ŞEHİTLERE MEKTUP

Abone Ol
Şehitlerin mekânının cennet olduğunu bildiren kutsal kitabımız, size karşı ihmallerin ortaya çıkardığı vicdan azabımızı bir nebze hafifletiyor. 17 Temmuz 1916’da ilk düşman birliği Çoruh boyundan şehrimize girince; destanlaştırdığınız şanlı Kop savunması, Bahtlı Savunması, Masat Kaledere Savunması, Sultan Murat Savunması, Yamalı-Danzut Savunması, Yanıkçam Savunması, hulâsa "Bayburt Savunması’’ sonlandı. Ordumuz Akşar’a, Kelkit’e doğru vuruşarak çekildi. Bolşevik İhtilâli’nden sonra Ruslar işgal ettikleri toprakları; birlikte hareket ettikleri çeteler de 21 Şubat 1918’de Bayburt’u ve yurdu terk etti. Seferberliğe gidenlerimizden sağ kalıp, gittikleri yerlere yerleşmeyenlerin dönmesi, şehrin canlanması zaman aldı. Muhacir olmayanlar işgalin etkisindeydi.

Osmanlı coğrafyasından; Bayburt’tan, Harput’tan, Halep’ten, Sivas’tan vatan müdafaası için gelmiştiniz. Savaşın son, şiddetli günlerinde şehit olup, elden çıkan topraklarda defnedilemeyen binlerceniz siperlerde kaldınız. Kemikleriniz, kafataslarınız yıllarca oralardaydı. Botlarınız dahi ayaklarınızdan çıkmamıştı.(1) Vicdan azabımız bundan.. İmkânlarımız sınırlıydı, yaralıydık, yedi düvelle vuruşmuştuk, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Rusya Anadolu’ya, İstanbul’a girmiş; Amerikalılar, tebaamız olan Araplar, Arnavutlar, Bulgarlar, Ermeniler  düşman kesilmişti.

Başardığınız savunmanın büyüklüğünü; yıllarca hurdacılara taşınmasına rağmen bitmeyen Rus ve Osmanlı fişeklerinin, şarapnel parçalarının, konserve kutularının çokluğundan anlamak mümkün. Bu hatıralarınızı 2007’lerde, 2010 Dede Korkut Şölenlerinde ve bu yıl Bahtlı, Kop gezimizde çokça gördük. Toplu olarak toprağa verilme ve koyun sürülerince yenme sonucu ortalıktan kalktığını sanırken, bu yaz Bahtlı’da rastladığımız şehit kemikleri de öyle söylüyor. Mareşal Fevzi Çakmak’ın kitap olarak basılan günlüklerinin (2), 1916 Şubat sonundan başlayıp 17 temmuzda biten 4,5 ayı aşkın Bayburt Savunması kısmının, sadece birkaç gününe bakmak,  görmemezlikten gelinerek size ve büyük savunmaya ne kadar haksızlık edildiğini anlatıyor:

’’7 nisan Kaledere’ye (Masat) 3 defa taarruz edip Yüzlerce Maktul bıraktılar. 8 nisan 180 maktul bıraktılar. 12 nisan, Rusların 4. Türkistan fırkası Kaledere’ye hücum etti. Birliklerimiz 3 Rus bölüğünü imha etti, yüzden çok esir alındı. Çanakkale’den gelen taburlarımız düşmanı yere seriyordu…Ruslar 6 Mayıs 1916’da Rize’yi zapt ile Of’a doğru ilerlemeye başlamıştı… Binbaşı Halit bey kumandasındaki Çoruh Müfrezesi Aşkale batısındaki Pırnakaban’dan Çoruh havzasındaki Karakoç’a kadar 60 kilometrelik cepheyi Rusların 2. Türkistan Kolordusuna karşı setir ve muhafaza ediyordu… Çoruh müfrezesi Teşkilat-ı Mahsusanın 1. ve 2. Alayları ile Kaleboğazı, Milo, İşhan, Pektir, Sarıgöl Hudut Taburları ile Gümüşhane depo taburlarından mürekkep idi...
*
6-7-8 mayısta Bahtlı Dağındaki Drujin taburunun büyük kısmı imha ve esir edildi. 5 zabit, 250 nefer esir edilip, 1 mitralyöz zapt olundu. Esirlerden Kop cephesinde Rusların 20 taburu olduğu anlaşıldı...
*
Çoruh havzasında hareket eden Rusların 2. Türkistan kolordusu İspir’den ilerliyordu. Çoruh müfrezemiz 14-15 mart gecesi yaptığı baskınla düşman bölüğünü perişan etti. Bir kısmı esir ve çoğu telef oldu… Ruslar bu darbe üzerine öncü süvari alayını üç taburla takviye ettiler. Üç gün sonra tekrar taarruza geçerek 18 Mart 1916'da Müşehrek-Danzut’a ilerlediler. Vehip Paşa 10. Fırkayı boş olan Çoruh cephesine tevcih etti, beni de Çoruh-Lazistan mıntıkası kumandanlığına gönderdi. 20 Mart 1916'da Bayburt’a gelerek karargâhımı kurdum...
*
Bayburt’un icabında Plevne gibi yakından müdafaasını temin için Almuşka-Menge Kızılgüney hattının tahkimine başlandı… Görülüyor ki 160 Rus taburu azami 35-40 bin tüfekten ibaret 3. Ordu üzerine saldırıyordu. Vehip, Enver’e Bayburt’u bir Plevne yapacağını yazmıştı. Burası bir Plevne gibi müdafaa edildi. Ancak Çoruh-Masat-Kop cephelerine karşı siperler kazılarak tahkim olunmuştu. Gerisi açıktı...
*
Kop muharebeleri 3 safhaya ayrılır. 2-22 nisan Rusların Kenantepe’yi zapt ettiği 1. devre, 29 nisan 2 mayıs da Rusların muvaffakiyetlerini tevsie uğraştığı 2. devre, 6 mayıs-12 mayısta Türklerin mukabil taaruzla Rusları geri attığı 3.devre. Bu devrede Kop ve Bahtlıda birer Rus Taburu imha oldu…’’


