2009 yılında Türkiye’de önemli olaylar oldu. ‘’Demokratik Açılım’’ adı altında ortaya konulanlar, Habur’da askeri üniformalı PKK’lıların zafer alayları ile karşılanışı, AKP’nin Türk kimliği yerine, Türkiyelilik kimliğini yerleştirmeye çalışması, Türkiye’de bir şeylerin yörüngesinden çıktığını gösteriyordu.
Nüfusunun ezici çoğunluğu Türk soyundan olan veya kendisini Türk sayan, bin yıldır bu topraklar üzerinde yaşamış, medeniyetler kurmuş Türkler inkâr edilerek, Türk Devletini yıkmak isteyenlere mi yaranılacak? AKP’nin milli hassasiyeti olmayan uygulamalarından destek alan PKK ve yandaşları çeşitli bahanelerle Güneydoğu’da ve büyük şehirlerimizde isyan provaları yapmakta, Devletimize meydan okunmaktadır. Bütün Cumhuriyet tarihimizde düşünülmesi dahi mümkün olmayan olaylar bu dönemde olmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğundan beri devletimiz ilk defa böylesine ciddi olarak bölünme tehdidi ile karşı karşıyadır. Milletimizi bu topraklar üzerinde ayakta tutan temeller sarsılmaktadır.
Türkiye Cumhuriyetinin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünden yana olan Türklerin, gelecek hakkında haklı endişeleri vardır. Çünkü tarihten ders almayan bugünkü iktidar, güveni yok eden uygulamalar ortaya koymaktadır. ‘’Açılım Projesi ‘’ adı altında 2009’da Habur’da zafer alayları ile karşılanan PKK’lar, 1908’de İttihatçıların affettiği, Türklerle savaşan Bulgar, Rum, Ermeni çetecilerine benzemektedir. İttihatçılar yüzlerce Türkü öldüren çete başları ile sarmaş dolaş fotoğraflar çektirmişti. Ancak bu tutum, bu çeteleri bağlı oldukları millî siyasetlerinden zerre şaşırtmamıştı. O katiller daha fazla fırsat bulmuş, daha da azmışlardı. Bugünkü manzaranın dünkü o manzaradan farkı yoktur. Bu durum çoktan insan hakları konusu olmaktan çıkmış, Devletimizin bölünmesine ve başka bir milletin tanınmasına doğru gitmektedir. Büyük tarihçimiz Halil İnalcık’ın işaret ettiği gibi; ‘’Kendilerini Yeni Osmanlı olarak görenlerin şunu bilmesi gerekir. Osmanlı Devleti bir imparatorluktu, içinde çeşitli milletler ve dinler vardı. Türkiye Cumhuriyeti ise milli bir devlet olarak kurulmuştur.’’
Osmanlı İmparatorluğu’nun Batı emperyalizminin darbeleri ile çöküşü ve içinde bulunulan son derece zor şartlara rağmen, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşu milletimizle birlikte Atatürk ve arkadaşlarının, yani Türk milliyetçilerinin zaferidir. Vatanımızı düşman çizmesinden kurtaran bu hareket, milli bir devlet kurdu. Türk kimliği, Atatürk’ün zorla oluşturduğu, birdenbire ortaya çıkan bir kimlik değildir. Türk kimliğinin oluşması yüzlerce yıl öncesinden başlar. 7. ve 8. yüzyılda Orta Asya’da ortaya çıkan Oğuz Türkleri 10.yüzyılda Müslüman oldular. Orta Asya’dan Anadolu’ya göç eden Oğuzlar 11.yüzyılda bugünkü Türkiye’nin temeli olan Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurdular. Zamanın tarihçileri o yıllarda Anadolu’nun boşalmış, ıssız halini anlatmaktadır. Çok az kalan Hıristiyan nüfus da Müslümanlaştırılmamıştır. Bu ıssız yurdu kısa zamanda Türkler doldurdu. İslâm, Anadolu’daki Türklerin kimliğinin ana unsurları arasında yer aldı.
Selçuklu’dan sonra gelen Osmanlı, var ettiği medeniyetle bugünkü Türk kimliğinin diğer özelliklerini belirledi. Fakat Osmanlı Anadolu’da ve Balkan’da farklı din ve dillere sahip toplulukları yönettiği için Türk kimliğini öne çıkarmadı. Tanzimat’la birlikte Avrupalıların isteklerini yerine getirmek için Osmanlı Devletinin kurucusu Türklerin yanına, kurulmuş devletin sahipleri arasında azınlık Hıristiyanlar da gösterildi. Bu yanlışı başka bir yanlış izledi. 1908 Meşrutiyetinden sonra eşitlik adına bu azınlıklar ön plana çıkarılıp Türklük inkâr edilme yoluna gidildi. Bu yanlışlıklar ve başka yanlışlıklar sonucu Balkan ve 1.Dünya Savaşlarında 550 yıldır Türk vatanı olan ülkeler kaybedildi. Anadolu’da elimizden alınıyordu ki, Kuvâyı Milliye ruhu ile kurtarıldı.
Kültürümüzden, tarihi ve coğrafi şartlarımızdan süzülüp gelen, vatanı kurtaran, vatanının ve milletin birliğini koruyan milliyetçi düşünceye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız vardır.
Günümüzde Türk diye bir kimliğin olup olmadığına ve bin yıllık birliğimizin bir ‘’Açılım’’ adı altında heba edilmesine cevabı, Türk Milleti verecektir. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın!