Özdemir, Ak Parti’nin İstanbul mitingini değerlendirmek istemiş… Fakat inandıklarını kendi dilinden/kaleminden aktarmaya cesaret edemediği için başkasının dilinden anlatmayı tercih etmiş.
Aslında bu da bir yöntemdir. Edebiyatçılar da eskiden beri bu anlatım biçimini kullanırlar.
Kendilerinin söyleyemediğini bazen sıradışı karakterlere söyleterek hem söylemek istediklerini söylemiş olurlar hem de oluşabilecek sıkıntılardan bertaraf olmuş olurlar. Yani “bir taşla iki kuş vurmak”tır bunun adı.
Evet, Cüneyt Özdemir aslında bu milletin iliklerini sömüren “megalibelerin” yıllardan beri muhafazakâr camiaya bakışı tam da böyledir. Evet, sen aslında ötekileştirilmeler olmasın derken, gerçek ötekileştirmenin nasıl olduğunu/olması gerektiğini de bir kez daha teyidlemiş oldun.
O kişinin, meydan da bulunan iki milyonun üzerindeki insanı nasıl ötekileştirdiğini hatta aşağıladığını görmezden gelerek sadece iktidarı eleştirmeyi tercih ettin.
Cüneyt Özdemir, şunu iyi bilmelisin! Bu zihniyetin DNA’sını iyi anlayabilseydin bunun Ak Parti iktidarıyla ortaya çıkmadığını ve Tek-Parti zihniyetinin hasta bir mirası olduğunu iyi görürdün. Bu zihniyet hep vardı zaten.
DP’yi darbeyle götüren zihniyet ne ise kendinden başkasını “entelektüel” olarak görmeyen bu zihniyette aynıdır.
Ama ben bazıları için acı olsa da şu hatırlatmayı yapmak isterim. Evet, itiraf edeyim, Ak Parti gecikmiş bir köylü iktidarıdır. Tek-Parti tarafından “Köycülük Politikaları”yla köyde kalmaya ikna edilmeye çalışılan ve Türkiye’nin kahir çoğunluğunu temsil eden bir kitlenin iktidarıdır.
Fakat şunu da eklemek isterim. O köylüler için artık köprünün altından çok sular geçti. Yani onlar artık akademisyen, yazar, sanatçı, esnaf, işadamı, gazeteci ve daha pek çok kıymet…
Bende o meydandan biri olarak maalesef sizi ve o sayfanıza taşıdığınız kişiyi üzecek çapta bir entelektüel olduğum kanaatindeyim. Ve köylü olmakla, tarlada çalışmış ve hayvan gütmüş olmakla da çok gurur duyuyorum. Bana müthiş bir analoji sansı verdiğini ve olaylara “at gözlüğü” ile bakmama fırsatı verdiği için…
Hiç kimse kusura bakmasın ama bu gerçeği kabullenmek zorundalar. Aşağılamak, dalga geçmek sadece olaylarla başa çıkma kudreti olmayan çocukların sığınacağı bir yöntemdir. Yani bir acizlik göstergesidir. “Beni de gör” diyen birinin başkasının “varlığını” bile sorgulamasıdır. Başka bir çelişkilerini de aslında ortaya koymuş oldular.
Aslında orada olduğu iddia edilenler “fakir ve ezilenler” –miş, peki bu ezilenler hala o meydanda idiyse Ak Parti kime zulmediyor o zaman? Bunların İktidardan en fazla yorulan kesim olması gerekmez miydi? Yani siyasetin gerçeği, onların muhalefet mitinglerinde olması gerektiğini işaret eder. İktidarı da “varsa” o kitlenin sallaması beklenir.
Demek oluyor ki bu seçimlerde ki yenilgiyi de kendileri itiraf etmişlerdir.
İstemeseler de bu aşağılamanın böyle bir gerçek okuması da var…