Sevgili ve saygılı hemşerilerim, bu yazımda sadece sizi eleştireceğim. Kırılmaca, darılmaca yok!
 
Şimdi, tek tip düşünce, tek davranış kalıbı, tek bakış açısının hakim olduğu bir yer hayal edin. Her hareketin kontrol altında olduğu, her konuşulanın denetlendiği bir memleket düşünün! Genel gidişata aykırı bir şey söylediğinizde kentin dışına sürüleceğinizi varsayın. Sadece bireysel özgürlüğünüzü yaşamaktan başka bir amacınız olmadığı halde bunun mümkün olmadığını farzedin. Genel eğilime aykırı, fikir, tavır ve konuşmalarınız; çoğunluk ile benzeşmediğinde kent baskısını ensenizde hissedin.
 
Görünmez bir otoritenin olduğu ve tekdüze bir hayatın sürdüğü bir çeşit açık hapishane tarif ettim değil mi? 
 
Siz görmüyorsunuz ama Bayburt malesef artık dışarda böyle bir yer olarak algılanıyor. Keyifle Bayburtluyum dediğimde hemen herkes “bu Bayburt nasıl bir yer” diye sorgulayan bir tavır içinde. 
 
Bence bu algının en büyük nedeni sizsiniz, sevgili hemşerilerim! Çünkü sizler bugüne dek sadece duymak istediklerinizi söyleyenlere inandınız. Hep kendinize benzeyenlere güvendiniz. Pay almadığınız halde kalkınma ve rakamları hep yücelttiniz.
 
İtiraz etmediniz, değişime açık olmadınız, saf değiştirmediniz. Bu yüzden gelişmeyi ıskaladınız! Çünkü bu kolayınıza geldi. 
 
Sadece önünüze sürülene kanaat ve itaat ettiniz. Azıcık aykırı fikri olan, farklı konuşan, eleştiren kişileri ise inançsız, dürten ve tehditkar olarak ya algıladınız ya damgaladınız.
 
“Medine Vesikası”nın;
“Neysen o olmak hakkındır”, “Senin yaşam biçimin sana, benimki bana” hükümleri Bayburt’ta geçerli değil. İlla ana akım düşünceden yana olacaksın. Yoksa orada yaşama hakkını kaybedersin.
 
Vazgeçtim farklı yaşama biçiminden, siyasi güce karşı muhalif bir söz eden de anında ‘aforoz’ ediliyor. Buna karşılık milli aidiyet umursanmadan itibarsızlaştırılabiliyor. Ve bu yön kaybına bir Allahın kulu da mimlenirim diye korkup, karşı bir şey söyleyemiyor.
 
Şimdi bir de başkasını cennet mekan yapmak isteyen bir zihniyet zuhur etti. Tebliğde bulunmak doğru ama yaptırımlı baskı, büyük vebal! Bu ister istemez insanın aklına şunu getiriyor ‘acaba kendisi, inancıyla mutlu değil mi ki başkasının yaşadığı hayat bunları bu kadar rahatsız ediyor?’ Ya da ‘ben yaşayamıyorum o da yaşamasın’ın Arapçası mı’? Bu zaptiye görüntülü fikri takip, elbette Bayburt’ta yaşayan aklı başında insanların oldu bittiler karşısında, farklı bir fikir öneri ve eleştiride bulunmasını da engelliyor.
 
İnancın yıllar içinde katılaşarak toplum davranışına geri dönmesi; sadece siyaset çarkını ele geçirmedi. Siyaset kadrolarını da güdükleştirdi, eğitimin niteliğini aşındırdı ve kenti her bakımdan topyekün erozyona uğrattı. Yapılanlarsa sorunlar karşısında çaresizliğe bir parmak bal çalıp, umudu erteletmekten başka bir işe yaramıyor. 
 
Bir kısmınıza sorsam “neyi var memleketimizin, biz memnunuz siz işinize bakın” diyeceksiniz biliyorum. Sizler, hasta iyileşiyor sanıyorsunuz oysa can çekişiyor, tüm rakamlar da bunu söylüyor. Bugüne kadar gözlerinizi gerçeğe hep kapayarak bu hale geldiniz.
 
Yıllar içinde vaktiyle orda var olan eleştiri kültürünü yok ettiniz. Farklı düşüneni ‘korladınız’. Bu yüzden karından konuşma ve dedikodu kültürü boy verdi. 
 
Bayburt’ta bugün gerçek anlamıyla bir sinema yok, nitelikli bir kütüphane yok, özelliği olan bir eğlence mekanı yok, müze yok. (Baksı bu tanımların dışında, çünkü ona bile sahip çıkmadınız!) Bu nedenlerle Bayburt tüm istatistiklerde açık ara en diplerde.
 
Bir siyasal güç düşünün; yaşanılan kentteki her kararı, seçilmişliğin verdiği bireysel güçle uyguluyor. Bu hemşerilerine, doğaya ve tarihsel mirasa bilmeden yapılan en büyük kötülüktür. 
 
Kentlilik, yönetenlere yanlışlarından dolayı itiraz etme, hesap sorabilme gücüdür. Bir seçmen dayatmaya ne kadar meydan okursa o kadar özgürdür. Bir insan inanç kardeşliği nedeniyle tüm sorgulamaları hasıraltı ediyorsa mesuldür. Bir konuyu bilmiyorsa öğrenmekle yükümlüdür. 
 
Bilin ki; böylesi gerçeklerle yüzleşmeden iyileşemeyeceğiz…
 
Memleketimizde nedense toptancı bir kabul ve red geleneği oluştu. Birisi bir yöne yöneldi mi haydi herkes o yana! Yöneldiklerinizle aynı değerleri taşıdığınız, aynı fikirde olduğunuz için övünüyorsunuz. Oysa bir yerde herkes aynı fikirdeyse kimse düşünmüyordur.
 
Amazon isimli dünyanın en büyük sanal alışveriş sitesi sahibi Jeff Bezos’un sözüyle bitireyim, diyor ki “Ben çok denedim, 10 kişinin hepsi aynı şeyi söylüyorsa 9’u gereksizdir.”
 
Benden demesi, yoksa şifa bulamayacaksınız; öğrenin ve tercihlerinizi değişime açık tutun. Böyle dobra konuştuğum için de bana kızmayın!
 
Siz değişirseniz dünya bile değişebilir.