İslamın hoşgörü dini olduğunu hepimiz bilir ve bunu her ortamda sıkça söyleriz. Oysa tam aksine, her zaman hoşgörülü olabiliriz diyemeyiz. Çünkü hepimiz hoşgörüyü kendimiz göstermekten daha çok karşımızdaki insandan bekleriz. Günlük kargaşa ve sıkıntılarda, hoşgörülü olabilen ve sabır gösteren insanların sayısı maalesef her geçen gün azalmaktadır. İşte bu noktada sabah ezanı, günün ilk hoşgörü fethi olarak ortaya çıkmaktadır.

Mehmet Öcal Varıncaİslamın hoşgörü dini olduğunu hepimiz bilir ve bunu her ortamda sıkça söyleriz. Oysa tam aksine, her zaman hoşgörülü olabiliriz diyemeyiz. Çünkü hepimiz hoşgörüyü kendimiz göstermekten daha çok karşımızdaki insandan bekleriz. Günlük kargaşa ve sıkıntılarda, hoşgörülü olabilen ve sabır gösteren insanların sayısı maalesef her geçen gün azalmaktadır. İşte bu noktada sabah ezanı, günün ilk hoşgörü fethi olarak ortaya çıkmaktadır.

Allah’ın terbiyesinden geçen müminler, günün ilk hoşgörü dersini, daha gün başlarken sabah ezanıyla alırlar.

Yıllardır sabah ezanındaki “güzel nida” dikkatimi çeker. İslam’daki hoşgörüyü anlamak için sabah ezanına kulak verilmesi gerektiğini her ortamda tekrarlarım. Diğer vakit ezanlarından farklı olarak, sabah ezanında yer alan “essalatü hayrun minennevm” nidası, “namaz uykudan daha hayırlıdır” der. Ne güzel bir hoşgörü nidasıdır bu! Ve ne mübarek bir nezaket içeren davettir, değil mi? Hangi mümin bu davete kulaklarını tıkayabilir ki!

Gönül fethedebilmek için hoşgörülü olmayı bu davetten öğrenmek zorundayız. Böylelikle bizlerde davetlerimizi, tebliğlerimizi aynı hoşgörü içerisinde yapmak gayreti içerisinde olmalıyız. Hoşgörüyü bu eğitimle kazanan; bu temelin üzerine sabır, isar, fedakarlık ve tebessüm etmenin bir sadaka olduğunu öğrenen müminler, örnek şahsiyetlerin temsilcileri olmayı başaranlardır.

Sabah ezanındaki bu güzel davet Kuran’ı Kerim’de, İsra Suresi 78. ayette, şöyle müjdelenir: “Güneşin batıya kaymasından gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur. (Şahit olurlar)."

Sevgili Peygamberimiz (SAV)’de “sabah namazının sünnetini dünyaya değişmem" buyurarak sabah namazının önemine dikkat çekmiştir. Allah ve resulünün bu güzel davetleri, sabah namazının önemini bir derece daha önemli kılmaktadır.

Büyüklerimizin her zaman içlenerek seslendirdiği “ne bereketli günlerimiz vardı” cümlesinin hemen peşinden “sabah namazını kılar güne başlardık” sözü gelir.

Bugün ise sürekli duyduğumuz hayıflanmalar “hayattan bıkmak” ve şikayetten ibarettir. Tüm bu tatsız ortamın, sabah namazı kılınmadan başlanan günlerle ilişkisi ne kadardır, bunun cevabını sizlere bırakıyorum.

İnsan bazen taltif görmek ister. Yaptığımız güzellikleri sevdiklerimizin beğenmesi, hepimizin hoşuna gider. Allah (CC) kullarına taltif ediyor, o nurdan meleklerini, ibadetlerimize şahit tutuyor. Tekbir alıyoruz melekler şahit, rükuya gidiyoruz melekler şahit, secdeye varıyoruz melekler şahit.

Yani kısacası yaptığımız ibadetin mükafatını verecek olan Allah (CC), biz kullarına rahmetini, lütfunu, mağfiretini bol vermekle her şeye kadir olduğunu göstermektedir.

Günümüz deyimi ile eski bir popüler isim olan Yaşar Alptekin’in, hidayete erme hikayesinin, Eyup Sultan camisinde kıldığı sabah namazları ile başladığını ve yaptığı dualarla huzur ile dolduğunu ifade ettiğini hatırlatmak isterim.

“Namazla yeniden doğdum” isimli kişisel biyografisinde sabah namazını Eyup Sultan Camii’nde kılabilmek için, yatsı namazından sonra caminin çevresindeki mezarlıklarda sabah namazını beklediğini anlatıyor olması, önemli bir husustur.

Bazı insanlar vardır evleri mescidin yanındadır lakin camiye gidemez. Camiden, cemaat ve ibadet feyzinin mükafatını kazanmasını başaramaz. Bazı kullar vardır uzak mekanlardan, camilere hem gönüllerini hem de bedenlerini taşıyarak, attıkları her adım karşılığında alacakları mükafatın sevinç ve heyecanını hissederek, sabah namazında günün fethini ibadetle yaparlar.

Müjdeler olsun sabah ezanının hoşgörü davetiyle güne başlayan, sabah namazını eda ederek rabbiyle olan bağını kuvvetlendiren müminlere.

NOT: Bu konuda Cemil Tokpınar’ın kaleme aldığı "Sabah namazına nasıl kalkılır?" isimli  kitabı tüm okuyucularımıza tavsiye ederim.