"Kırbaçoğlu kayak alanının tam ortasında bir “atlak” vardı. Yani tramplen… Bu atlak’ı ustalar kullanırdı. Biz acemiler yanından geçerdik. Büyükler Kırbaçoğlu’nun en tepesine çıkar, cakalı giysileri, gözlükleri, sopaları ve markalı kayaklarıyla hız alarak inişe geçerlerdi. Tüm gözler onları hayranlıkla ve imrenerek izlerdi. Cakayla kıvrım yaparak –şimdi slalom diyorlar- atlağa gelir uçarak taaa uzaklara inerlerdi. Biz çocuklar, onların atlama ölçüleri üzerinde hafta boyunca tartışırdık. “Süleyman daha uzun atladı!”, “Geçen hafta da Muzaffer geçmişti.”…
Yazının devamını okumak için:
Bizim kışlarımız...