Yola koyulduğumuzda bir felâket haberi ileten telefondaki sesin yanılmış olabileceğini, fırtınanın büyüklüğünden endişeye kapılıp telefon açmış olabileceğini düşünüyoruz. Veya köy yolunun açılması için bir bahane; hatta bir şaka olmasını diliyoruz.
Sarımeşe köyü, fırtına ve kar kalınlığı engel teşkil edemedi kurtarma ekibine; imkânsız gibi görülen ulaşım, iman gücü ve azimle aşılmış, Valimiz Erol Uğurlu öncülüğünde ilk kurtarma ekibi Üzengili köyüne ulaşmış, manzaranın vahameti karşısında şok olmuş vatandaşlara ilk yardım eli uzanmıştı.
Ölesiye bir çalışma; çığlıklar, feryatlar; herkes üzerine düşen görevi üzerinde bir gayret içerisinde. Mehmetçik, her zaman olduğu gibi, “Türk ve Ordu”nun anlamını simgeliyor. Çığ altından çıkarılan her ceset büyük üzüntü kaynağı olurken, her canlı sevinçle kucaklanıyor.
İlk kurtarılanlardan biri de Hatice Karaaslan bacımız. Sağ bacağı kırık, sol bacağını hiç hissetmediğini söylüyor. Ve tüm dünya milletlerine, henüz çıktığı enkaz altını, köyün faciasını, göz gözü görmez tipi, kargaşa ve feryatları haykırıyordu. TRT kamerasından dahi bihaber, öylesine bir çağrı ki, tüm dünya milletlerine, Türk-İslâm ruhunun yüceliğini vurguluyor:
“Büyük Allah’ım, Bosna Hersek, Karabağ, Filistin ve Somali’de zulüm gören kardeşlerimizi de kurtarsın.”
Ve Allah’ın en büyük lütfu o yüce ruh, nefesini dahi zorlukla alabildiği halde, Hatice bacıyı mikrofona şöyle konuşturuyordu:
“Allah Ümmet-i Muhammed’e böyle günler göstermesin.”
***
Erzurum Araştırma Hastanesi'nde tedavi gören bacımıza acil şifalar dilerken, Anadolu insanının simgesini oluşturan bu büyük sese, o şartlar altındaki duygulara ve Üzengili’den tüm dünyaya iletilen bu mesaja, Türk basınının ve Dünya kamuoyunun kayıtsız kalmamasını temenni ediyoruz.
Nene Hatunlar, Gobuk Sultanlar mes’ud; onlar Türk anası… Bizler mesrur; öylesine bir atanın, Fatma anaların, Hatice bacıların, Ayşe ninelerin evlâtlarıyız.
1 Şubat 1993 - Bayburt Postası