Bir gün yolunuz Anadolu’da uzak bir köye düşerse, oradaki insanların geleceğinizi önceden bildiğini zannedersiniz.

Çünkü ‘ev sahipleriniz’ tarihten gelen paylaşma ve değer verme duygularıyla, sizi son derece candan bir şekilde karşılar.

Çünkü hepsi, ortak değerlerimizin sağlam birer temsilcisidir ve bu ‘karşılama’ bize gerçek bir ortak değer hafızasının kapılarını aralar.

Elbette hayatımızı çeşitli kaynaklar etkiliyor, hepimiz farklı amaçlar ve ihtiyaçlarla yaşıyoruz. Birey olarak birer tüketiciyiz günümüz koşullarında.

Öte yandan siyaset, mutluluk beklentisi içinde olan bireyi ‘seçmen’ olarak algılayıp sınıflandırarak yönlendirmeye çalışıyor. Bu savrulma ortamında doğal olarak temsil sorunu da bir kargaşaya dönüşüyor.

Neyse ki maddi karşılığı olmayan şeylerin kendilerini korudukları bir dünyadan hâlâ söz edebiliyoruz...

BİR ANLAM DÜNYASI

Anadolu insanının, insana duyduğu güven ve yaşattığı bağışlayıcılık, toplumumuz için güçlü bir ortak değer.

Çünkü bizim için önemli olan geçmişin ağırlığı değil, paylaşılan zamanın ve duyguların değeri.

İşte bizi zor günlerde bir arada tutan da bunlar...

Somut değerlerle değer yargıları giderek kan kaybetse de genlerimize işlemiş olan soyut değerler gücünü, özünü koruyor.

Yaşamın tüm altüst oluşuna karşın, insanın ‘insan’ olmayı sürdürdüğü bir anlam dünyası orası.

Bizi bir arada tutan ve aynı zamanda kültürümüzle değerlerimizi kuşaktan kuşağa taşıyan da bu bana kalırsa.