Türkçeyi Bilmeyenlerimize Türkçe'yi Öğretmek

Abone Ol


O dönemlerde Türkçe'nin de bir ideolojik kavga malzemesi yapıldığını hatırlarsak mesele daha iyi anlaşılmış olur. Biz bu "Öztürkçe" anlayışına "Uydurukçacılık" diyorduk. Ne kadar uydurukça konuşursan, ilerici, devrimci, solcu olduğunu o derece sergileyebiliyordun.

Emekli General Hasan Sağlam'ın konuşmaları da alabildiğine "Uydurukça" ağırlıklıydı. Söz konusu komisyonun ilk toplantısında Bakan Hasan Sağlam "Okuma yazma seferberliğinin" amaçlarını anlatırken diyordu ki "Arkadaşlar bir de bu programın örtülü ereği bulunmaktadır. O da Türkçeyi bilmeyen bazı yörelerdeki bireylere Türkçe'yi öğretmektir."

Her bakanlık ve kurumun temsilcileri kendi görüşlerini dile getiriyordu. Ben de söz aldım. "Sayın Bakanım, bu programın örtülü hedefini sizden duyunca heyecanlandım. Bu önemli bir ihtiyaçtır ve milli birliğimiz adına stratejik bir değer taşımaktadır. Ancak hazırlanan dökümanlara baktığımızda Türkçe bilenlerin dahi anlamakta zorlanacağı kelimeler, ifadeler dikkati çekiyor. Buyurduğunuz o hedefe ulaşmak için herkesin anlayabileceği, yaşayan Türkçe'ye önem verilmesi yerinde olur diye düşünüyorum."

Bakan Paşa'nın rengi değişmeye başlamıştı. Sözlerimi tamamlamadan araya girdi: "Sayın Akengin, buıraya sizleri kendi görüşlerimizi söylemek için değil, Bakanlığınızın düşüncelerini yansıtmanız için çağırıyoruz..." Ben cevap verdim: "Bakanlığım da bu fikirdedir efendim..." Paşa hiddetlenmişti. "Lütfen, kişisel düşüncelerinizi bir kıyıya bırakın..."

Artık konuşmama fırsat vermiyordu. O arada TOBB Genel Sekreteri Doç. Dr. Mehmet Sağlam söz aldı. Öylesine ballı bir konuşma yaptı. Bakan Paşa'nın sırtını öyle bir sıvazladı ki Hasan Sağlam'ın çatılan kaşları düzeldi, havasını yeniden yakaladı. "Mehmet Bey sizin çok değerli bir eğitimci olduğunuzu bana söylemişlerdi zaten. Teşekkür ederim. Sayın Akengin'e de yineliyorum, bir daha kişisel düşüncelerinizle gelmeyin..."

Ayağa kalktım ve ısrar ettim. "Söylediklerim Bakanlığımızın görüşüdür. Onları aktarmak görevimdir..."

Bakan Paşa iyiden iyi sinirlendi ve "Toplantı bitmiştir" diyerek mekânı terketti. Söz konusu bakanlıklar arası kurul da bir daha toplantıya çağrılmadı. Doç. Dr. Mehmet Sağlam profesör oldu. Daha sonra da muhalefet mensubu olmaya tahammül edemeyip yeni iktidar partisine geçip yine bakan olmayı bekledi ama, tutmadı.

Bazen düşünmüyor değilim, ben böyle toplumun genelgeçer çizgisine uyumsuzluk gösterirken, acaba bu topluma bir yararaım oluyor mu diye... Kendime bir yararı olmadığı belli zaten...     

Yahya Akengin'in kırk yıllık hatıralarını içeren yazı dizisi devam edecek...