Söz ola…

Yunus Emre'ye atfedilen “Söz ola kese savaşı; söz ola kestire başı.” şeklinde başlayan çok veciz dizeleri çoğumuz biliriz. Bu dizelerde yaşanmış tecrübelerden yola çıkılarak yaşanabilecek şeyler dile getirilir. Bu sözle ilgili birçok şey söylenebilir. İşin özü söylenen sözün muhatabında yapacağı tesiri dile getirmesidir.

Abone Ol

Yunus Emre'ye atfedilen “Söz ola kese savaşı; söz ola kestire başı.” şeklinde başlayan çok veciz dizeleri çoğumuz biliriz. Bu dizelerde yaşanmış tecrübelerden yola çıkılarak yaşanabilecek şeyler dile getirilir. Bu sözle ilgili birçok şey söylenebilir. İşin özü söylenen sözün muhatabında yapacağı tesiri dile getirmesidir.

Öyle ya, karşınızda bulunan güç ve kudret sahibi bir kimseye söyleyeceğiniz sözler, ya sizi haklı kılarak amacınıza ulaştırır; ya da karşı tarafın öfkelenmesine sebep olup gazaba uğramanıza vesile olur.

Söylenen sözün doğruluğu her zaman sonuç almaya yetmez. Bu doğruları dile getiriş üslubu da çok önemlidir. Aynı doğruyu iki ayrı şahıs ayrı ayrı üslupla ifade ettiğinde biri olumlu diğerinin olumsuz sonuç alabileceği yaşanılan bir gerçektir.

Sözün doğruluğundan çok dile getirenin ve dile getiriliş tavrının daha tesirli olduğunu gösteren ve Bayburt’ta yaşanmış tarihi bir olayı burada dile getirmek istiyorum.

Bu tarihi olay Anadolu’yu kasıp kavuran Moğol istilası sırasında Bayburt’ta yaşanmış önemli bir olaydır. Bu olay, zulme ve zalime karşı daima başını dik tutmuş, Bayburt insanının bu önemli hasletini dile getirmesi bakımından da büyük önem taşımaktadır.

Bilindiği gibi Anadolu Osmanlı döneminden önce birçok istilalara maruz kalmıştır. Bu istilaların en önemlilerinden birisi Moğol istilasıdır. Orta Asya kökenli ve Putperest Moğolların Cengiz Hanla başlayan Anadolu istilası Anadolu’nun içlerine kadar gelmiştir.

1260 yıllarında Kayseri’ye kadar gelen Moğollara karşı; İslam adına yapılan Selçuklu-Memluklu işbirliği sayesinde özellikle Kayseri, Sivas ve Erzincan dolaylarında Moğollar hezimete uğratılmıştı.

İşte bu hezimet sonunda o zamanın Moğol komutanı Apaga Han yerine şehzade Kongurtay Noyanı Kayseri’de bırakarak Sivas- Erzincan-Bayburt–Erzurum üzerinden Azerbaycan’a dönmek üzere yola çıktı.

Bu dönüş sırasında; uğradığı hezimetin intikamını almak için; gideceği yerlerde bütün Müslümanları ve özellikle de Türkmenleri kılıçtan geçirmeleri için askerlerine emir verdi. Bu kararını duyan Kayseri ileri gelenleri ve uleması Apaga Hanı bu kararından vazgeçirmek için çok dil dökmüşse de vazgeçirememişlerdi.

Dönüş güzergâhında birçok yağma ve katliam yapıp aldığı esirlerle birlikte Bayburt’a geldi.

Ünlü tarihçilerimizden Prof. Dr. Osman Turan; tarihi kaynaklardan alıntıladığı; Zalim Moğol Hanı Apaga Han’ın Bayburt’ta karşılaştığı olayı  “Selçuklular zamanında Türkiye” adlı eserinde şöyle dile getirmektedir:

“Apaga Han Ordusuyla birlikte götürdüğü büyük bir esir kitlesiyle birlikte Bayburt şehrine varmış ve orada dikkate şayan bir hadise vuku bulmuştur. Filhakika burada bir ihtiyar mutlaka hanın yanına çıkmak ve ona mühim şeyler söylemek istemiş; kendisine konuşma hakkı ve aman verilmesini istemiştir. Han kendisine aman verip huzuruna kabul edince Bayburtlu bu akıllı ihtiyar, Apaga Hanın huzurunda şöyle konuşmuştur:

“Ey yeryüzünün hükümdarı! Düşmanın senin memleketine girdi; fakat tebaana (halkına) dokunmadı. Sen ise düşmanına karşı harekete geçtin; ama kendi raiyetini (idaren altına aldıklarını) yağma, esir ve katlettin. Acaba senden önce gelen hanlardan hangisi böyle bir yasaya sahip olmuş veya böyle bir usulü takip etmiştir.”
dedi.

Bu tezatlı durumu Bayburtlu akıllı ihtiyarın bu derece veciz ve sağlam bir muhakeme yeteneği ile ve cesurca ortaya koyan sözleri karşısında Moğol Hanı Apaga Han şaşırmış ve kızmıştır. Bununla beraber yapılan bu zalimane işlerin mesuliyetini de üzerine almamış; suçu kendi emrindeki diğer komutan ve askerlere yükleme ihtiyacı hissetmiştir.

Bu durum karşısında Apaga Han Bayburtlu ihtiyarın bu cesur ve akıllı konuşmasından sonra rivayete göre asker, çiftçi ve sair insanlardan oluşan dört yüz bin civarındaki Müslüman esirleri Bayburt civarında serbest bırakmıştır.

Apaga Han’ın bu seferinde Hıristiyanlara hiç dokunmadığını kaynaklar belirtmiştir ki bunu tahmin etmekte tabiidir.“

Bayburt insanının öteden beri haksızlıklar karşısında susmadıkları; zulme karşı eliyle mani olamazsa bile diliyle mani olmaktan asla vazgeçmediklerini bu olayda olduğu gibi tarihi kayıtlar da dile getirmektedir. Burada görüldüğü gibi Kayseri ulemasının etkileyemediği Moğol zalimini Bayburt’un temiz ve cesur yürekli bir ihtiyarının sözleri bir nebze de olsa durdurabilmiştir.

Bu gün aslından kopmamış Bayburtluların mayasında bu karakterin varlığı çoğu insan tarafından bilinmekte ve takdir edilmektedir. Her ne kadar da değer yargıları değişen toplumla birlikte Bayburtlularda da bu karakter bozulmaya başlamış ve büyük değişime uğramış olsa da Bayburtluların genelinde haksızlığa karşı durma azmi ve doğru bildiğini her yerde dile getirme cesareti asla yok olmamıştır…

Yok olmamalıdır.