Rusya ile ilişkilerimiz köklü dostluklara ve unutulmaz düşmanlıklara dayanıyor.
Günümüz Rusya’sının erek ve tutkularını bundan dolayı merak ediyoruz, araştırıyoruz, bu bağlamda yazılan kitapları okuyoruz ve bunlardan sonuçlar çıkarmaya çalışıyoruz.
Ve bir de bugünün Rusya’sının tartışılmaz lideri Putin’i öğrenmek, tanımak istiyoruz her yönüyle:
-Bir değil birkaç Putin mi vardır Putin’den de içeri?
-Putin son Çar mıdır, Rusya Federasyonu’nun federasyon bölümü bir göstermelik midir, Rus ağırlıklı bir devlet mi vardır orada, bir Rus milli devleti mi, yoksa Rus olmayanların da hak ve yetki sahibi olduğu gerçek bir federasyon mu?
-Putin ve Rusya’nın niyeti ne? Yeni bir dünya dengesi mi, yeni bir Rus yayılmacılığı mı, Avrasyacılık mı? Rusya, yeni bir dünya dengesi için gerekli midir?
Bugün işte bu konuları inceleyen ve irdeleyen iki kitap hakkında bilgi vereceğiz, biz de görüşlerimiz açıklayıp eleştirilerimizi yapacağız.
İlk kitap 1970 yılında Ankara’da tanıdığım Ülkücü Hareketin Atsızcı ve Türkçü kolundan Fehmi Yücesoy’un.
Fehmi Kardeşim, ortak dostumuz sevgili Oktay İlhan’a bana verilmek üzere kitabını imzalayıp vermiş. Oktaycığım da bana iletti, sağ olsun.
Fehmi Yücesoy kitabını “Eski bir dosta” diyerek imzalamış. Yücesoy’un “Eski bir dost”u olmaktan mutlu ve kıvançlı olurum da yine de garibime gitti, o “eski dostun” bir adı vardır Kardaş, hem de iyi bir adı vardır, keşke yazsaydınız…
Neyse… Geçelim kitaba…Kitabın uzun bir adı var: “Rus İmparatorluk Stratejisi ve Jeopolitiği İçinde Putin.” Kırca Vakfı Kitaplığı’nın 3 nolu yapıtı ve 225 sayfa.
Türk-Rus ilişkilerinin son 10 yılda, balayı, bağımlılık süreçlerinden geçip yönetim tarzlarında ilkesel koşutluğa eriştiğini söylüyor yazar. Sonra da Rusya ile ilişkilerin tarihsel geçmişine doğru götürüyor bizi. Moskova Knezliği dönemi, sonra o ünlü Çarlar: Petro, İvan… Rusya’nın ilerleyişi.
Tam burada yazar işte o önemli saptamayı yapıyor jeopolitik ve tarihsel açıdan: “Bazı milletler ve insanlık coğrafyanın tutsağıdırlar.” Ve A.Dugin’in jeopolitiğin temel yasası “Büyük Alan” tezine de değiniyor.
Rusya ve biz de öyleyiz. Yücesoy bu bağlamda Moskova Knezliği ile Osmanlı Beyliği arasında benzerliklere ve halkların oluşmasında coğrafyanın önemine dikkat çekiyor.
Knezler, Türk-Moğol Devlet geleneğinden yararlanmışlar; hukuk, vergi, ticaret yöntemlerini öğrenmişler. Posta sistemini ise olduğu gibi benimsemişler.
Ve sonra “devlet aklı” kavramı girmiş Rus’un gündemine. Bu akıl Sovyet döneminde doruğa erişmiş (bence). Kitapta Sovyet dönemine ilişkin de değerlendirmeler var elbette. Olmaz mı? “Sovyet tarihçiliğinde insan, toplum ve ulus değil, coğrafya esas oğlandır” diyor Yücesoy.
