Her şey 20 gün önce başladı. Memleketim Bayburt’tan aldığım bir davet beni çok mutlu etti. Çağrı, Bayburt Bilim ve Eğitim Kültür Derneği’nden (BEKDER) geliyordu. 2007’den bu yana; Bayburt için bir ilk sayılabilecek pek çok organizasyona imza atmışlardı. Bu sene de ilkini gerçekleştirdikleri, Bayburt’un eğitim, çalışma, kültür, sanat ve zanaat hayatına katkı sağlayan kişilere verilmesi planlanan BEKDER Onur Ödülleri.
Mektupta şöyle deniyordu:
“Bu sene birincisini gerçekleştirdiğimiz bu organizasyonda merhum anneniz Hatice Alptekin’e de ödül vermeyi uygun gördük. ‘Ters Akıyordu Volga’ adlı biyografik romanı ve ‘Paşa Konağı’ adlı romanı yanında, ‘Eski Defter’, ‘Ömür Bir Değirmen’, ‘Harman Sonu’ ve ‘Gün Güzeldi’ gibi şiir kitaplarıyla Bayburt kadınlarının öncü ve örnek bir temsilcisi olarak son nefesine kadar üretme çabası içerisinde olan Sayın Alptekin’e henüz hayatta iken bu ödülü verebilmeyi çok isterdik. Bu ödülü kentimizin gecikmiş bir tezahürü olarak algılamanızı umuyoruz. Mete Emir (BEKDER YK Başkanı)”
Kardeşimle yola çıktık
Böyle nazik bir davete gitmemek mümkün mü? Hemen kardeşim Erhan Alptekin’i aradım ve Bayburt’a iki günlük bir ziyaret planladık. Trabzon’a uçakla gidecektik ve bizi oradan dernek aldıracaktı. Bu organizasyonu da daha önceden tanıdığım, derneğin yönetim kurulu üyesi Bayburt Kültür ve Turizm İl Müdürü kardeşim Adnan Okumuş yapıyordu. Erhan’la Trabzon’a indik. Çocukluk ve gençlik yıllarımızın bir kısmının geçtiği kente.
Geçmiş günlerimizle ilgili hatıralarla duygu yoğunluğumuz yükselmişti. Çünkü Erhan, en son bir sene önce rahmetli küçük kardeşimiz diş hekimi İlhan Faruk Alptekin’le buraya gelmişti.
O gece Trabzon’da kaldık. Ertesi gün değerli hemşerimiz Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’la kaldığımız otelde buluştuk. Ve Bayburt’a doğru yola koyulduk.
Her santimetrekare anı dolu
Neredeyse yolların her santimetrekaresi hatıralarla doluydu. Veya bize öyle geliyordu. Gümüşhane’ye yaklaşıyoruz. Çocukluğumuzun bir bölümünün geçtiği bu güzel şehirden geçerken çok güzel yeni yapılmış binalarla karşılaşıyoruz. Hüsamettin Hoca bize Sayın Aydın Doğan’ın eşi Sema Doğan adına yapılan o güzel parkı gösteriyor. Mutlu oluyoruz. Fakat Gümüşhane’de meyve bahçelerinin kaybolmuş olması da bizi hüzünlendiriyor.
Tören saatine yakın Bayburt’tayız. Ve Şair Zihni Kültür Merkezi’nde törenin yapılacağı salona gidiyoruz. Bizi BEKDER Yönetim Kurulu Başkanı Mete Emir, yönetim kurulu üyeleri, Bayburt Kültür ve Turizm Müdürü Adnan Okumuş karşılıyor. Çok mutluyuz, çünkü kentimizde bir şeylerin değiştiğini görüyoruz.
Bayburt Valisi Kerem Al’ın konuşmasının ardından ödül töreni başlıyor. Ödül alacaklar, ayırım gözetmeden alfabetik sırayla davet ediliyor sahneye. Kimler yok ki? Yıllarca Bayburt’a ve Bayburtluya hizmet etmiş Rahmetli Asım Durulmuş’un ödülünü oğluna veriyorlar. Vefatını yeni öğrendiğim Asım Ağabey için gözlerim doluyor.
Ata ocağındaki gurur
Annemle ilgili özenle bir gösterim hazırlamışlar. Çocukluğumuz, rahmetli kardeşim İlhan’ın resimleri bir bir geçiyor. Ailemin bütün olduğu günleri yaşarken sahneye davet edildiğimde ayaklarım dolaşıyor. Ve izin isteyip kardeşim Erhan’ı da sahneye davet ediyorum.
Kısa bir konuşma yapmam istendiğinde kelimeler boğazımda düğümleniyor. Gözümde yaşlar birikiyor. Ve birkaç damlası da ata ocağında ve ana ocağındaki sahneye akıyor. Özetle hemşerilerime şunu söyleyebildim:
“Siz belki ekonomik olarak kişi başına düşen gelirden az pay alıyorsunuz. Fakat vefanızla, dostluklarınızla ülkemizdeki barışın temsilcilerisiniz. Üzülmeyin! Sizler duygu zenginisiniz. Bu da her para sahibinin ulaşabileceği bir şey değildir.”
Gözyaşlarıyla konuşmamı bitiriyorum. Daha sonra Prof. Dr. Hüsamettin Koçan’a, değerli kardeşim Şahap Kavcıoğlu’na ödülleri veriliyor. En güzeli de ödül verilenler arasında bir temizlik işçisinin olması.
O da Bayburt insanının insana verdiği değeri, emeğe gösterdiği saygıyı ve hoşgörüyü yansıtması bakımından çarpıcı bir örnek.
Böylece bir gece Bayburt’un dağlarından gelen rüzgarın uğultusuyla o güzel soğuğunda bitiyor.