Şaban Çavdar (Hafızai Beşer'den)

Abone Ol

Şaban Çavdar hocamız, özellikle bizim kuşak üzerinde büyük emeği ve etkisi  olan; tasavvufi, edebi, dini ve kültürel anlamda kendini aşan: çelebi, güler yüzlü, güzel ve temiz giyinen, hassas, makul ve mağrur bir kişilik sahibi, dini- İslami hassasiyetleriyle müsemma bir büyüğümüzdür.

Asilzade bir ailenin ferdi olup, Cilara köyündendir.

Bayburt lisesinin 1970-80 yılarının efsanevi Müdür Yardımcısı, Müdürü ve Edebiyat (Türkçe) hocasıdır. Tasavvufa o kadar önem verir ki, bir yarı dönem de sadece Yunus Emre'yi işlediği biliyoruz. Dervişan tabiatıyla halk içinde saygındı.. İdareciliği ise tatlısert kıvamında olup, yalan söylemeyi asla bağışlamazdı.

Hoşgörülü olduğunu söylemek gerek.

Bizim kuşak gençlerinin hem çok sevip saydığı hem de korktuğu adamdır Şaban Çavdar öğretmenimiz. Ben hariç, çünkü ben öğretmenim olmadan evvel kendisini tanımanın verdiği bir avantajla kendisine karşı konuşabiliyordum; çoğu kez, gençliğin vermiş olduğu heyecan gereği, bizim tabirimizle, "alaseyfi" şeyler söylesem de, benim bu cesaretim ve bana has (!)  belagatim hoşuna gidiyor olmalıydı ki,  bana karşı hep  toleranslı ve hoş görülü yaklaşımını hissettirmiştir. Çok irdeleyen ve okuyan öğrencilerini tanırdı ve bu onun çok hoşuna giderdi, benimde okuduğumu bildiği için az biraz "torpil"i  olurdu.

Okulun tiyatro ve halkoyunları çalışmalarını koordine görevini bir öğretmene vermesi gerekirken, "Faruk Nafiz bu işi kotarır" diyerek;  emir ve komuta ben de,  deruhtei mes'ûliyet kendisinde saklı kalmak kaydı ile bana olan güvenini burun direklerim sızlayarak hatırlarım hep.

Müşfik ve merhametli bir yapısı olduğu halde, kendisini konumu gereği gizlerdi, gerektiğinde de şahin tarafını hissetirirdi.

Kalender ve kadirşinastır, sevdiği kişi ve öğrencilerine karşı duygusaldır... yıllar sonra okula kendisini ziyarete gittiğimde beni çok sıcak karşılamış olup, çay ısmarladıktan sonra, çekmecelerinden bir hayli uğraştan sonra sakladığı bir imtihan kağıdını bana uzatmış, " bak Faruk Nafiz sana olan sevgimiz ne imiş, görüyor musun ?" diyerek, bir zaman evvel yaptığı imtihanda Faruk Nafiz Çamlıbel'e ait bir şiirin altına sehven Faruk Nafiz Kılıçalan diye yazdığını ve kağıdı bana göstermek için sakladığını unutamam. Öyle zannedildiği gibi (o dönem itibariyle diyorum, genelde bizim ortaokul ve lise dönemlerinde hocalarımız maksadını aşan, öğrenciye karşı tuhaf sert bir tutum sergilerlerdi) sert ve nobran değil bilakis çok müşfik ve şuurlu bir eğitimci olduğunu biliyoruz.

Siyaseti yok, genel olarak memleket evlatlarına dini ve manevi açıdan yararlı olmayı misyon ve prensip edinmiştir. İslami ahlak ve tasavvuf onun nihai yaşam tercihi ve sorunlara  çözüm reçetesidir diye düşünüyorum.

Elim bir trafik kazasında kaybettiği eşi, ilkokulda öğretmenimiz olan rahmetli Adalet hanım'dan sonra Kayseri'ye yerleşmiş olup, zaman zaman memlekete gidip geldiğini, sılai rahim ettiğini biliyoruz. Nakşibendi tarikatına müntesip.

Bu değerli hocamız ile ilgili öğrencilik dönemi ve sonrası anılarımız hala belleğimizde mahfuz olup, zaman zaman arkadaş ortamlarında yad etmekteyiz.

Bir kaç yıl evvel, mahdumu Veteriner Mesut Çavdar beyin muayenehanesinde ziyaretimiz esnasında elini öptüğümüzde ziyadesiyle mahçup ve mahsun olmuştu, "Faruk beni gafil avladın !" diye sızlanmış, elini öpmemizden dolayı rahatsızlık duymuştu... yani yaşadığı deruni hayat tercihi, yaşam  felsefesi, gereği  -nefsinden-  endişe ettiğini anlamıştım. Onun tasavvuf menşeli, İslami akîdeyi yaşama ve taşıma telaşesini, orada bulunan bir kaç kişinin Hocamızın  bu hayat felsefesi ve dervişan yönünü bilmedikleri için,  hayret ve gıpta dolu,  şaşkın yüz ifadelerinden anlamıştık.

Kadimden aile ve babadostu olan Şaban Çavdar hocamıza ahir ömründe sağlık, sıhhat, afiyet ve huzur diliyorum.

* Hafıza-i Beşer, Öğretmenlerimiz serisinden...