Cihan harbinde Bayburt’u, Grandük Nikola komutasındaki Rus müstevli ordularının yüzüne kapamıştık. 2490 rakımlı Kop geçidinde 259 binden oluşan düşmanı karşımızda sıkı sıkıya tutuyorduk. Düşman inat ediyor, biz onun inadına karşı kaya gibi dayanıyorduk. Onlar bu kapının tokmağına asıldıkça elleri kopuyordu… Dalgalar halinde gelen düşman, Kop Dağlarının, Masat Vadisinin, Sultan Murat Yaylalarının yalçın kayalarına çarparak eriyordu.

Osman OkutmuşCihan harbinde Bayburt’u, Grandük Nikola komutasındaki Rus müstevli ordularının yüzüne kapamıştık. 2490 rakımlı Kop geçidinde 259 binden oluşan düşmanı karşımızda sıkı sıkıya tutuyorduk. Düşman inat ediyor, biz onun inadına karşı kaya gibi dayanıyorduk. Onlar bu kapının tokmağına asıldıkça elleri kopuyordu… Dalgalar halinde gelen düşman, Kop Dağlarının, Masat Vadisinin, Sultan Murat Yaylalarının yalçın kayalarına çarparak eriyordu.

 
İki günlük iş sandıkları, bu davanın ne kadar çetin olduğunu, kolayca geçebileceklerini herkese yaydıkları bu yerin ne geçilmez, sarp bir geçit olduğunu öğrenmişlerdi. 28 Şubat 1916 günü başlayan savunma, yer yer taarruzla Rus kuvvetlerini geldiklerine pişman ediyordu. Esir olmayı kurtuluş sayan askerleri vardı.

20 Mayıs 1916 günü, seksen bin kişilik yeni, ateşe girmemiş, taze bir kuvveti getirip Paşa dolayları sırtlarına yığmışlardı. Bu defa onlarca iş bitmişti. Hesaplarında gene aldandılar… Aynı gece genç bir kumandan (Mareşal Fevzi Çakmak) bu yeni kuvvetlere karşı koymak için Kop cephesine doğru yola çıktı. Sıkı, sürekli bir yürüyüşle, topçu Miralayı Sabri bey (Bayburt savunması şehitlerinden) ile Halit bey’le (Deli Halit Paşa) buluştu.

Türk Ordusunun şimdiye kadar sevki idaresini, onun yiğitlik, onun kumandasına karşı olan inan sevgisinden yurt için, savaşı için; onun kanını, canını kıskanarak en çok randıman almasını bilen Fevzi Paşanın cepheye geldiği haberi, tekbir sesleri, bir bayram sevinciyle karşılandı.

Fevzi Paşa kılıcıyla Bayburt dolayları üzerine bir daire çizgisi çekip “Bayburt’u İkinci Plevne yapacağız.” Dedi.

Haziran ortalarına kadar, düşman ordusu perişan edildi. Düşmanın umudu bu defa kökünden yıkıldı. General Yudeniç, Grandük Nikola’dan yardım talebinde bulundu. 

Bunu takiben, Sultan Murat Yaylası (Trabzon) Kırklar Tepesi (Rize) Müşekrek sırtları (İspir), Geyik Köyü Dağları (Erzurum), Mamahatun dolayları (Erzincan), bu cephelerdeki düşman aynı akıbete uğratıldı. Bayburt “İkinci Plevne” oldu.

Bayburt işgal edilmemiş Erzincan istikametinde korkularından ilerlemiyorlardı. Bugünden sonra başlarını siperlerine çekip, başka cephelerin açılmasını beklediler.

Buradaki ulvi savunma, Arabistan topraklarından çekilmekte olan ordularımızın rahatça çekilmesini sağlamaktı. Ordularımızın rahatça çekildiği haberi üzerine, Fevzi Paşa, “Şimdilik buradaki görev bitmiştir.” Dedi ve harbin bu sayfalarını kapadı, üzerine Türkün şeref tacını dikti…

Çanakkale’de Gazi Mustafa Kemal Paşa, nasıl dünyanın büyük savaşının yüzünü değiştirdiyse, Bayburt Savunmasında da Mustafa Fevzi Paşa, Grandük Nikola’nın, Erzurum’u işgal ettikten sonra, “istikamet İzmit” diye gösterdiği hedefi, kılıcının ucu ile değiştirildi. “Geldikleri gibi giderler.”

Evet, geldikleri gibi gittiler.

Bir şubat sabahı idi, aradan 1 yıl, 7 ay, 5 gün geçmişti. Kazım Karabekir Paşa, Rus tehlikesini üzerine kılıcının ucu ile Doğu Anadolu üzerinde bir daire çizerek, “bu da bitmiştir” çizgisini çekti.

Yeleler ürpermiş, parlayan nal sesleri, şahlanmış atların sırtındaki Türk süvarileri, dal kılıç serhat boylarına doğru akıyorlardı. Türk piyadeleri bu şahlanmış atlardan geri kalmıyorlardı. 

Çan sesleri ezan seslerini susturmak üzereyken, Bayburt’a girdiler.

Takvim yaprağı, 21 Şubat 1918 tarihini gösteriyordu.

“İkinci Plevne” Şehit ve Gazilerinin torunları, Bayramınız kutlu olsun.

Bayburt Postası Arşivinden 
20 Şubat 1992 / Yıl: 40 / Sayı: 3927