Ülkü Ocakları'ndan basın açıklamasıBayburt Ülkü Ocakları  son günlerde yaşanan olayların üzerine bir basın açıklaması yaptı. PKK’lı teröristlerin kahraman gibi karşılanmasından duydukları rahatsızlığı dile getiren Bayburt Ülkü Ocakları yönetimi, Merhum MHP Lideri Alparslan Türkeş’in “Türkiye’nin Meseleleri” kitabından örnekler verdi. Başkan Bilal Yıldızoğlu tarafından okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

 

“Cumhuriyetin kuruluş ve yükseliş felsefesinin mimarı olan Türk milliyetçileri, millet olmanın ve birlik ruhunun önemi üzerinde durmuşlar, köklü bir tarihin varisi olan büyük Türk milletinin ‘ebedi bekası’ için, vatanı ve devletinin bölünmez bütünlüğü temelinde mücadele etme karar, azim ve iradesine sahip olmuşlardır. Ülkücü Gençlik bu fikriyatı benimseyerek, mücadeleyi her zeminde sürdürmekte ve asırlık davamızı 21. yüzyıla damga vuracak şekilde temsil etmektedir.

Merhum Başbuğumuzun ‘Türkiye’nin Meseleleri’ kitabındaki ‘Biz yurdumuzu aç hürler, tok esirler ülkesi olarak görmek istemeyiz’ ifadesi bizden beklenilen işlerin önsözü niteliğindedir. Bu duruş ve şiarsa bizim üslubumuzdur. Ülkü Ocakları üslubu, hedefi, kitlesi, sistematiği ve işleyişi belli olan, kendisini ‘var eden’ temel dinamiklerle ‘değer, ufuk ve fikir’ geliştiren; yüzde yüz yerli, yüzde yüz milli ve yüzde yüz Türk olan bir ekoldür. Bu milletin, bu vatanın, bu coğrafyanın sorunlarına derman arayan ve nihayetinde tüm insanlığı yeniden ‘insanlığa’ davet eden bu fikriyatın resmi ve vicdani çatısı unutulmamalıdır ki Ülkü Ocakları’dır. Bunu kabul edenler ve ocaklarımızı tercih edenler de diğer tüm ekollerden tercih ve kararları doğrultusunda vazgeçmişlerdir. Ancak bu noktada bir yerin altını çizmek gerekir. Kendi inanç manzumu gereği, kendi tercihlerini belirlemeyi görev bilen bir kişi, diğer tercihleri hemen reddetmemelidir. Bunun anlamı şudur; bizler ‘Türkiye’ söz konusu olduğunda asla ‘kör karamsarlığı’ kabullenmedik. Kabullenmeyeceğiz.

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk milletinin varlık, birlik ve bekası için her türlü çalışmayı yapma azminde olan Ülkü Ocakları; tarihin yoğurarak millî karakterimiz hâline getirdiği unsurları ve kültürel değerlerimizi yaşatmayı temel bir hedef olarak benimsemiştir. Türk dilinin, Türk müziğinin, Türk halk oyunlarının, Türk el sanatlarının millet olma üzerindeki etkisini dikkate alarak, bunları yok sayanlara karşı her zaman bizleri karşılarında bulacaklardır.

‘Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye, babam kağanı, anam hatunu yücelten Tanrı, il veren Tanrı, yine Türk milletinin adı, sanı yok olmasın diye, bu defa özümü kağan yaptı. Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım! İçeriden yiyeceksiz, dışarıdan giyeceksiz, güçsüz kalmış, yoksul bir millete kağan oldum. Küçük kardeşim Kül Tegin'le sözleştik. Babamızın kazandığı millet adı, millet sanı yok olmasın diye, Türk milleti için, gece uyumadım, gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kül Tegin ile iki şad ile ölesiye, bitesiye çalıştım. Toplanan milleti ateşe, suya düşürmedim.

Özüm kağan oturduğumda, yerden yere varmış olan millet, öle bite, yayan çıplak, yine geldi. Milleti yüceltmek için on iki savaş yaptım. Sonra, Tanrı yarlıgadığı, kut'um var olduğu için, ölecek milleti dirilttim. Az milleti çok, aç milleti tok kıldım. Giyimsiz milleti giyimli, yoksul milleti bay kıldım. Dört yandaki milletler hep bana tabi oldular. Milleti düşmansız kıldım. ‘Bu ifadelerde ecdadımızın onurlu duruşu vardır. Bu duruş ve ülkü bugünlerde fazlasıyla özlenir olmuştur.

Türk milleti, tarihinde yaşamadığı bir yönetim sefaletine, güvenlik rezaletine ve ihanet tablosuna son günlerde yakından şahit olmaktadır.

Hükümetin ‘yıkım projesi’ yaşanan gelişmelerle birlikte saklanılamayacak boyutlarıyla açılmış ve bütün hıyanet ortaya dökülmüştür. Terörle mücadele terörle müzakereye dönüşmüştür.

