Oyumu Bilkent Emlak Bankası İlkokulunda sandığa attım. Okul bahçesine girdiğim de gösterişli ve tam örtülü bir genç hanım karşıladı. Beni tanımıştı. “Hoş geldiniz, Sayın Başkan, burada mı oy vereceksiniz, size yardımcı olalım” dedi ve sandığa kadar bana eşlik etti. “Siz görevli misiniz?” diye sordum. “Partim AKP görevlisiyim” dedi. Sandık başında yine AKP görevlisi vardı. MHP görevlisini sordum, yoktu. Önceki seçimde de durum böyleydi.
Doğrusu AKP’lilerin çalışmalarını beğenmemek olmazdı. Nitekim bunların Genel Merkezleri de böyle çalışıyor.
Bu küçük olaydan sonra, büyük olaya geçelim ve bir bakış açısıyla durumu değerlendirelim.
Katılma oranının düşük olduğu çok söyleniyor: %74.13
Hiç kuşkum yok RTE’cilerin tamamı heyecanla sandıklara koştular. Demirtaş’ın yandaşlarının sandıklara koşmamak ise ellerinden gelmezdi. Diyorum ki, sandığa gitmeyenlerin neredeyse tamamı RTE’ye ve PKK’ya karşı olanlardı. Ama ortaya çıkarılan aday onlara olumlu düşünce ve duygular vermemişti. Bir kısmının ise E. İhsanoğlu’nu RTE’nin bir başka türü olarak gördükleri besbelli.
RTE son yıllarda içinin derinliklerindeki duygu ve düşüncelerini artık gizleyemez olmuştur. Halkın büyük çoğunluğunun da kendisi gibi duygu ve düşünceler taşıdığını sandığı da bir gerçek. RTE’nin sözcüsü gibi konumdaki bir gazete “100 yıllık parantez kapandı” diyerek işi özetlemiştir. 100 yıl önce Vahdettin Padişahımızdır, Damat Ferit gibiler de Başbakanımızdır. Milli Mücadele, Cumhuriyet ve değerleri, Atatürk çizgisi ise parantezdir. Gazete acele edip, kararını vermiştir. Çünkü RTE’nin birçok söylemi bu başlığın açılımından başkası değildir.
RTE Cumhuriyetin değerlerini ve çizgisini ortadan kaldırıp 100 yıl önceki Türkiye’yi, “Yeni Türkiye” adıyla geri getirmek niyetini açığa vurmuştur. Ama bu güce erişmiş midir? Biz de sayıları ve oranları konuşturarak duruma bir bakalım:
Öncelikle bildirmek isterim ki, amacım seçimin yasaya uygunluğunu tartışmak değildir. Bu anlamda RTE seçimi kazanmıştır, C.B. olmak hakkını da elde etmiştir. İstemesek de durum budur. Çıktığı yerde Türkiye Cumhuriyetinin kök değerleriyle oynamadan ve geçerli Anayasa dışına çıkmayı zorlamadan oturursa sıkıntı olmaz. Ancak!:
Ancak! Elde ettiği %51.79 oranını halkın çoğunluğunun kendisine her konuda tam yetki verdiği gibi anlarsa ve Başbakanlıktaki kural tanımaz, Milleti parçalayan, Vatanı bölünmeye sürükleyen, halk arasına kin tohumları eken tutumunu sürdürürse, olacaklar kendisini felaket noktasına sürükleyebilir.
RTE gerçekte seçmenlerin tamamının %38.39’nun oyunu almıştır. %61.61 ise ona oy vermemiştir. Bu %61.61 RTE’nin gizli gündemine karşıdır. Karşı olmayanlar zaten gidip oylarını vermişlerdir.
Demirtaş’ın aldığı %9.76 oyun da bir yol bulunup RTE’nin yanında yer alması düşünülebilir. O takdirde RTE’ye karşı oylar %51.85’e düşerken RTE’nin “Yeni Türkiye” diye adlandırdığı 100 yıl öncesi Türkiye’yi geri getirme düşüncesi %48.15 olur. Hiç kimse bu oranlarla bir ülkeyi kökten değiştirecek işlere kalkışamaz. Kalkışırsa, başka kalkışmaların karşısında direnemez.
Öte yandan RTE’den sonra AKP’nin akıbeti de belirsizdir. C.B. seçtirecek kadar benimsediği, “kardeşim” dediği A. Gül’ün önünü kesmek için, Kongrenin A.Gül’ün Cumhurbaşkanlığını bırakacağı günden bir gün önceye alınmasına bakarsak görürüz, orada işler karışacak. Bir de dayanılmaz cari açık ve çökertici üretim düşüklüğüne dayalı, “ekonomik bunalım” su yüzüne çıkarsa neler olacağını şimdiden kestirmek olabilir de, söylemek gereksiz olur.
RTE’nin arkasındaki güçler, benim yaptığım bu değerlendirmeyi yaparlar. AKP’yi kurtarıp, Cumhuriyet değerleri yerine, 100 yıl öncesinin gerçeklerini getirecek şekilde, konuyu geleceğe yayabilirler. Nasıl mı? Eğitimi büyük ölçüde “İmam Hatipleştirerek, Emevi dinini toplumda kökleştirerek, kitleleri Türklükten koparacak söylemleri daha da etkin duruma getirerek.”
Atatürk’ün “Türk’e aşk, insan sevgisi ve bilimin önderliğine inanç” çizgisinde duranların bu durumları iyi değerlendirip biran önce Türk Devletini yeniden Türk Devleti yapmak görevleri önlerindedir.