Viyana

Hani bir Bayburt fıkrası vardır. Öğretmen Bayburt’ta öğrenciye sınavda sorar: "Söyle bakalım Avusturya’nın başkenti neresidir?’’ Çocuğa soru çalışmadığı yerden çıkmıştır. Şaşkınlıkla ağzından Bayburtluların hayret nidası ’’Viy ana’’ sözcüğü çıkar. Öğretmen ’’Aferin’’ der. İşte bu Viyana’ya bir müddet önce bir gezi amacıyla yolumuz düştü. Viyana, 1.5 milyon nüfusu ile Avusturya’nın başkenti. Avusturya 8,5 milyon nüfusu ve 83.871 km2 yüzölçümü ile küçük bir ülke.

Abone Ol

Hani bir Bayburt fıkrası vardır. Öğretmen Bayburt’ta öğrenciye sınavda sorar: "Söyle bakalım Avusturya’nın başkenti neresidir?’’ Çocuğa soru çalışmadığı yerden çıkmıştır. Şaşkınlıkla ağzından Bayburtluların hayret nidası ’’Viy ana’’ sözcüğü çıkar. Öğretmen ’’Aferin’’ der. İşte bu Viyana’ya bir müddet önce bir gezi amacıyla yolumuz düştü. Viyana, 1.5 milyon nüfusu ile Avusturya’nın başkenti. Avusturya 8,5 milyon nüfusu ve 83.871 km2 yüzölçümü ile küçük bir ülke.

Viyana bir zamanlar Türk’ün Kızılelması idi. Atalarımız ‘’Beç’’ dedikleri bu şehri iki defa kuşattılar.  Şimdilerde ise Türkler bu şehirde göçmen işçi olarak bulunuyor. Avusturyalılar :’’Türkler 3.defa Viyana’dalar, ama bu defa çöpçü olarak geldiler.’’ Diyor. Böyle deseler de Viyana’da İskoç Kilisesi’ndeki duvarda asılı Hz.İsa’nın cellâtlarını Türk kılığında gösteren resim, Türk korkusunun nasıl yanlış bir imajla yaşatıldığını gösteriyor.

Viyana’da geçmişten kalan tarihi yapılar, yani bütün şehir, özenle korunmuş. Şehir, âdeta bir açık hava müzesi gibi. 19.yüzyılda yapılan Parlamento binası bir Yunan tapınağına benziyor. Binanın önünde Tanrıça Athena’nın eli mızraklı büyük bir heykeli ve Yunan mitolojisinden esinlenilerek yapılmış değişik heykeller ile antik Yunan düşünürlerinin büstleri var. Batının kendi medeniyetini eski Yunan’a dayandırma isteğini açık bir şekilde gösteriyor. Yoksa ikibin yıl evvel ormanlarda vahşi bir hayat süren  Cermenlerle Hellaslıların ne bağı var? Eski Yunan -Roma medeniyetleri ile Hristıyanlık Avrupalı’nın kimliğini oluşturuyor.Yunanın Avrupa için ne ifade ettiğini zannederim bu manzara açıklar.

Viyana’nın en önemli yapısı Stephan Kilisesi’nin yapımına 14.yüzyılda başlanmış.  137 metre yüksekliğindeki kulesinin üstünde haç ve onun altında Avusturya’nın simgesi çift başlı kartalı var. 1529’da Kanuni Sultan Süleyman, birinci Viyana Kuşatması sırasında bu kiliseye zarar verilmesini önlediği için Viyanalılar daha sonra şükran ifadesi olarak kilisenin üzerine hilal koymuşlar. 1683’den sonra bu hilâl kaldırılmış