Milli beka, milli kimlik, milli varlık ve kardeşlik için duyduğumuz kaygı verici gelişmelerin tamamı ve öngörülerimiz maalesef gerçekleşme yolunda hız kazanmıştır. ‘İyi şeyler olacak’ sözünden itibaren son altı ay boyunca yaptığımız bütün ikazlar şimdi yerine oturmaya ve milletimiz süreci daha net görmeye başlamıştır. Öteden beri iddia ettiğimiz gibi vatan hainlerinin işbirliği ve İmralı dayanışması bütün yönleriyle gün ışığına çıkmıştır. Hükümetin memurları ve güvenlik güçlerinin müşahitliğindeki karşılama komiteleri PKK’lılara özel misafir muamelesi yapmış, adalet makamları sokağa salıvermek için yarış içine girmişlerdir. Ve üstelik bu alçaklıklar, yıkımın taşeronu Başbakan tarafından memnuniyetle karşılanmış, hız kesmeyen rezaletlerin devamının beklendiği müjde ve ümitle açıklanmıştır.

Bu olaylar karşısında artık saklanacak ve örtülecek hiçbir şey kalmamıştır. Her şey ortada ve aziz milletimizin gözü önündedir. Şahadet ile ihanet, ay yıldızlı bayrak ile paçavra, gazi ile terörist, alçaklık ile kahramanlık, pişmanlık ile küstahlık birilerinin lügatinde yer değiştirmiştir. Ne sınırdan giriş yapan hainlerde bir teslimiyet, mahcubiyet ve nedamet hissi vardır; ne de bunları kucaklayan Başbakan Erdoğan’da utanma, sıkılma ve pişmanlık emareleri görülmüştür. Bu karanlık manzarada, katile ‘sayın’ diyen hainlerle, şehide ‘kelle’ diyen zihniyet temsilcisi PKK paçavraları altında sınırda buluşmuştur.

Vatan uğruna şehadete ulaşmış yiğitlerimiz, gazi olmuş evlatlarımız, ömrünü vatanın ve milletin bütünlüğüne adamış on binlerce korucu kardeşimizin ve vatandaşlarımızın onurları, hatıraları ve yadigârları ayaklar altına alınmıştır. Yüreğinde vatan sevgisi, gönlünde millet sevdası, hayallerinde ay yıldızlı albayrak olan hiçbir aziz millet evladının sessiz kalamayacağı ağır bir tahrik karşımızdadır. Kendisinde milletimize bağlılığın; ecdadımıza ve mukaddesatımıza saygının ve hatta hiç olmazsa vicdanında ahlakın, adaletin ve haysiyetin kırıntısı kalmış olanlar için bu alçalış tahammül edilebilir olmaktan çıkmıştır.

Türk milletinin sabrı ve direnci sınanmak istenmekte, önümüzde olması muhtemel daha vahim gelişmeler karşısında göstereceği tepkiler test edilmeye çalışılmaktadır. Bu netice, büyük Türk milletinin tarihinde rastlanmayacak bir yıkımın göstergesi ve birikerek taşma noktasına gelmiş, toplumsal öfkenin artık sınıra dayandığının işaretidir. Bu öfkenin sürmesi ve sabrın zorlanması halinde, kendi mukaddesatına sahip çıkmak isteyecek olan Türk milletinin, bu uğurda neler yapacağını ve neyi göze alacağını bilmek isteyenlerin Milli Mücadele yıllarının sayfalarına bakmaları hayırlarına olacaktır.

Vatan ve millet uğruna evlatlarını şehit veren, bu yolda gazi olan, yıllarını bu mücadeleye adayan bütün kardeşlerimden, ailelerinden, arkadaşlarından ve vatandaşlarımdan metanetlerini korumalarını bekliyorum. Türk milletinin, iş birlikçilerinin kurduğu tuzağa düşmeyeceğine, birliğini ve beraberliğini bozmayacağına inanıyorum.  Millet varlığının bin yıllık kardeşliği içindeki bu en zor günlerin, birilerinin etnik tahriklerine ve ırkçı parçalama gayretlerine rağmen aşılacağına eminim.

Her şeye rağmen, vatandaşlarımızın şahit oldukları bu olaylardan sonra gerçekleri görmüş olmaları, hainlerin işbirliğinin acı faturasının yaklaşmakta olduğunu anlamış bulunmaları ön önemli tesellimizdir.

Türk milleti, alnına kara leke olarak çalınan bu zillete kendisini mahkûm etmek isteyenleri şimdi çok iyi bilmek ve çok iyi tanımak zorundadır.

Yarın hesap vakti geldiğinde, bugün teröristleri yararlanmaya zorladıkları yasanın pişmanlık maddesi, milletimize bu acıları yaşatanların pişmanlığına ve affına asla yetmeyecektir. Çünkü biz ülkücüler bunun hesabını mutlaka soracağız.

Bunları yapamadığımız takdirde, bugün bu kutlu topraklar üzerinde yaşıyor olma hakkının helalliğini, aziz şehitlerimizden, gazilerimizden, kahramanlarımızdan, mağdurlarımızdan, mazlumlarımızdan istemeye de yüzümüz olamayacaktır.

Uğruna ölmekse eğer seni yaşatmak,
Bin defa ölürümde adına leke sürdürmem,
Gurur namustur Bayrak ve Sancak
Aksa da kanım korkma haini güldürmem
Ne Mutlu Türküm Diyene…”