“Tereddi Devri”ni yazacakmış
Ülkücülerin "tereddi devri"ni yazacakmış muhterem... Ne devri ne devri? "Tereddi."
Tereddi ne? "Gerilemek. Soysuzlaşmak. Aşağı düşmek."
E tamam da niye Türkçesi'nin demiyor da "tereddi" diyor? Osmanlı olduğundan ve hâlâ Türk olamadığından, hâlâ dil devrimi karşıtlığı kafasındaki yobazlık merkezinde hükmünü sürdürdüğünden...
***
Fosilleri anlatıp durmak
Milliyetçi-muhafazakâr kesimin tek yaptığı fosillerini birbirlerine anlatıp durmaktır. Bu fosilleri bir yana atıp güne dönerseniz, size çok kızarlar, fosiller her şey söylemiştir, yeni bir şey söylenemez.
***
Muhabbet sazını silah eden ülkücü kafa
"Telleri yay, tezenesi tetik"miş... Neyin? MHP'nin yayın organı Bengütürk Tv'de program yapan bir sanatçının bağlamasının(!).. Muhabbet sazı olan bağlamaya böyle anlamlar yüklemek de ancak bunlara yakışırdı zaten...
***
Yıldızlı ve yaldızlı eşek
Dedemin yeğeni, kızkardeşinin oğlu. Takmış omuzlarına yıldızları, gelmiş Kısanta’ya. Ne zaman mı? 70 sene önce… Dedem ne diyorsa "Yok Dayı sen bilmiyorsun, o öyle değil" diyor. Oysa tartıştıkları konuları Dedem yaşamış, o şurdan burdan duymuş, şurada burada bölük pörçük okumuş. Dedem yaşamış, çünkü o Balkan, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşını yaşamış, 7 yıl askerlik yapmış bir gâzi. Cumhuriyetin kuruluşunu, Cumhuriyet karşıtı akımları da iyi biliyor (Dedemi, Kemalist Türkçülük ile Oyunlar ve Senaryolar adlı kitaplarımda anlatmışımdır. Okuyanlar bilirler).
Yeğeni es geçiyor bunları, omuzunda yıldızları var çünkü onun, Dedemin alabildiği en büyük rütbe serçavuşluk.
Tartışma uzuyor, sonunda Dedem diyor ki "Ulan çok eşek gördüm ama senin gibi yıldızlısını ilk kez görüyorum."
Yıldızlı değil ama ben de bugün yaldızlı bir eşek gördüm. Çok canım sıkıldı çook, haddini bildirdim ama hırsım geçmedi.
***
Kubbe, ekran ve internet kafalılar ve kelle
Ortaokulda matematik öğretmenim... Bir ara müdür vekili de olmuştu... Bizden iki şey isterdi: "Demir gibi bir disiplin, arı gibi bir çalışkanlık."
Dürüstlük istemiyordu, düşünmemizi ve bunları özgürce açıklayıp savunmamızı istemiyordu. Sanata bizi yöneltmiyordu, itaata yöneltiyordu.
Bu yönlendirme öylece sürüp geldi bugünlere, kaç kuşak koşullandı... Bu koşullanma, kafaları bozdu Türkiye’de. Şimdilerde Türkiye halkının büyük çoğunluğu, “kubbe kafalı”, “ekran kafalı” ve “internet kafalı”lardan oluşuyor. Eee bu kafalar da bu gövdeyi taşımıyor işte. Bunları yazdım sosyal medyada, birisi bana messengerden ileti yazmış, sen de "kitap kafalısın" diyor. "İsabet buyurdunuz kardeşim, öyleyim" dedim.
Haa bir de kafası olduğunu sananlar var. Aslında kafa yoktur bunlarda. Kafası olanlara saygım büyüktür, bunlarınki kafa değil: "kelle!"
***
Arkadan ayarlı
Arkadan ayarlıdır. Takibi, emeği ve yeteneği yok, hazıra kondururlar onu. Ayağı uğursuz tiplerin güncel biçimlenmesi bir yaratıktır… Korkunçtur yaptıkları; iftira, kışkırtma, hedefe koyma. Ama bitecek ansızın, asıp kestiği günler. Ne yapacak o zaman, görmek isterim…
***
Sıkılgan değil sokulgan
Bir yerlere gelmek mi istiyorsun, sokulgan olacaksın sıkılgan değil, karnın geniş olacak, neyi yemeni söylerlerse yiyeceksin (pislik de olsa.)
***
Kurdele ibadeti
Elli kişi yan yana diziliyor... 50 metre kurdele, 50 makas ve o kurdele 50 parçaya bölünüp 50 makasa sarılıyor. Ne mi bu? Bu da bir ibadettir. Siyasi ibadet.