Nicolas Cage tadında!

Öfkeli kalabalıkların arasında kalmaktan mutlu olduğum günlerdi! Kameraman arkadaşımın iri cüssesine sığınır, tenis maçı izler gibi karşılıklı “atışanların” set sayılarını takip ederdim…

Abone Ol

Öfkeli kalabalıkların arasında kalmaktan mutlu olduğum günlerdi! Kameraman arkadaşımın iri cüssesine sığınır, tenis maçı izler gibi karşılıklı “atışanların” set sayılarını takip ederdim…

Kolun omuz hizasından geriye doğru bir yay gibi gerilip, “canhıraş” bir şekilde öne doğru fırlatılışı, televizyon haberciliği yıllarından, aklımda kalan en artistik gösteridir…

Göstericinin kafasının polis copuyla “kabak” gibi dağıldığı, bir fanatik taraftarın “sopayla” röveşataya kalktığı veya hâkimin tokmağının, tam karar verilecekken salondan çıkarılıp adliye koridorunda “hısmın” kafasına indiği an…

O “anlardan” birini yakaladığımızda, kameraman arkadaşımızla olduğumuz yerde sevinçten üç defa etrafımızda dönüp, popo popoya denk “çak” yaptığımızda, “ana haber bültenine” ismimizi yazdıracağımızı bilirdik!

***

“Hamile” kadının, normalde karnındaki bebeğin tekmesini hissedip heyecandan bayılmasını beklerken, “kasklı ve koca bir bebekten” yediği tekme ile hayatın gerçekleri ile yüzleştiği an, ben yüzümü kapatmıştım!

“Mutfakta üç yumurta kırıp, kendime geleyim” diye ayaklandığım an, helikopter pistini andıran “siyasetçinin” kafasında çift sarıyı fark edince, yemeden içmeden kesilmiştim!

Ki ben; “kavurmaya” benzer “siyasetçi kafası” görmediğimden, şaşırmıştım!

Çift sarının, orada işi ne?

***

Rayting canavarı olan “o anı”, montaj odasında “slow morshin” tekniği ile aksiyon filmleri tadına getirdiğimizde gözlerim buğulanır, duygulu anlar yaşardım! Üzerine döşediğimiz müzik tüylerimi diken diken yapar, bakmaya daha fazla dayanamaz, gözlerimi kaçırıp, montajcı arkadaşa sorardım:

-Tam oturdu mu kafaya?
-Tam.
- Nicolas Cage tadında mı?
-Aynen…

***

Cinnet geçirmek değişmez “moda”…
Şiddeti izlemek, bırakamadığımız kötü alışkanlıklar gibi…
Şiddetin ardından yaşanan drama bakışımız, vicdanımızın sesi…

Polis şiddet yanlılarını kayıt altına alırken, aynı anda rayting raporları da şiddet seven vatandaşın yüzdesini hesaplıyor.

Misal ben, AB grubu bir izleyici olarak, en çok “o anı” severim: Aslan avının peşindedir, biraz sonra pençe acımasızca inecek ve ziyafet başlayacak!

Genel izleyici olduğum bir diğer gün, cirit izlerim: Değnek havada, enseye doğru ilerliyor, birazdan hakem puan verecek, ensenin tam ortasına, 3 puan! Neslihan sıçradığında, Hidayet zıpladığında da içim içime sığmaz: Zira müthiş bir smaç gelecek!

Hanım kızımızın biri, kendi kilosunun üç katını kaldırdığında, havada bekler öyle! Çıt yok! Ne zaman ki, 200 küsur ağırlığı savurur önüme… O zaman, kızılca kıyamet koparırım!

“Başarmış” olması umurumda değil! Nasıl vurduğuna, nasıl savurduğuna bakarım!

***

Elini şakağına koymuş, haldır haldır düşünen adam, nasıl da düşünememiş: Kol; omuz hizasından geriye doğru bir yay gibi gerilir ve “canhıraş” bir şekilde öne doğru bırakılır!

Çift sarılı yumurta, yazar kasa, cop, taş, postal veya belki de bir insan! Nicolas Cage tadında...

Aralık 2011