1683 yılında Türklerin ikinci Viyana Kuşatması’ndan bu yana 326 yıl geçmiş. Bu tarih Türklerin aleyhine, Avusturyalıların lehine bir dönüm noktasıdır. Şehirde her yerde hâlâ bu tarihi olayı hatırlatan heykeller, resimler, yazılar var. Hâlâ bu konuda kitaplar yazılıyor, sergiler açılıyor ve ilmi toplantılar düzenleniyor. Türkleri Viyana önünden ve daha sonra Macaristan’dan süren kumandanların heykelleri her yerde, isimleri caddelere, parklara, saraylara verilmiş. Bu kumandanların en ünlüsünün Milli Kütüphane önünde heykelini görüyoruz. Prens Eugen atı üzerinde, atın ayakları altında Türk’ün sembolü hilâl duruyor. Verilen mesaj açık. Heykelin kaidesinde de Eugen’in Türklere karşı kazandığı zaferler sıralanmış. Bu Prens Eugen’in Belvedere diye ünlü bir sarayı var. Şimdi Modern Resim Sergisi olarak kullanılıyor. Sergiye girmeden önce sarayın geniş parkında Avusturya’da yaşayan bir kaç Türkle tanışıyoruz. Öğretmenlik damarım kabarıyor. Konuşma arasında ‘’Bu sarayın sahibi Prens Eugen’in kim olduğunu’’ soruyorum. Bilmediklerini söylüyorlar.

Sarayın karşısındaki bir lokantanın önünde biri, Türk olduğumuzu anlayarak, bizi Türkçe içeri buyur ediyor. Yunan isimli bu lokantayı,  adının Necati Karakaş olduğunu öğrendiğimiz bir Türk  çalıştırıyor. Adamları ve herkes ona Niko diyor. Lokantanın önüne Amerikalı artist Sharon Stone’le çekilmiş   büyük bir fotoğrafını koymuş. Niko Necati ne güzel uyum(!) sağlamış değil mi?

Osmanlı İmparatorluğu gibi Avusturya- Macaristan İmparatorluğu da tarihten silinmiş. Osmanlı Hanedanı gibi, Habsburg hanedanı da gitmiş. Yerine her iki ülkede cumhuriyet gelmiş. Avusturya’da Habsburg dönemi saygıyla anılıyor, kimse bu dönemi reddetmiyor.

Habsburgların muhteşem sarayı Schönbrunn 1695’den sonra yapılmaya başlanmış Maria Theresia zamanında tamamlanmış.  Habsburgların şatafatlı sarayını, kulaklıktan hanedan üyelerinin trajik yaşam öykülerini dinleyerek dolaşıyoruz. Salonlar, odalar kral ailesinin yaşadığı gibi bırakılmış. Saraydan sonra oldukça geniş ve bakımlı bahçede gezdik.

Viyana’da bizi en fazla ilgilendiren yer, askeri müze oldu. Burada 1683’de Viyana’nın önünde Türklerden ele geçirilen bayraklar, silahlar,  kalkanlar, çadırlar, miğferler, zırhlar, elbiseler sergileniyor. Müzede Avusturyalı ressamların ikinci Viyana Kuşatması’nı canlandıran çok büyük tabloları,  haritalar, muzaffer kumandanların heykelleri, resimleri ile Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın resmi de  yer alıyor.

‘’Türkenschanzpark’’(Türk Tabyası) denilen yerde 1683’de şiddetli mücadeleler olmuştu. Türk tabyası bu gün yeşil alan olarak kullanılıyor. Parkta bir kaç yıl evvel Türkiye tarafından yaptırılan klasik Osmanlı stilindeki ‘’Yunus Emre Çeşmesi’’ âdeta dostluk,  barış arzumuzu gösteriyor.  Dört bir tarafı mermerle kaplı çeşmenin alınlık kısmındaki çinilere Yunus Emre’nin ‘’Sevelim, Sevilelim’’ ‘’İlim ilim bilmektir, sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır’’dizeleri Almanca ve Türkçe yazılmış. Ortada ise, Kur’an’dan ‘’Biz her şeyi sudan yarattık’’ âyet-i kerîme’si yer alıyor.  Bu güzel çeşmeyi yaptıranın Kültür Bakanlığımız ile Vakıflar Bankası ve yapanın Mimar İbrahim Yüksel olduğu küçük bir levhada yazılı. Yapan ve yaptıranların güzel düşündüğü bu çeşmenin yakınına da Ukraynalılarca Ukraynalı bir askerin atı ile heykeli yapılmış. Altındaki kitabeye Viyana’yı Türklerden kurtaran ordunun içinde Ukraynalıların da olduğu yazılmış. Bunun anlamı; İlerdeki dostluk çeşmesine rağmen, siz unutsanız bile biz unutmadık, şeklinde olmuş.  Parka girişe de tarihte burada ne olduğunu anlatan bir yazı konmuş.

