Birçok insanın özlemidir şehirden kaçmak. Ama kök salınmıştır bir kere. Gıda şehirden alındığı için öfkelense de bırakamaz öyle kolay kolay doyduğu yeri insan. Şehrin azametine yenilir, siner... Bu huzursuz kent sakinleri 'Gittiğimiz yerde ne yapacağız. Sinema, tiyatro... Buradaki sosyal hayatı nasıl bulacağım' diyerek sürdürür bu hikâyeyi.
Bu döngüyü kırmayı başarabilen çok az kişiden biri Türkiye'nin önemli ressamlarından Hüsamettin Koçan. Koçan'ın 10 yıllık çabası sonucu ortaya çıkan Baksı Müzesi, şehirlere sıkışan ve gelenekten kopan sanata deyim yerindeyse bir karşı duruş.
Bayburt'un 45 kilometre dışında Çoruh Vadisi'ne bakan Baksı adlı köyden adını alan müzenin kapısında karşıladı bizi Hüsamettin Koçan. "Koçan'ın Baksı"sı bana göre Türkiye'deki bölgesel kalkınma projelerinin en önemlilerinden.
Değeri yıllar geçtikçe daha iyi anlaşılacağından eminim. Bölgeye hareket getirdiği kesin. Bayburt Valisi Kerem Al, Bayburt Belediye Başkanı Hacı Ali Polat, Bayburt Sanayi ve Ticaret Odası (TSO) Başkanı İbrahim Yumak'ın da görüşleri aynı yönde. Koçan da müzenin bölgeye getirdiği dinamizmden mutlu. 4 milyon liraya mal olan müze kelimenin tam anlamıyla imeceyle bitirilmiş. Kimi kütüphaneyi kimi elektrik kablolarını döşemiş. Taş ustaları maliyetine çalışmış. Koçan gerçek maliyetiyle yapılsa müzenin 8-10 milyon liraya çıkacağını söylüyor. "Bugüne kadar taşıma suyla dönen müze böyle devam eder mi" diye soruyorum asıl bölge için önemli olan hikâye de burada başladığını anlıyorum...
Tasarımcı Özlem Süer, müzenin açılışı için koyun kılından yapılan ehram ile 9 adet palto tasarlıyor. Tasarımlar İstanbul'da çok beğenilip talep yağınca Süer ve Koçan'da işi üretime dönüştürme fikri doğuyor. Koçan, ehram üretimi için müze alanında bir atölye hazırlamış. Yapılan atölye 7 ay boş boş oturmak zorunda kalan yöre halkının kışın dokuma ve kilim üretimine başlamasını sağlayacak. Koçan "Karşı köyden 30 kadın 19 erkek, bizim köyden 15 erkek kışın çalışmak istiyor. Biz dönüşümlü olarak 4 köyden seçilecek kişilere bir otobüs dolaştırarak müzeye taşımayı planlıyoruz" diyor. Amaç müzeye sürekli gelir yaratılırken bölge insanına da katkıda bulunmak. İşte size bir başarı hikâyesi.
'Otel olacak ama biz işletemeyiz'
Koçan, sanatçı ve misafirleri ağırlamak için 30 kişinin kalabileceği misafirhane de yapmış. "Burayı otele dönüştürsenize" diyoruz Koçan'a. Zaten planlıyorlarmış. Koçan, "Biz işletemeyiz. Sürmeneli bir kadın işletmeyi çok istiyor. Eğer otele çevirebilirsek burası hem müzeye sürekli gelir getirecek hem de bölgeye ekonomik katkısı olacak" diyor. Koçan'a "Gelenlerin müzede çalışıp, tarlalarda çalışabileceği "eko otel" önerisi yaptım. "Hatta ben de gelir çalışırım" dedim ve Koçan'dan "Yapacak bir sürü iş var" yanıtını alarak 'davet'i kopardım.
'Benden Kültür Bakanı da olur'
Koçan'a ekşi sözlükte kendisi için yapılan "Kültür Bakanı olmak isteyen kişi" yorumunu soruyorum. Koçan, "Ben de duydum. Ama böyle bir şey yok. Ancak bilgi birikimim olduğunu düşünüyorum ve bana göre benden Kültür Bakanı olur" yanıtını veriyor. Bayburt'ta kuş uçmaz kervan geçmez yere hakkında çıkan tüm dedikodulara -ki bunlar arasında casusluktan masonluğa, yabancılar için çalışıyordan çıkarcılığa kadar türlü hikayeler var- karşın müzeyi bitirmeyi başardığı düşünülürse eleştirilere alışık olmak zorunda kalacağı bakanlığın da altından kalkar.
Tarık Yılmaz / Sabah