Rus milliyetçiliği, Pan Slavizm, Batıcılık, Avrasyacılık ve yazarın kendi okuduğu dönemin Siyasal Bilgiler Fakültesi hocalarından birinin icadı (!) o meşhur “artı kıl” modeli. Yazar, pek tutmuş bu modeli, yazar zaten SBF’de okumasını ve o günün öğretim üyelerinin rahle-i tedrisinden geçmiş olmayı da pek önemli bir ayrıcalık gibi takdim ediyor bu kitabında. Ve bunu o denli ileri götürüyor ki Said Nursi’ye övgüler yağdıran, tarikatlara ilk kez sivil toplum örgütü diyen dinbaz-batıcı-cumhuriyet karşıtı Şerif Mardin’e “Din ve İdeoloji” adlı eseri bağlamında övgüler yağdırıyor, “Hocanın son on yılını ayırın, kimin ne itirazı olabilir” diyor. Benim var kardeşim, hem de çok var, yalnız benim de değil çok değerli yazarlarımızın da var. İşte onlardan bir örnek: Değerli Dostum Osman Selim Kocahanoğlu… Alınız onun “Medrese mi, Modernite mi?” adlı kitabını ve 191-195’inci sayfaları okuyunuz, Şerif Mardin’in gelmişini, geçmişini, kafasının içindekileri ve tüm günah galerisini görürsünüz orada.
Geçelim… Biz Yücesoy’un diğer yazdıklarına dönelim yeniden. Huntington’un “eritme kazanı” tezine değiniyor yazar, sonra da uluslaşma bağlamında, benim de Hocam olan Orhan Türkdoğan’ın “Aşure” kavramının “Mozaik”ten farklı olduğunu iddia ediyor. 534 sayfalık bir kitap yazmışım ben “Kartal Gözüyle Milliyetçilik”, ulus kavramı ve uluslaşmayı sayfalarca anlatmışım, hem de böyle aşureye, mozaiğe ya da birilerinin “renkli mermer”ine gerek duymadan; sosyolojik, etnolojik, antropoljik ve tarihsel olgu ve gerçeklere, birikimlere dayalı olarak.
Haa bak şu görünüze katılıyorum Fehmi Kardeşim, evet Rusya, dünyada az bulunan ve görülen ulus devletlerden biridir. Federasyon olması bu gerçeği değiştirmiyor.
Ve SSCB’bin çöküş serüveni, Gorbaçov’un rolü… Yazar bu bağlamda da bir hayli görüş belirtmiş. Onlara da değinelim. Değinelim, çünkü -yine kendimden söz edeceğim mecburen- benim birkaç yıl önce çıkan “Rafine Sosyalizm” adlı bir kitabım var ve bu konuları orada enine boyuna yazmışım.
Diyor ki Yücesoy “Sosyalist iktisattan anamalcı iktisada geçişin bir formülasyonu yoktur.”
Vardır efendim vardır. Sizin “haksızlık etmemek gerek” dediğiniz “Gorbaçov haini”, işin ekonomik yanını (SSCB sanayisinin durumunu, burjuvazi ve sermaye birikimi olmamasını) düşünmeden bir “demokratiya, glasnost, perestroyka” adları verilen, içi boş sevdalarını saldı Sovyet insanının beynine ve birdenbire Batı’nın canavar ağzının önüne attı onları. İhraç ürünleri son derece sınırlı olan, Batı ile rekabet gücü olmayan, tamamen içeriye dönük üretim yapan Sovyet hafif sanayisi çöktü birden. İşadamları ve burjuvasizi yoktu, onların yerini sizin de yazdığınız oligarklar aldı.
Bu öykü uzundur, bu kadar yazalım.
Ama “formülasyon”dan söz ediyorsunuz ya, o formülasyonu Çin buldu, uyguladı, akıllı bir biçimde, bugün gerçek bir dünya devi. Birdenbire açılmadı, aşama aşama, hatta işadamlığı kursları bile açarak ilerledi. Bugün orada Komünist Partisi işbaşında ama uygulanan sistem karma ekonomidir.
