Şehirleşme (modernleşme)'nin neresindeyiz?
Köy nedir? Şehir nedir? Bayburt ne derece şehir sayılabilir, şehirleşmenin-modernleşmenin neresindeyiz sorusu çoğumuzun aklına gelir zaman zaman...
Tönnies'e göre tüm üyelerinin duygularında uygunlaşması ve uzlaşmasına dayanan sosyal gruba topluluk adı verilir. Köydeki insan topluluğu; adet, örf, gelenek, görenekve ahlâk normlarıyla düzenlenmiş bir hayat biçimi yaşar. Bu topluluk ortak inanç, dünya görüşü, duygu ve düşünce bağlarıyla ortak hayata insanları bağlayan topluluktur. Köy hayatında herkes birbirinin geçmişini, karakterini iyi bilir.
Köyün şehirden bariz farkı sosyal hayatta insanların daha az sayıda sosyal gruplara girmesidir. Bu gruplarda da çoğu kez aynı insanlar bulunur. (köy meydanı, köy kahvesi, köy odası, komşuluk grubu, aile grubu, cami gibi) Bizim şehir olarak sosyal hayatımızı bu gruplara sokmamız için en az onbeşle çarpmamız icabeder. Saathane meydanı köy meydanının 10-15 katı, cami sayısı normal bir köyün 15 katı, mahalle odaları köy odalarının on katı gibi... Ayrıca esnaf dernekleri, bine yaklaşan esnaf-sanatkâr, binin üzerinde işçi ve yine binin üzerinde memur şehrimizi köy olmaktan çıkarıyor gibi...
Sosyoloji'ye göre köylerde kiracılık çok az görülen olaydır, köylülerin çoğunun kendi malı bir evi vardır. Bayburt'ta yüzlerce kiralık ev olduğunu bu noktada hesaba katmalıyız.
"Köy"den söz edilince akla gelen faaliyetler tarım ve hayvancılıktır. Şehrimizde şu anda Koruk civarındaki bağlar ve Kaleardı nisbeten Çilçil civarında bahçeler sayılmazsa yirmi yıl önceki Şingâh, Kaleardı, Zahit ve Tuzcuzade'deki tarım faaliyetleri en aza inmiştir. Tuzcuzade, Şingâh, Zahit mahallelerinden (bu mahallelerin otlakları boldur) çıkan nahır ise son yıllarda iyice azalmıştır. "Mahallelerinden nahır çıkan şehir" tanımlamasını halen hak ediyoruz.
Yine Alman Sosyolog Max Weber'in şehir tiplemelerine göre Bayburt Kaleşehir sayılabilir. "Şehir insanı bilmediği, tanımadığı insanlar arasında yaşamak zorundadır" tanımlamasına Bayburt'un girdiğini söyleyebilmek çok zor.
Şehiri anlatan sosyologların şu kesin hükümlerine şehrimizin ne kadar girdiğine bakalım;
"Şehirde insanlar daha hür ve bağımsızdır. Şehir insanı sosyal yalnızlık, güvensizlik içindedir. Şehirde sosyal kontrol kanunlar yönetmeliklerle yapılır. Şehir hayatında modernleşmenin önemli parçalarından biri sokak yerine cadde, ev yerine apartmanların geçmesidir." 1990'lı yıllardan itibaren başlayan toplu konutların çoğu bitmiş veya bitme aşamasına gelmiş olduğuna göre şehirleşmenin ve modernleşmenin önemli göstergesi apartman hayatına geçiş aşamasındayız demektir.
Apartman hayatının ne getireceğine M. Orhan Okay'dan dinleyelim; "-Apartman hayatı neden insani ilişkilerimizi yok etti? Eski sokaklarımızda evler ufki (yatay) bir düzende kuruluydu. Şimdikiler ise şakuli (dikey). O ufki düzende bir veya iki katlı evler aralarında tahta perde ile ayrılmış yan bahçeler sıralanır. Çok defa tahta perdelerden (bizde taş duvar) sokağa doğru sarkan mor salkımlar, hanımelleri, asma dalları sokağın dekorunu tamamlar. Evlerde saksı ve daha çok teneke kutular içinde yetiştirilen sardunya, küpe, karanfil, ıtır, fesleğenlerin yığıldığı alt kat cumba pencerelerinde, ihtiyarlar, perde aralarından sokağı seyrederken uyuklarlar. Akşam üzerine doğru ev işlerini bitiren ev hanımları da bu pencere safasına katılır, ellerinde zembille işten veya pazardan dönen komşulara seslenir, pencere altında bir süre sohbet edilir. Böylece yarınki program belli olmuştur; hastaya çorba, çeyize yardım, gelmişe gözaydın, gitmişe Allah kavuştursun.
Şakuli yani dikine yaşama zarureti getiren apartmanlarda, özellikle üst katlarda pencereden görünen artık sadece trafiğin aktığı caddededir. Kaldırımı göremezsinki gelip geçen komşuları göresiniz. Böylece giderek ilişkilerimiz kopar, mahallede sokakta değil, aynı apartmanın içindeki dairelerde birbirini tanımayan insanlar olursunuz." Bu klasik tesbitlere, apartmanda yaşasak dahi şehir halkı birbirini genelde tanıdığı için fazla uymayız.
Mustafa Çalık'a göre nüfusu azaltmanın en etkili yöntemidir apartmanlaşma. İstatistiklerde bu doğrultudadır.
Hemşehrimiz İlham Bostancı, "Bir memlekette sahipsiz köpekler olduğu müddetçe o memleket köylükten kurtulamaz" dermiş. Güzel bir ölçü. Fakat aç kalmasınlar diye şehire getirilip azıtılan köpekler hiç eksilmeyeceğine göre bu konu epeyce daha baş ağrıtacaktır.
Yükseköğrenim konusunda da atacağımız her adım şehirleşmeye katkı sağlayacaktır.
Sonuç olarak, "Katı olan her şeyin buharlaşıp gittiği bir evrenin parçası olmak (Berman)" şeklinde tarif edilen modernleşme (şehirleşme) hususunda son on yıldır büyük mesafe aldığımızı söyleyebiliriz.
Bayburt Postası Arşiv (1 Ekim 2001 Pazartesi - Sayı: 4500)