku bulan bir olay sebep sonuç ilişkisi kurulmadan açıklanamaz. Biz çocuklarımıza Rusların, Bayburt’u üç defa işgal ettiklerini, bu işgaller sırasında gösterdiğimiz kahramanca direnişleri, yaşadığımız büyük acıları anlatıyoruz ve hemen hemen Bayburtlu da bu işgalleri ve tarihlerini biliyor… Peki, kaçımız bu işgallerin nedenlerini biliyoruz?
Atalarımız bu toprakların yurt edinilmesi için cepheden cepheye koşup günlerce aç susuz kalarak savaştılar, şehit düştüler. Gerektiğinde aynı fedakarlıkları bugün bizlerinde yapacağından en ufak bir şüphem dahi yok. Fakat atalarımız bizlerinde onların yaşadıkları acıları tekrar yaşamamız, ülkemizin tekrar saldırılara uğraması ve bizlerinde kahramanca savaşırken şehit düşmemiz için mi o insan üstü gayret ve fedakarlıkları gösterdiler? Yoksa gelecek nesiller tam bağımsız ve müreffeh bir millet olsun diye mi?
Bunu anlamak çokta zor değil aslında. Şöyle düşünelim: Siz çok sevdiğiniz ve istikbali için her türlü acıya katlanıp, canınızı dahi seve seve feda ettiğiniz oğlunuz, torununuzun veya yeğeninizin gelecekte aynı acıları yaşamasını ister miydiniz?
Hayır. Bunu kimse istemez. O halde bizlerde atalarımız gibi üstümüze düşeni yapalım. Onları düşmanı cephede karşıladı ve yurdumuzdan söküp attı. Bizlerde şimdi toplumumuzun en büyük düşmanı olan cehaleti okullarda, evlerde, sokakta, derneklerde yenmek zorundayız.
Dün olduğu gibi bugünde ülkemiz üzerinde kirli oyunlar oynanıyor. Bu oynananların ülkemize zarar vermemesi için öncelikle tarih bilincimizi geliştirmeliyiz. Bu bilinç beraberinde milli birlikteliği ve gücü getirecektir. O zaman bu oyunlar boşa çıkacağı gibi, bu tür oyunların yeniden tezgahlanmasıda engellenmiş olacaktır.
Ülkemiz ve milletimizin istikbali uğrunda, al bayrağa kanıyla renk vermiş olan şehitlerimizi bir kez daha minnet ve şükranla anıyorum.
Ruhları şad olsun.
Şubat / 2010