Cumhuriyet Öğretmenleri “Milli Eğitim Temel Kanunu”nun ilgili hükümlerine göre eğitim alır ve kendisine emanet edilen çocukları o hükümler doğrultusunda yetiştirirler.
“Madde 2-Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini,
(1) Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek;”
İşte biz öğretmenlerin edinmesi ve ödünsüz olarak uygulaması gereken bu ilkelerdir. Bunları uygulamak her Cumhuriyet öğretmeninin onur kıstasıdır. Bunun dışına çıkan her öğretmen, her kademedeki eğitim yöneticisi “mesleki onur”unu zedelemiş olur.
Cumhuriyet öğretmeni, kendisine emanet edilen öğrencinin, düzeyine uygun bilgi ve becerilerle donanmasını sağlamaya çalışır. Bundan daha önemlisi onun “insanlık değerlerini özümsemiş; ulusal bilincini çağdaşlıkla içselleştirmiş; doğayı koruma ve canlıları sevme bilincini kazanmış; toplumsal kurallara ve ahlaki değerlere uyan; dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan insanları seven bireyler olarak yetiştirmeyi” ödünsüz ve emeğini esirgemeden ilke edinmiştir. Sınıfa giren her Cumhuriyet öğretmeni bu niteliklerle donanmış olmalıdır.
Şimdi ne oldu da öğretmeni dışlayarak “İmamları, Hatipleri, Kuran Eğitmenleri”ni sınıflara sokacaklar? Öğretmenin sınıfta dillendirmediği hangi “ahlakî, insanî, toplumsal değeri” çocuklara öğretecekler? Bu uygulamanın öğretmene olan bilimsel ve insanî güveni nasıl törpüleyeceğinin ayrımında değiller mi eğitim yöneticileri? Bu aymazlığın Türk Milli Eğitimi’ne vereceği zararları nasıl görmezden gelirler? Bu aymazlığın ulusal eğitimimizin temeline koyulan bir dinamit olduğunun farkında değiller mi?
FETÖ yapılanmasıyla okullarımızın, dershanelerin nasıl bir kuşatma altına alındığını unutmadık, unutmamalıyız, unutturmamalıyız. Verilen sınırsız ödünlerin, gerçekleştirilen göz yummaların, bilinçsizce ve ahlaksızca siyasi ve mali yararlanmaların olumsuz sonuçları halâ tam olarak giderilemedi.
Korkarım yukarıda sözü edilen uygulama, tarikatların, vakıfların Ulusal Eğitimizin kılcal damarlarında yeni FETÖ’cü oluşumları gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Korkarım, yıllar sonra ülkemizde yeni “hesaplaşmalar”, yeni “helalleşmeler” yaşanacaktır. Olan da bu yıllara kadar yetişen kuşağa ve ulusal geleceğimize olacaktır.
Cumhuriyet öğretmenleri sınıflarında, Ulusal Eğitim Yasamızda yer alan “Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir.” ilkesine her zaman uymuştur ve bu ilkenin öğrencilerince içselleştirilmesine özen göstermiştir. Öğretmeni sınıftan çıkararak İmamı/Hatipi/Kuran eğitmenini sınıfa sokmanın ne anlamı var? Bu uygulamanın öğretmeni aşağılamak anlamında olduğu açık değil mi?
“Ulusal inanç eğitimi vermek” amacıyla camilere öğretmen sokmak ne kadar mantıksızca ne kadar artdüşünce içeriyorsa; öğretmen varken sınıfta imam/hatip sokarak “ahlak, insani değerler…” eğitimi vermeye çabalamanın da o kadar mantıksızlık ve artdüşünce içerdiğini unutmayalım.
Bir de yeni Milli Eğitim Bakanı’nın, “Milli Eğitim Yasası”nda yer alan “Madde 15- Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkân ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir.” Maddesini ya görmemiş ya da daha acısı görmezden geliyor.
Unutmayalım ve yineleyelim: Cumhuriyet öğretmenleri, Milli Eğitim Kanununda yer alan “…Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir.” hükmünü her ortamda ve her koşulda uyguladı, uygulayacaktır.