Son Bahar

Abone Ol

Sonbahar akşamı… Yapraklar vücudunu bırakıyor toprağın bağrına, tepelerden gelen rüzgâr, ahenk ile ruhumuzu ısıtıyor. Ve Sonbahar, insana, bir gün sarı yaprak gibi toprağın bağrına düşeceğini, ‘’ruhunun, uyanılmaz bir uykuya’’ gönderileceğini hatırlatıyor.

Yağmur, kaldırımları okşarken inceden, içimize bir sızı düşüyor yavaş yavaş. Gözlerimiz dalıp gidiyor uzaklara doğru… Karanlığın en koyulaştığı anlarda, ruhumuz ‘’Bir’’ olana teslim oluyor ve İnsanın ubudiyeti daha da artıyor bu mevsimde.

Ezan sesi yükselirken göklere ve tan yeri düşerken toprağa, saklı kalmış bütün türküler, söylenmemiş bütün şiirler düşüyor aklımıza. Cami kubbesinde titreyen güvercinler ile bölüşüyoruz kandil simitlerini.

Bu mevsimde dökülen her yaprak biraz da insanı andırıyor aslında: Gökyüzüne doğru büyüyor, nedamet duyacağını bile bile hayata dikleniyor. Sonunda toprağa, yani özüne dönüyor.

Belki de her yaprak tanesinde insanın alın yazısı ve hesap defteri saklı kalıyor; suya, toprağa kaldırıma… Nereye düşerse düşsün o yazı hiç silinmiyor.

Son bahar, sonsuzluk âlemine kanat çırpmanın bahar müjdesini veriyor insanlığa. Bir dirhem gözyaşı damlasına ihtiyaç duyduğumuz anda, ‘’sonsuzluk musikisi’’ gönlümüzü şâd eyliyor ve karanlığın en koyu hâline büründürüyor bizi. Sokaklar lâl oluyor, mâverâya yolculuk başlıyor. Ve ‘’iki mısra’’ ile hayatı özetliyor bize:

Fani ömür biter bir uzun sonbahar olur.
Yaprak,çiçek ve kuşlar dağılır, tarumâr olur.

(…)


İnsan duyar yerin dile gelmiş sükûtunu;
Bir başka musîkiye geçiş farz eder bunu;
Teslim olunca vadesi gelmiş zevaline,
Benzer cihana gelmeden evvelki haline...

Son Bahar budur işte: Tamahın ve nefsin doruklara ulaştığı bu zamanlarda, tabiatın feryadına kulak vermektir. Kendini hesaba çekmek ve tövbe dilemektir.

Yani, ‘’Sonsuzluğun Sahibi’’ne râm olmaktır.