O günler bugün olaydı, bugünkü aklım o gün olaydı

Abone Ol
O ünlü 68 kuşağının ülkücü cenahında bulunmuş bir bireyi olarak ne yanlışlar yaptığımı düşündükçe derin üzüntülere, hayıflanmalara boğulurum. Hele hele aşkı ve edebiyatı uzun yıllar, içimin en derin yerlerine gömmemden dolayı kendime asla bağışlayamam.

“İnsanın kırk yaşına kadar geçen yılları bir kitap, geri kalan yılları da o kitabın eleştirisidir” der Schopenhaur. Ben de bunu yapmışımdır yazarak. Yazmayı da sürdüreceğim. Ancak böyle hafifler geçmişle hesaplaşmanın ağrıları, acıları; genç kuşaklara böyle ışık tutabilirim, tarihe yararlı notlar düşebilirim.

Şiirlerime de yansımıştır bunlar:

“O günler bugün olaydı
meydan okurdum yarına.
Gemlerdim ömrümü
sürerdim yapamadıklarıma.

Bugünkü aklım o gün olaydı
harcar mıydım gençliğimi
dövüp sövdüklerime
uzatırdım elimi.

Bugünler o gün olaydı
düşmezdim siyaset çirkefine
yalnızca severdim yurdumu
kurtarmak benim neyime?..

O akıl başta olaydı
başa oynardım.
Başımı derde sokmaz
ağaca, çiçeğe, kuşa oynardım.”

Bu şiir seksenli yıllarda yazılmıştı (Ateşkes Çağrısı adlı şiir kitabımda da vardır), sıcağı sıcağına bir pişmanlık dilekçesi gibiydi benim açımdan.

Pişmanlık dilekçesi, dava dilekçesine döndü sonraları:

“Bir savcı oluyorum, bir savunucu
geçmişi yargılıyorum
geçmişim arapsaçı

Bir şeyler bulmak çabasındayım
yoksa geçmiş neyime
ne kadar çakıltaşı varsa
dökülsün eteğime

Bitse yargılanması
süngeri çekeceğim
tüm kötü anıları/çöplüğe dökeceğim”

Kendi kapımı da çok dinlemişimdir o yıllarda:

“Kurnaz ipuçları sonsuz bileşkelerde
Yargılarım tümden ayrışık oylu
Sorgularımda çırpınan ivme
Seferber etmişim altı duyumu
Kapımı dinliyorum.”

O dilekçelerin ekleri de oldu uzun mu uzun… “Tanış Ünlüler Anılar Giz Dökümleri” adlı kitabımda o ekleri hiçbir şey saklamadan, kimseye hatır bağışlamadan yazdım. “Kartal Gözüyle Milliyetçilik”, “Kemalist Türkçülük” ve “Kartal Gözüyle Laiklik” adlı kitaplarım ise Türk Milliyetçiliğinin olması gereken içerik ve savlarını yazdım, bu bağlamda yapılan yanlışlara dikkati çektim.

Ve “Şaman Olan İmam” adlı romanım. İnanç köklerimize olması gereken dönüşü yazdım.

Bütün bu yazdıklarım ülkücü-milliyetçi kesimler tarafından okunmadı, okunmadan suçlamalar yapıldı.

Yanlış temelli kurulan dostluklar kentsel dönüşüme uğradılar; kimi ilişkilerim, çelişkilere, acı deney ve derslere yenilip yok oldular…

O yok oluş sonucu nerede duruyorum peki? Bugün ve gelecek; yeni oluşlar tasarlayarak, yeni sevdalara düşülerek, yeni ütopyalar kurarak utkulaşır, mutlulaşır, doyumlu ve uyumlu olur…  Yeni bağlar, ilgiler kurulur, kurulmak zorunda. Herakleitos'un bu bağlamda dediği veciz ve doğrudur: "Aynı sularda iki kez yıkanılmaz". Akan akmıştır, giden gitmiştir, yeni sular gelmektedir. Her dem yeniden doğma zorundasınız Yunusça.

Doğuyorum, zaman zaman duramıyorum, iğneliyorum oraları, onları… Onlardan birkaç örnek vererek bitireyim:

“Tereddi Devri”ni yazacakmış
Ülkücülerin "tereddi devri"ni yazacakmış muhterem... Ne devri ne devri? "Tereddi."
Tereddi ne? "Gerilemek. Soysuzlaşmak. Aşağı düşmek."
E tamam da niye Türkçesi'nin demiyor da "tereddi" diyor? Osmanlı olduğundan ve hâlâ Türk olamadığından, hâlâ dil devrimi karşıtlığı kafasındaki yobazlık merkezinde hükmünü sürdürdüğünden...

***

Atatürk Cumhuriyeti, Arvasi Cumhuriyeti
Şimdiki ülkücülere sorun hele, ülküleri ne? Atatürk Cumhuriyeti'ni yıkıp Arvasi Cumhuriyeti kurmak mı?

***

Muhabbet sazını silah eden ülkücü kafa
"Telleri yay, tezenesi tetik"miş... Neyin? MHP'nin yayın organı Bengütürk Tv'de program yapan bir sanatçının bağlamasının(!).. Muhabbet sazı olan bağlamaya böyle anlamlar yüklemek de ancak bunlara yakışırdı zaten...

***

Rakı masasında kur’an okumak
Yıl 1970 ya da 71... Milliyetçi görüşleri ile bilinen Edebiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Kaya Bilgegil, fakülte öğretim üyeleri ile birlikte yemek yemektedir bir yerde. Şairliği ve yazarlığı da olan Kaya Bey, Ramazan ayı dışında her gece kafayı çekerdi. O yemekte de yine kadehler bol bol kalkar... Ve bir ara Kaya Hoca, Doç. Dr. Harun Tolasa'ya döner "Haruncuğum bir kur'an tilavet et bakalım, saba makamında olsun" der. Tolasa "Başüstüne Hocam" der ve eüzi besmele çekerek okur aşr ölçüsünde kur'an... O günün Erzurum'unda bu olay büyük tepki almıştı ama Kaya Bey oralı bile olmamıştı. O günler bitti, Kaya ve Harun Hocalar da yok artık...

“O günler bugün olaydı” dedim yukarıda, o günlere ilişkin pişmanlıklarımı, yüzleşmelerimi dile getirdim. Kaya Bilgegil ve Harun Tolasa bağlamında ise olumlu anlamda diyorum “O günler bugün olaydı” söylemimi.