Osmanlı’da Vakıf Geleneği ve Bayburt Vakıfları

Vakıflar, tarih boyunca Türk-İslam dünyasında toplumsal hayatın en önemli unsurlarından biri olagelmiştir. Anadolu'da vakıf geleneği, Osmanlı'dan çok önce başlamış ve Osmanlı Devleti ile zirveye çıkmıştır.

Abone Ol

Vakıflar, tarih boyunca Türk-İslam dünyasında toplumsal hayatın en önemli unsurlarından biri olagelmiştir. Anadolu'da vakıf geleneği, Osmanlı'dan çok önce başlamış ve Osmanlı Devleti ile zirveye çıkmıştır.



Sözlükte durma, durdurma, hareketten alıkoyma, hapsetme, dinlendirme manalarına gelen vakıf teriminin çoğulu evkâftır. Osmanlı coğrafyasında vakıflar sayesinde, devletin bütçesinden para çıkmadan eğitim faaliyetleri yürütülmekte, cami ve mescitler gibi dini müesseselerin ihtiyaçları giderilmekte, yol, çeşme ve sağlık alanındaki eksiklikler karşılanmaktaydı.



Devletin başkentinde yani İstanbul'da başta Padişahlar olmak üzere, Sadrazamlar, Valide sultanlar, vezirler ve diğer devlet erkânı tarafından yüzlerce vakıflar tesis edilmekteydi. Bunun yanı sıra başkent dışında yani taşrada da aynı fonksiyonlara sahip yine yüzlerce vakıf bulunmaktaydı.



19. yüzyılda Erzurum Eyaleti'nin bir kazası olan ve 1878-1888 yılları arasında sancak olarak idari ünitede yerini alan Bayburt'ta acaba vakıflar var mıydı? Varsa bunların özellikleri nelerdi? Ne gibi işlevleri vardı? Bu sorulara cevap vermeye çalışalım.



Başbakanlık Osmanlı Arşivinde yaptığım araştırmalar sonunda Bayburt ve köylerinde cami, mescid, medrese-mektep, zaviye ve şahıs vakıfları başlıklarında değerlendirilebilecek 60 adet vakıf tespit ettim. Bu vakıflardan 11'i cami vakfı, 10'u mescid vakfı, 7'si medrese vakfı, 16'sı zaviye vakfı ve 16'sı diğer vakıflar grubunda değerlendirildi. Vakıflardan, 37'si Bayburt şehir merkezinde, 23'ü de köylerde halka hizmet vermekteydi.



Bu kısa bilgiden sonra, Bayburt'ta öne çıkan bazı vakıflardan kısaca bahsetmek istiyorum. Evvela şunu bilmek gerekir ki, Bayburt yöresi Akkoyunlu Beyliği için son derece mühim bir alandır. Meşhur Erzurumlu tarihçi Abdurrahim Şerif Beygu'nun “ Söğüt ve Domaniç bölgesi Osmanlı Beyliği için ne kadar önemli ise, Bayburt'un Pulur (Gökçedere) ve Sünür (Çayıryolu) köyleri Akkoyunlular için o derece mühimdir” sözleri ve tespiti Sünür ve Pulur köyleri şahsında Bayburt'un Akkoyunlu tarihi açısından önemini ifade için herhalde yeterlidir.



Bayburt Vakıfları içerisinde Akkoyunlu soyunun önde gelen beylerinden Kutlu Bey ve onun torunu Ferruhşâd Bey'in vakıfları ilk sıralardadır. Kutlu Bey, Akkoyunlu Devleti'nin kurucusu Kara Yülük Osman Bey'in babası olup, mezarı Sünür köyündedir ve adına bu köyde kendisi tarafından yaptırılmış camisi ve onun vakfı vardır. Ferruhşâd Bey, Yavuz'un Çaldıran seferi esnasında ona yardım etmiş ve bu yardımı karşılığı Pulur ve civardaki bütün köyler ve araziler mülk olarak verilmiştir. Ferruhşâd Bey hac farizasında ölünce, çocukları onun sağlığında işlemlerini başlattıkları muameleyi bitirmişler ve Ferruhşâd Bey vakfını kurmuşlardır. Halen Pulur köyündeki cami ve külliyesi onun eseridir.



Bir diğer önemli vakıf ise Ahi Emir Ahmedî Zencânî Zaviyesi Vakfıdır. Emir Ahmed 13. Yüzyıl sonları ile 14.yüzyıl başlarında Bayburt'da yaşamış bir ahi ve bir Mevlevi şeyhidir. Doğum yeri ve tarihi hakkında kesin bilgilerin bulunmadığı Ahi Ahmed, Bayburt'ta ahiliğin yerleşmesinde çok önemli rol oynamıştır. Mevlana'nın şöhretini duyan Ahi Ahmed, gençliğinde onu ziyaret etmek istemiş, ancak babası buna izin vermemiştir. Çelebi Celaleddin Arif 1315'de Bayburt'a geldiğinde Ahi Ahmed'in evinde misafir olmuş ve burada pek çok kişi onun müridi olmuştur. Sultan Olcayto zamanında Erzurum Valisi olan Hoca Yakut'ta bu esnada Bayburt'a gelmiş ve Ahi Ahmed'in evinde Arif Çelebi ile görüşmüşlerdir. Ahi Ahmed Zencânî zaviyesi vakfının ne zaman kurulduğu hakkında malumat bulunmamakla beraber, vakfın Osmanlı öncesinde tesis edildiği ve Osmanlı döneminde de devam ettiği tahmin edilmektedir.



Bayburt'ta bu bahsedilen üç vakıf gibi daha nice vakıflar bulunmaktaydı. Bunlar sayesinde fakir çocuklar medreselerde eğitim görmekte, aş evlerinde karınlarını doyurmakta, külliyeler vasıtasıyla onlarca insan evine ekmek götürecek bir işte istihdam edilmiş olmaktaydılar.



Bayburt vakıfları içerisinde Hace Ali Ağa Vakfı, bir yönüyle diğerlerinden ayrılmaktaydı. Şehir merkezinde kurulmuş olan bu vakfın ayırt edici rolü, 1861-1865 yılları arası yönetiminin Nesime, Esma ve Vesile adlı üç kadın tarafından idare edilmiş olmasıydı.



Bu durum Bayburt'ta kadının üstlendiği rol açısından son derce mühim bir gelişmedir. Günümüzden yaklaşık 150 yıl öncesinde, dönemine en önemli sivil toplum kuruluşları olan vakıflar da kadınların yönetici olması, Bayburt hanımları için de herhalde ayrı bir önem taşır kanaatindeyim.



Vakıflar konusu bu sütunda anlatılamayacak kadar geniş bir konudur. Ancak kısa da olsa icra ettiği fonksiyondan bahsetmeye çalıştım. Merak edenler için aşağıya geniş bir liste çıkardım. Bu listede Bayburt ve köylerinde hangi vakıfların bulunduğu ve hangi köylerin arazisinin öşür vergisi gelirinin vakıflara varidat olarak kaydedildiğinin bilgisini bulacaksınız.



Memleketimizin tarihini aydınlatabilme yolunda az da olsa faydalı olabilmenin mutluluğunu hissettiğimi belirterek, gelecek yazıda bir başka konuda görüşmek üzere esen kalın.

- - - - -