Kop’dan daha yüksekteki Bahtlı Dağının düşmesiyle Bayburt savunmasının çökeceğini bilen, nisan sonundaki çarpışmalarda koca bölükten sadece  takım komutanı Serhat ile birlikte sağ kalmış olan Yüzbaşı İsmail Hakkı Efendi; ikisi de Harputlu olan Yüzbaşı Hafız Halid Efendi ve yüzbaşı Osman Ragıp Efendi ile, 8 Mayıs 1916'da üç saat süren vuruşmada yiğitçe çarpışıp şehit oldular ve Bahtlı tekrar düşmandan temizlendi.   

"Nisan ayı sonunda Bahtlı’ya ulaştılar
Çanakkale’den gelen gaziler savaştılar’’

Hakkınız var, bu  büyük savunmamızı, hiçbir önemli kaynağın, edebî eserin konu edinmemesi, Bayburt’ta Üniversite yok iken Akademik olarak ele alınmaması, Niğde Üniversitesi'nden Ayhan Doğan’dan başka bir  akademisyence tez konusu yapılmaması unutulduğunuzun emareleri.

Evet, kemikleriniz yıllarca açıkta kaldı: Rahmetli Cafer Güçlü (Kop köyü eski imamı ve muhtarı) "-Karşı yamaçta güneş vurdukça parlayan şehit kemiklerini meraları kiraya verdiğimiz doksanlı yıllarda koyun sürüleri yedi bitirdi" diye anlatmıştı. Cafer Güçlü büyük süngü harbinin cereyan ettiği Kuru Göl civarında sonradan oluşturulan toplu mezarları, yok edilen karargâhı bayburtmedya.com'da yayınlandığı üzere göstermişti. Yukarı Kop’tan İsmail Ağbal da, karlar eriyince oluşan kırmızı renkli  sularıyla şehit kanından oluştuğuna inandıkları Kuru Göl civarında, çocukken hayvan otlattığını ve 20-30 kadar kafatasını burada  defalarca gördüğünü, defineci gafillerin, buraların "şüheda fışkıran topraklar" olduğunu görüp, bir daha Kop’a kazma vurmamaya yemin ettiklerini anlattı.

Üzerinden yüzyıl geçtikten sonra; efsaneleşen Deli Halit Bey’in tabiriyle "karı yastık edip’’, yardan, anadan, candan vazgeçerek destan yazdığınız yerler, Türkiye’nin 42. Millî Parkı oldu. İnsanlar akın akın ziyaretinize gelecek. Akademisyenler artık  sizi biliyor. Daha rahat edecek, daha çok dua alacaksınız. Belki ileride, her yıl bir seher vaktinde(1), şehir halkı gelip şehit olduğunuz yerlerde Fatihalarla ruhunuzu şad edecek. Geç kalmamızı  affedebilecek misiniz? Işıklar içinde, nur göllerinde yatın.

Turnalar çığlık atar Kop Dağ’ında uçarken
Bir hüzünlü hâl olur zirvede su içerken
Şehitler ağıt yakar Kop Lalesi açarken
Diller Fatiha okur bu dağlardan geçerken.
(1) AKER, U.Ahmet, Kurugöl Düzlük Bir Yer, 23.5. 2009; Bir Seher Vakti, 2.9.2010; Eşkereden Anmak, 13.1.2010; Bahtlı’da Üç Saat, 25.4.2017, www.bayburtpostasi.com.tr                   
(2) ÇAKMAK, Fevzi, Büyük Harbde Şark Cephesi Hareketleri, Genel Kurmay Yayınları, Ankara, 1936)