Ve SSCB’nin ekonomik bakımdan başarılı olduğu alanları da karalıyorsunuz Fehmi Kardeşim. Sözgelimi “Gosplan” sistemi (piyasanın olmadığı sistemde onun ve dağıtım kanallarının yerini alan uygulama ve oluşum). Hiç sizin yazdığınız gibi değildir, gayet başarılı bir biçimde uygulanmıştır. Allende Şili’sinde, 1973 koşullarında bilgisayar yardımıyla da başarıyla uygulanmıştır. Bugün uygulandığında başarı yüzde yüzdür. Kitabımda yazmışım Sovyet Kolhoz ve Sovkhoz yöntemi de başarılıdır ve bugün ülkemizin bazı bölgelerinde uygulanması tarımsal açıdan kendimize gelmemiz için şart ve elzemdir.
Evet Putin’e dönelim yeniden, Yücesoy, Putin’in alkol ve rüşvet konusunda sıfır hoşgörülü olduğunu, oligarklarla mücadele ettiğini belirtiyor.
Ve Putin’in Avrasyacılarla geliştirdiği ittifak, Slavlık düşünce ve gücünden Rusluk düşünce gücüne evriliş. Putin’in milliyetçiliği Yücesoy’a göre sivil ve pragmatist bir milliyetçilik.
Evet bunlar doğru saptamalardır bize göre de, onarız bunları.
Onarız ve düşünüp, araştırdığı ve kitap olarak yazdığı için de kutlarız kendisini.
RUS İKTİDARININ KALBİNDE PUTİN İMPARATORLUĞUNU SORGULAMA
Evet ikinci kitabımızın adını ara başlık olarak yukarıya aldık, yazarı da ana başlık da zikrettiğimiz üzere Tania Rakhmanova. Kitabı dilimize M.Reşat Uzmen çevirmiş, Bilge Kültür Sanat Yayınları arasından çıkmış.
Ben bu kitabı okuyalı hayli bir zaman geçti, bu kitap hakkında yazmak niyetinde değildim, fakat Fehmi Yücesoy Kardeşimin yukarıda söz ettiğim kitabının kaynakçaları içinde bunu da görünce yazmamın yararlı olacağına inandım.
Okuduğum tüm kitaplarda olduğu gibi bu kitap bağlamında da gerekli notları almışım. Şimdi o notlardan kesimler aktararak, kitabı size tanıtmak istiyorum.
-2000’in başında Rusların çoğunluğu Putin’in kim olduğunu bilmiyordu.
-Demokratörlük… Demokratik bir görünüm altında gerçekte diktatörlük… (Putinizm böyle niteleniyor).
-Saydamlık yok Putinizmde, denetim altında bir medya, güçlerinin zirvesinde polis ve gizli servisler.
-Büyük işletmeleri ele geçiren oligarklar… Kremlin’in içi pis kokan çürümüş bir şeylerle dolu bir kavanoz gibiydi Putin gelmeden önce. Ekonomik kriz (1997-1998), Soros ve Rus piyasalarının çöküşü. 1999 yılı, iç edilen IMF paraları, New York Times’in yazıları.
-Yevgeni Primakov diye biri ve rolü…
-Putin, elemeyle ortaya çıkan varis. Çare: Putin.
-Çeçenistan can simidi, Kurtuluş çaresi… Dağıstan’da İslamcı saldırı, her şey Rus istihbaratının kontrolündeydi. Kim yaptı, yaptırdı bu kanlı eylemleri?
-Korporasyon iktidarda FSB’ye yeni rol. Gizli servis elemanlarının karıştığı çıkar ilişkileri.
-Ve sonra… “Hatamız Putin’in imal etmek olmuştur” diyenler.
-Kursk olayı ve Sergey Dorenko’nun kovuluşu.
-Anna Politkovskaya cinayeti… Muhalif bir gazetecinin başına gelenler. 2006 Kasım Litvinenko olayı.
-Sistemin kalbi yolsuzluk, Medvedev, Gasprom, Yelena Panfilova.
-Karamzin-Korçakov… Her zaman olduğu gibi herkes çalıyor.
-Ukrayna krizi ve Kırım bizimdir.