Bu yöresel kavram üstüne ne yazı yazıldı bugüne dek ne de şiir, bildiğim kadarıyla.
Ben yazmış olacağım “Sonluk Toplama” izlekli ilk şiiri. Okumaya başlayınız o zaman:
“Sonluğunu topluyor”
“Sonluğunu mu topluyorsun?”
önlerden kaçırıp açgözlüce
önüne toplayanlara
böyle tanı koyarlar
böyle uyarır, sorarlardı
böyle yüze vururlardı
bizim oralarda.
Sonluk… Ne ki sonluk?
Yinelemesi olmayan öğün
ölümüne yemek
rızkın Azrail’idir de bir bakıma.
Derler ki
eceline yakın insan
ayrımında olmaksızın bir içtepiyle
iştahı açılırmış birden
saldırırmış son yiyeceklerine.
Sonluk kavramını geliştirip sözcüğünü türetmek
sonlu insanın sevimsiz sonluğu üstüne düşünmek
bu halkın duyarlığı yanında duyarsızlığıdır da
ve sonlar sonluklar, bilinmeyen öteler olmasaydı
kötü olurdu
güdük ya da sonuçsuz kalırdı meraklarımız.
“Sonluk Toplama” şiirimiz bu kadar ama biz sözü “Siyasal bakımdan sonluk toplamaya” getireceğiz, çünkü ülkemizde bugünlerde böylesi toplama eğilimleri pek çoğaldı ve bunlar siyasal ecellerinin geldiğinin farkında değiller, tüm açgözlülükleriyle saldırıyorlar koltuklara, statülere, çıkarlara…
ÜMMETÇİNİN ÇİFTE KAVRULMUŞ TARİHİNDE YOKTUR CUMHURİYET TARİHİ
İşte ümmetçi/Osmanlıcı kafanın tarihe bakışı: Şaşı mı şaşı, yanlı mı yanlı… Bu kafaları iyi tanımak gerek!