YAŞ

Abone Ol
Kuru değil, yaş... Yaş, canlı demektir... Yaş canı olan demektir... Canlı yaşayandır...

Yaşarım yaşım olur... Yaşamak yaşamamdır... Yaşamım hayatımdır... Hayatı yaşamak “uzun ince” bir yoldur... Ve yol hep ileri gider... İleri gitmezse, yol bitmiştir... ileri gitmeyen şey zaten ölmüştür...

39 yaşım, 40 yaşımın annesidir. Bir önceki yaşımdan ben “iyi ki” doğarım... Küçük olan 39 gibi görünür değil mi? Oysa... Her doğduğum yaşım benim büyüğüm olur... Aslında bir sonraki yaşım tekrar en başa döndüğüm yaştır... Yani 1’den başlarım... Ve 1, en büyük sayıdır... 1, o kadar büyüktür ki, çarpsan da, bölsen de yine kendisi çıkar...

Yani...

Onun için az çoktur... Onun için en küçüğümüz en büyüğümüzdür... Onun için büyüdükçe küçülürüz... Derler ya: “Yaşlanınca insan, çocuk gibi olur.” diye...

Onun için geçmişim, geleceğime göre tecrübelidir... “Tecrübem” dediğim, geçmişimin büyüklüğüne övgüdür...
Bütün hikaye böyle olmasa, o zaman neden yaşlının tersi yaşsız değildir?

Yaş, aklımı başıma getiren şeydir... Akılsız başın yaşı zaten hiç yoktur!...

Geleceğim geçmişime aynadır... “Şu an” da geçmişimin geleceği ise, geçmiş geleceğime göre tam olarak neresidir? Burası gerçekten ezberimizin tam tersidir... Tıpkı şuna benzer: Aynada gördüğüm ben, benim görüntümün tam tersidir...

Derler ki, bilinçten daha büyüktür bilinçaltı... Ve bilinçten yaşadığımızı zannettiğimiz her şeyin seyri aslında bilinçaltından gelir... Ters giden bir şeyler varsa bunun tam tersine bakmam yüzü görmemi sağlayabilir mi? O zaman tersin tersi yüz müdür? Belki de anahtar bu kapının altındadır...