1683 yılı 12 Eylül’ünde  Leh, Alman, Habsburg orduları Viyana’ya hâkim Kahlenberg tepelerinde toplanmış ve Türklerin Alaman Dağı dedikleri bu yerde harp plânlarını yapmıştı. Buradan Viyana önündeki Türk ordusuna saldırmadan önce, Kahlenberg’deki  kilisede Polanya  kralı  Sobieski ve Alman kralları zafer için dua  etmişlerdi. Kilisenin dış duvarlarına asılmış mermere bu kralların isimleri Türklerden Hristiyanlığı kurtaranlar olarak yazılmış. Kuşatmanın 300.yılında 1983’de Papa buraya gelmiş, dua etmiş. Burada da bizim rastladığımız genç Türklerin tarihte burada ne olduğuna dair bilgileri yoktu.
Bu tarihi olayları hatırlamamızın amacı,elbette eski düşmanlıkları ortaya çıkarmak değil.Barış ve dostluk içinde yaşamak istiyoruz. Vaktiyle  atalarımızın o zamanki tarihi mantık ve gerçeklerle neler yaptıkları önemlidir. Bu bizim geçmişimizdir, reddetmemiz mümkün değildir. Bunları bilmek, dersler almak ve geleceğe böylece daha güçlü gitmek zorundayız.

Kahlenberg tepelerinden Viyana’ya bakıyoruz. Burada 326 yıl önce Osmanlı atalarımızın yenilgisini ve bu yenilginin yol açtığı yenilgileri ve Sakarya’ya kadar devam eden geriye çekilişimizi düşünüyoruz. Bu tepelerden Alman, Polonya, Ukrayna ve bütün Hıristiyanlık ordusu hızla  ateşli silahlar ve top ateşi atarak Türk ordusunun üzerine çullandı.  Viyana kalesi önündeki Türk ordusu bu gelen kuvvete ateşli silahlarını bile kullanamadı. Merzifonlu Kara Mustafa’nın, Kırım Hanı Murad Giray’ın ve İbrahim Paşa’nın savaş öncesi ve savaşta yaptıkları büyük hataların bu yenilgiye yol açtığını tarihlerden okuyoruz. Burada şehit düşen onbinlerce askerimizin ruhuna Fatiha gönderiyoruz.

***

Viyana güzel parkları, tertemiz caddeleri, geniş meydanları ve özenle korunan tarihi eserleri ile bize bir milletin geçmişine, kültür mirasına nasıl sahip çıktığını gösteriyor. Aradan 326 yıl geçse de Türk kuşatması unutulmamış. Bir de bunu Türkiye ile karşılaştırın. Uzağa gitmeyin. İstanbul’daki tarihi eserlerimizin ne durumda olduğuna bakın. Yalnız iki örnek verelim. Türklüğün en büyük eseri Süleymaniye etrafındaki mezbelelikleri gördünüz mü? Rüstem Paşa Camisinin çalınan, kırılan çinilerinden haberiniz var mı? Eyüp Sultan Camisi önüne dikilen zevksizlik örneği Çin işi plastik palmiyeyi duydunuz mu?  İstanbul’un 1918 yılında işgalini hatırlayanınız var mı? Bu işgâl sırasında küstah Fransız kumandanın yaptıklarını, İngilizlerin yataklarında uyuyan Türk askerlerini öldürdüğünü bilen var mı?

Kasım, 2009