"Nikâhın lügat manası, birleştirmek ve bir araya toplamak demektir. Şeriatta ise, kadından faydalanmaya sahip olmak kastı ile yapılan bir akittir."
Şeriat nikâhında amaç erkeğin "kadından faydalanmaya sahip olmak kastı". Yani kadının adı yok, erkek belirleyici, nikâh onun keyfi ve kadından yararlanması için yapılmakta. Kim diyor bunu? A. Fikri Yavuz diyor "İslam Fıkhı ve Hukuku" adlı kitabında. Kim bu Yavuz? Bu ülkenin Diyanet İşleri teşkilatında üst düzey görevlerde bulunmuş, Kur'an meal ve tefsirleri yazmış.
Fikri Yavuz'a göre kadın nikâhla erkeğin mülkiyetine geçmektedir. Nasıl mı? İşte bu kitabında boşanmaya değgin yazdıklarından bir bölüm:
"İşte meşruiyeti kitap ve sünnet ile vaki olan talakın (evlilik bağı) vukuu ile de icma (bir konuda oydaşma) sabit olmuştur. Çünkü erkek, yapılan akit sebebiyle kadına helal yönden sahip olmuştur. Böyle mülkiyete sahip olan kimse, bu mülkiyetini izale de edebilir (giderebilir, kaldırabilir)."
Müftülere nikâhı, AKP ve MHP yasalaştırdı. Bugünkü Diyanet teşkilatında çalışan birçok müftünün A. Fikri Yavuz kafasında olduğu bilinmeyen bir olgu değildir. Şimdinin müftülerinin "kahir ekseriyeti", şimdilik açıkça diyemeseler de, nikâhta amacın erkeğin kadından yararlanma hakkına sahip olması olduğuna ve kadının nikâh akdi ile erkeğin mülkiyetine geçtiğine inanmaktadırlar.
İnanmıyorlarsa yazsınlar, açıklasınlar.
Ben kadınlarımıza havale ediyorum bu işi, "faydalanılmak, mülkiyete geçmek" içinize siniyorsa, varın oturun müftülerin karşısına.
Ve Diyetli Adalet… Yine A. Fikri Yavuz'dan okuyalım:
"Can karşılığı olarak verilen bedele 'diyet' dendiği gibi; kesilen, yarılan, kırılan veya koparılan bir organ karşılığında verilen tazminata da diyet denir."
İşte bir bedevi geleneği de bu, bir modern, çağdaş hukuka bakınız, bir de bu anlayışa, bastır diyeti, kurtul cezadan.
Diyet ne kadar peki? En ağırı develerden oluyormuş ve 100 deve kadarmış ve kasta benzeyen cinayetlerde uygulanırmış. Hafif diyetler ise gümüş ve altından oluyor.
Ve şimdi sıkı durunuz; kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısı kadar. Peki niye? A. Fikri Yavuz, bunu da izah ediyor:
"Hayat bakımından kadınla erkek eşittir, aralarında fark yoktur. Yani bir kadına karşı bir erkek katil öldürülür. Fakat mal hususunda böyle değildir. Çünkü erkek, hem şahsının, hem de ailesinin geçimini sağlamak mecburiyetindedir. Kadının ise böyle bir mecburiyeti yoktur."
Öldürülen ya da sakat bırakılan taraf yoksulsa, muhtaçsa, mal ya da altın-gümüş verilerek sözde anlaşma-rıza yoluyla, susturulmakta, iş kapatılmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaygın olan "kan parası" işte bu diyettir.
Buna adalet diyebilir miyiz?
Şeriat nikâhında amaç erkeğin "kadından faydalanmaya sahip olmak kastı". Yani kadının adı yok, erkek belirleyici, nikâh onun keyfi ve kadından yararlanması için yapılmakta. Kim diyor bunu? A. Fikri Yavuz diyor "İslam Fıkhı ve Hukuku" adlı kitabında. Kim bu Yavuz? Bu ülkenin Diyanet İşleri teşkilatında üst düzey görevlerde bulunmuş, Kur'an meal ve tefsirleri yazmış.
Fikri Yavuz'a göre kadın nikâhla erkeğin mülkiyetine geçmektedir. Nasıl mı? İşte bu kitabında boşanmaya değgin yazdıklarından bir bölüm:
"İşte meşruiyeti kitap ve sünnet ile vaki olan talakın (evlilik bağı) vukuu ile de icma (bir konuda oydaşma) sabit olmuştur. Çünkü erkek, yapılan akit sebebiyle kadına helal yönden sahip olmuştur. Böyle mülkiyete sahip olan kimse, bu mülkiyetini izale de edebilir (giderebilir, kaldırabilir)."
Müftülere nikâhı, AKP ve MHP yasalaştırdı. Bugünkü Diyanet teşkilatında çalışan birçok müftünün A. Fikri Yavuz kafasında olduğu bilinmeyen bir olgu değildir. Şimdinin müftülerinin "kahir ekseriyeti", şimdilik açıkça diyemeseler de, nikâhta amacın erkeğin kadından yararlanma hakkına sahip olması olduğuna ve kadının nikâh akdi ile erkeğin mülkiyetine geçtiğine inanmaktadırlar.
İnanmıyorlarsa yazsınlar, açıklasınlar.
Ben kadınlarımıza havale ediyorum bu işi, "faydalanılmak, mülkiyete geçmek" içinize siniyorsa, varın oturun müftülerin karşısına.
Ve Diyetli Adalet… Yine A. Fikri Yavuz'dan okuyalım:
"Can karşılığı olarak verilen bedele 'diyet' dendiği gibi; kesilen, yarılan, kırılan veya koparılan bir organ karşılığında verilen tazminata da diyet denir."
İşte bir bedevi geleneği de bu, bir modern, çağdaş hukuka bakınız, bir de bu anlayışa, bastır diyeti, kurtul cezadan.
Diyet ne kadar peki? En ağırı develerden oluyormuş ve 100 deve kadarmış ve kasta benzeyen cinayetlerde uygulanırmış. Hafif diyetler ise gümüş ve altından oluyor.
Ve şimdi sıkı durunuz; kadının diyeti erkeğin diyetinin yarısı kadar. Peki niye? A. Fikri Yavuz, bunu da izah ediyor:
"Hayat bakımından kadınla erkek eşittir, aralarında fark yoktur. Yani bir kadına karşı bir erkek katil öldürülür. Fakat mal hususunda böyle değildir. Çünkü erkek, hem şahsının, hem de ailesinin geçimini sağlamak mecburiyetindedir. Kadının ise böyle bir mecburiyeti yoktur."
Öldürülen ya da sakat bırakılan taraf yoksulsa, muhtaçsa, mal ya da altın-gümüş verilerek sözde anlaşma-rıza yoluyla, susturulmakta, iş kapatılmaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaygın olan "kan parası" işte bu diyettir.
Buna adalet diyebilir miyiz?