Yolum bu günlerde en çok Eskişehir’e düşüyor. Eskişehir’e ve Eskişehir’i bölüp geçen Porsuk nehrine… Nehrin akış güzergahında bir balık lokantası var. Adını alabalıktan almış : “Kalabalık”. Adına tezat, genelde sakin… İşyeri sahibi bana müdavim gözü ile bakıyor ama yanılıyor. Benim derdim Porsuk’la. Porsuk’u seyredip, Çoruh için hüzünleniyorum. Sonra da kaybolup gidiyorum sakin “kalabalık”ta!
Porsuk deresi?
Yatağı, akışı, gücü, görüntüsü ve görkemi Çoruh’la kıyaslanamaz.
İkinci sınıf demek istemem…
Ancak nehirlerin ligi olsa, Çoruh Süper Ligde akar…
Porsuk, ancak 3. Ligde…
Bir tek renkleri benziyor. Hepsi bu!
Peki ya kaderleri?
***
Büyükşehirde Yılmaz Büyükerşen diye bir adam! DSP’li.
İlçelerin birinde Burhan Sakallı diye bir adam! O da AKP’li.
(Burhan Sakallı'nın başarısı çok daha başka, Bayburt'a örnek olabilecek "Odunpazarı hikayesini" başka bir yazıya saklıyorum.)
Eskişehir diye bir şehir!
Porsuk diye bir nehir!
El ele vermişler, Anadolu’da şehircilik anlamında küçük bir İzmir...
Hatta daha ilerisi, İzmir’in de ötesinde bir şehrin adımlarını atmışlar…
Bizim taş köprü ile cemiyet köprüsünün arasındaki mesafeye, üç köprü daha sıkıştırmışlar.
Köprü başlarında çeşit çeşit heykel selamı…
Öyle aralıklarla falanda değil, adım başı!
Renk renk köprüler... Hepsi birer işlemecilik şaheseri…
Her bir yüz metrede ayrı bir tasarım, ayrı bir görsel sanat şöleni.
Şehir şehir değil, mübarek sanat galerisi!
Motorlu, koca koca yatlar dolaşıyor Porsuk boyunca…
Motora burun kıvır, merdivenlerden in aşağıya, dolaş Porsuk’la yan yana…
Gördükçe nasıl da kıskanıyor insan!
Bayburt adına, Çoruh adına…
***
Çoruh adına kıskanmak derken, gırgıra bak şimdi:
Bu yaz…
Bayburt’ta rıhtımın karşısında…
Taş köprü ile Cemiyet köprüsü arasında…
Bir duvar örülmeye başlandı…
Kimi meclislerde, sohbetlerde kıyamet kopuyor.
Bayburt Postası’na yorum yazan okur, bir dizi ithamda bulunuyor.
“Pis kokular”dan bahsediyor.
STK’lar, “Belediye’nin kapısını çalıp, bu konuyu soracağız” dedi. Ses yok!
(O platformun içinde Bayburt Postası’da var.)
Onu geç, Bayburt Postası ile Belediye'nin arası en fazla 200 metre!
Dahası, Başkan’ın odası Gazeteciler Cemiyeti’nin hemen üstünde.
Belediye Meclisi’ne girmiş muhalefet parti üyelerinden de bu konuda ses yok!
Başkan’da o kadar dedikodunun arasında, çıkıp bir demeç verip, konuya açıklık getirmiyor.
***
Dönersek Eskişehir’e…
Eskişehirli başkanları için “bana ne partisinden” diyor, yüzünü Porsuk’a dönüyor.
“Başkanın partisi” kimsenin umrunda değil! Eskişehirli şehrini seviyor.
Biz ise en çok dedikoduyu seviyoruz, hepsi bu!
Bayburtmuş, Çoruhmuş... Kimsenin umurunda değil.
Evet... Daha önceki Belediyeler’de Çoruh ve havzası için bir şeyler yaptı.
Bu Belediye’de bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Ama hiçbir şey yapılmadı daha.
Çok eksik Çoruh!
Çok eksik Bayburt!
***
Varsa bir bit yeniği, çıkar ortaya, vurulur kazma, yıkılır.
Tarihi eser değil ya, topu topu istinat duvarı!
Çirkin görüntüden geçilmeyen bir şehirde…
O kadar eksik, kırık, döküğün içerisinde, gözlerini kapatan bizler…
“Pis kokuya” nasıl bu kadar duyarlı kaldık,
anlamak mümkün değil!
Rıhtımdan çöplüğe benzer bir kıyıya bakmaktansa!
“Pis kokular geliyor” denilen düzgün bir duvara bakmayı yeğlerim!
23 Kasım 2009
ÖZET; Daha başka, mesela Kayseri!
Başkanın, hangi partili olduğu Kayserilinin umurunda değil.
“İktidar partisi" ve "olacak o kadar” demek, işin en kolayı!
Gümüşhane bile şehircilik anlamında bizden kaç adım önde.
Yürüyen, büyüyen ve gelişen şehirde kimin umrunda Başkanın partisi?
Daha dün kurulan,
önceki gün kapatılan,
bir sonraki gün yenisi açılan,
transferlerle futbol takımlarını kıskandıran partilerin
ve şahısların “söz konusu benim şehrimse” ne önemi var?
***
HÜZÜN; Kültür hayatımızda öne çıkan büyüklerimizden önce Asım Durulmuş’u, ardından Mustafa Ahıskalıoğlu’nu kaybettik. Bayburt Postası’nın özel abonelerindendi Asım amca. Hemen arka sokakta Durulmuş Halı Mobilya’ya bırakarak başlardım aboneleri dağıtmaya. Bir şeyler yazayım dedim o günlere dair, tam o sırada Mustafa Ahıskalıoğlu’nun vefat haberini aldım. Derken tam o günlerden, marangoz atölyesinde içtiğimiz çayların ve sohbetimizin sıcaklığından bahsedeyim dedim, yine olmadı, yarım kaldı. Ardından Cemalettin Kumbasar, en sonda Behram Destanoğlu ayrıldı aramızdan. Bu kadar vefat haberi hazırlarken hepten canım sıkıldı.
Hepsine rahmet diliyorum. Çok şey öğrettikleri, sıradan olmadıkları için. Bu şehre bir şekilde eğitimle, bilgiyle, kültürle, esnaflıkla hizmet ettikleri için. Ve daha bilemediğimiz, çok şey için.
***
UMUT; www.bayburtpostasi.com.tr ile uğraşmak, her gün üstüne katmak hem keyifli, hem çok yorucu.
Tıklayanı, taraftarı değil de; okuyanı/yazanı/çizeni daha çok derdimiz.
Daha dün merhaba dediğimizde 300 – 500 olan günlük okuyucu sayısı, bu gün 3’e/5’e katladı kendini.
Ama daha keyiflisi, daha dün en fazla 2 dakika okuyan okur, bugün 15 – 20 dakika okumaya başladı.
Önemsediğimiz bu: Okumak ve okunmak.
Kavgaya/dedikoduya olabildiğince uzak, bilgiye/kültüre olabildiğince yakın.
Olabildiğince derin, olabildiğince özeleştirili ve olabildiğince renkli.
Daha çok buluşmak; daha çok birbirimizi, yaşadığımız şehirleri sevmek, daha az dedikodu taşımak, duymak ve uydurmak dileğiyle.