Selim Gürbüzer'in uzun yılların uğraşı sonucu oluşan kitabı 9 ayrı bölümden oluşuyor. Orta Asya, Al-i Selçuklu, Osmanlı'ya Yön Veren Bilge Şahsiyetler ve Manevi Önderler, Osmanlı'nın Nizam-ı Âlem Davası, Kafkasya, Balkanlara Işık Doğdu, Türkiye, Kıbrıs, Dünden Bugüne Işık Veren Gönül Sultanları adlı bölümlerden oluşan kitap 454 sayfa hacimli. 

Yazar Selim Gürbüzer, Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık'ın İnceleme Araştırma dizisinden okuyucuyla buluşan kitabının önsözünde, "Eser incelendiğinde Orta Asya'dan başlayan bu yolun, Balkanlar'a uzandığını, Balkanlar'dan Viyana kapılarına kadar uzandığını görürüz. Orta Asya'dan başlayan bu koşunun hem maddi cephesini, hem de manevi cephesini ilginç geleceğini umduğum bir üslup çerçevesinde dikkatinize sunmaya çalıştığım görülecektir. Tabi ki bu uzun soluklu koşuyu anlatmanın imkansız olduğunun idrakiyle, karınca kararınca ne kadar ortaya koyabilirsek, tarihi süreç içerisinde Hakanları bile aydınlatan gonul sultanlannin manevi tasarruf ve sohbet iklimi altında bu eseri kaleme aldık. Esenin hazırlanmasında yaklaşık 10 yıl süre içerisinde defalarca gözden geçirip olgunlaştığına kanaat verdigim noktada, çevrede nice dostlann hadi tam kitap haline girme zamandır teşvikiyle siz değerli okuyucularımın huzuruna çıkmış durumdayım. Hatalarımız varsa, ya da sürçülisan olduysa affola" düşüncelerine yer veriyor. 

Kitap tanıtım bülteninde ise şu ifadeler yer alıyor:

"Teknolojik gelişmeler eşliğinde dünya adeta küçük bir köye dönüşmüştür. Şüphesiz teknolojinin bu noktaya gelmesinde insanlık büyük bir uğraşı vermiştir. Belli ki insanlık önce kültürle yüzleşiyor, sonra kültürün olgunlaşmasıyla medeniyet oluyor.

Unutmayalım ki Osmanlı, Roma ve Bizans'tan sonra İslam'la mecz olmuş üçüncü Roma medeniyetidir. Elbette ki insanlığın iç içe daireler halinde evrilmesi birbirini inkâr veya düşman ilan etmek manasına değil, birbirlerinin tecrübelerinden yararlanıp medeniyet olmak içindir. Her ne kadar batı ve doğu ayırımı yapsak bile aslında her iki kutup beynin iki yarım küresi gibidirler. Batı'da daha çok mekanizm, Doğu’da ise maneviyat hâkimdir. Bir an bu iki baskın unsurun bir araya getirildiğini düşünün, büyük bir aksiyon doğacağı muhakkak. Ki, bunun insanlığa getirisi büyük olacaktır. Dahası ruh ve bedenin kaynaşması gibi bir durum ortaya çıkacaktır.

Nasıl ki İslamiyet'in bir güneş misali doğmasıyla birlikte çöl insanı hayat bulup bedeviyetten medeniyete geçiş yapmışlarsa, pekâlâ bugün de Batı’nın tekniği Doğu’nun sevgisi bir araya geldiğinde erdemli bir medeniyetin doğması mümkün. Görüyorsunuz maddeci Batı’nın maneviyattan yoksun medeniyet hamlesine girişmesi kan, gözyaşı ve sosyal huzursuzluk doğurmuştur. Şu an dünyanın dörtte üçü uygarlık kılıfı altında kirletilmiştir. İşte bu noktada Doğu’nun sevgi hamuruna ihtiyaç vardır. Tabii Doğu’nun da teknolojik donanıma ihtiyacı var. Her ne kadar müminler “İlim Müslümanın yitik malıdır, onu nerede bulursanız alın” ilahi hükmün bilincinde olsalar da hala teknolojik bir hamle başlatmış değiller. Gerçekten de ilim yitik malımızdır. Bir zaman medeniyet nedir, ilim nedir tüm insanlığa öğretmişiz de, şimdilerde ise o ilimden artık eser yoktur, kayıp durumdayız. Batı bugün teknolojinin keyfini çıkarıyorsa bunu büyük ölçüde İslam medeniyetine borçludur. Yani İslam medeniyetinden aldığı aşılar sayesinde bugünkü konuma gelmişlerdir. Ancak bu demek değildir ki Doğu yeniden medeniyet olamaz. Biz biliyoruz ki Allah nurunu tamamlayacaktır. Buna inancımız tam da.

O halde bir büyük medeniyetle buluşmak bugün değilse, peki ya ne zaman? Bakınız zaman bir su misali çok çabuk geçiyor, tez elden haremiler bize ait olan her şeyi çalmadan çabuk davranmakta fayda var. İnsanlığın yeniden bizim nefesimizle soluklanmasına ihtiyacı olduğunu görür gibiyiz. O halde gün yeniden diriliş günü, titreyip kendimize dönme zamanıdır."

Selim Gürbüzer'in kitabı www.kitapyurdu.com adresinden temin edilebilir.  

Ramazan Akbaş'ın üçüncü kitabı: ‘Geleceğin Tarihi Geçmişte Saklı’ Ramazan Akbaş'ın üçüncü kitabı: ‘Geleceğin Tarihi Geçmişte Saklı’