Zaman ve sıhhat yitip gitmeden!

İnsanoğlunun hayatında en kıymetli değerlerden birisi zaman bir diğeri de sağlıktır. Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz “İnsan şu iki şeyde aldanmıştır, boş vakit ve sağlık.” Hepimizin en çok pişmanlık duyduğu şeyler; zamanı iyi değerlendiremeyişimiz ve akabinde sağlığımızın kıymetini bilemeyişimizdir. İşte bu ah, vah dolu ifadeler, üzüntülü, hüzünlü, cümlelerle dökülür dudaklarımızdan. Tabi ki, iş işten geçtikten sonra veya nefes almakta dahi zorlanmaya başladığımız günlerde en çok söylenir bu sözler.

Abone Ol

İnsanoğlunun hayatında en kıymetli değerlerden birisi zaman bir diğeri de sağlıktır. Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz “İnsan şu iki şeyde aldanmıştır, boş vakit ve sağlık.” Hepimizin en çok pişmanlık duyduğu şeyler; zamanı iyi değerlendiremeyişimiz ve akabinde sağlığımızın kıymetini bilemeyişimizdir. İşte bu ah, vah dolu ifadeler, üzüntülü, hüzünlü, cümlelerle dökülür dudaklarımızdan. Tabi ki, iş işten geçtikten sonra veya nefes almakta dahi zorlanmaya başladığımız günlerde en çok söylenir bu sözler.

İşte bu noktada; gözümüzü, kulağımızı ve gönlümüzü Kuran-ı Kerim’e çevirdiğimizde Yüce Rabbimiz, Asr Sure’sinde önce uyarır sonrada yol gösterir bizlere:  

“Andolsun, yemin olun zamana ki insanoğlu hüsrandadır. Ancak iman edenler ve salih amel işleyenler ve hakkı ve sabrı birbirlerine tavsiye edenler müstesna.”

Vakit bir hayattır, zamana kıyan kendisine kıyar. Vakit, yani zaman ibadetlerin başı olan namazın şartlarından biridir. Zaman bizlere verilen kıymetli rızktır. Her günümüz, ölüp yeniden dirileceğimizi haber verir. Her doğan yeni ay, batan güneş, kış ve yaz mevsiminin kendilerine tayin edilen vakitte gelip ve gitmeleri yada bir gün içerisinde dört mevsimi bizlere yaşatan Allah, zaman kavramının içerisine tekrar zamanı bir şahit olarak yaratır. Yüce Rabbimiz ilahi kitabında bunları bize haber vermekle müminlerin dikkatlerini celbeder.

Sadece zaman mı?
Allah, yarattığı bir çok şeye yemin ediyor.
Geceye yemin ediyor. Fecre, kuşluk vaktine, güneşe, incire ve zeytine yemin ediyor.

Bütün bu yeminlerin temelinde bu varlıkların meydana geliş zamanlarına, yani vakte vurgu yapılmıştır.

Beşeriyetin din hizmetlerinde tebliğ görevi vardır. Fakat tebliğ için önce ilim sahibi olmak gereklidir. İlim sahibi olmak içinde ilmin peşinden koşmak, talip olmak, yorulmak, zamanın içerisinde ilim, irfan, bilgi, tecrübe ile yoğrulmak şarttır. Zamanın kıymetini değerlendirip çalışanlar ve başarılı olanlar Rabbimizin şu hitabı ile muhatap olmuşlardır:

“İnsan için ancak çalışmasının karşılığı vardır.” (Necm Suresi / 39. Ayet)

Kendilerine görev verildiğinde, benim zamanım yok diyenler, yok olan zamanlarını nasıl boş işlerle gerçekten yok ettiklerini tefekkür etsinler. “Zamanı olmayanların tefekkür etmeye bir an olsun zamanları var mıdır?” diye sorsak, kimseyi incitmiş olur muyuz acaba!

Bugün zamanı hakkıyla değerlendiren insanların, kısacık bir ömre kocaman şeyler sığdırdığını hayretle görürüz. İşte bu insanlar, zamanlarını vahyin ışığında, sünnetin çizgisinde, alimlerin tavsiyeleri doğrultusunda değerlendirenlerdir. Üzerine güneş doğanlar ile güneşin üzerine kendisi doğanlar bir olabilir mi!..

Zaman gibi sıhhatte mümin için önemlidir.

Sıhhat deyince sadece et ve kemikten oluşan bedeni düşünmek yanlış olur. Bedenin yanı sıra, ruh ve aklında sıhhatini korumak şarttır. Kafa ve kalbin dahi hastalıkları vardır. Bunlarında tedavisi olmalıdır. Zararlı düşünceler, faydasız bilgiler, kalıplaşmış düşünceler, her türlü günah ve yasak duygular kalbimizin virüsleri, hastalıklarıdır.

Aklın tedavisi için ilimle yoğrulmak gerekir, tefekkür lazım, ilim ile amil olmak lazımdır. Kalbimizin manevi gıdası, iman ve Allah’ı zikirdir. Zaman ve sıhhat birbirine bağlı ayrılmaz bir unsur gibidir. Sıhhat iyi olursa zamanda iyi geçirilir, aksi taktirde zamanın iyi olması mümkün değildir. Hastanelerde yatan hastalar, sıhhati iyi değilse zamanın geçmediğinden şikayetçi olurlar. Aksine genç beyinler ve sıhhatli bedenlerin sahipleri, zamanın nasıl geçtiğini hatırlayamazlar. Bu yüzden zaman, insanın var oluşunda geçecek pay, dünyadaki misafirliğinde geçecek olan zaman, ahirette beklenecek belli bir zamandır.

Zamanı, ibadeti ve hakkı söylemeyi ertelemekte kusurlardandır. Yani hac farz olunca, “hac”ı öteleyip, geçersiz mazeretler sunup kendimizi kandırmakta bir hatadır. Sağlığın düşmanı olan  sigarayı kullananlar ve terk etmek konusunda tembellik yapanlarda, zamanın içerisinde mağlup olacak olanlardır. Halbuki akıllı müminler zamanını, insanı galip kılacak şekilde kullanmalıdırlar.

Asr Suresini hayatımızda olması gereken yere yerleştirmeliyiz. Sahabe Abdullah Bin Abbas, Asr Suresi için “Kuran-ı Kerim sadece Asr Suresinden ibaret olsaydı, insanlık için yine de yeterdi…” demiş. O halde zamanı, Rabbimize karşı yapacağımız kulluk içerisinde, her saniyeyi geçirirken vereceğimiz ve alacağımız nefesimizin ilahi rıza doğrultusunda olmasına gayret ve özen göstermeye çalışmalıyız.

2010 / Mart