Orkun yazıtları, Türk Tarihi’nin ve Türk Edebiyatı’nın bilinen en eski kaynağıdır. Onlarla öğrendik özümüzün derinlerini, onlarla bilinçlendik, onlarla övündük.
Orkun Yazıtları bugünün Türkçesi’ne onlarca kez birçok bilim insanımız tarafından çevrildi, yayımlandı. Yayımlandı da bunların neredeyse hepsinde biçem sorunları vardı, yorumlama ve açımlama eksikliği vardı. Akademik kalıp her şeyi halletmiyordu, kitlelere, ortalama Türk insanına bu eşsiz metinleri ulaştırmak için daha değişik yöntem ve sunuş biçimlerine gereksinme vardı.
Bu gereksinme “Bilge Kağan’dan Kutlu Söylev” adlı, 62 sayfalık bir yapıtla giderilmiştir. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum.
Nasıl ve kim tarafından? Bir Türkçe Başbuğu ve sevdalısı Namık Kemal Zeybek tarafından. Bu başbuğluk ve sevdalılık, Sayın Zeybek’in Türkçeyi ustalıkla işleyebilmesi ve ona yeni bir ruh üfleyebilmesinden ileri gelmektedir. Bunu son yıllarda yayımlanan yapıtlarında gösterdi. Bu yapıtında da yaklaşık 1300 yıl önce yazılan Orkun yazıtları, aynı ululuk ve doruklukta bir Türkçe ile bugüne getiriliyor. Bu öyle bir getirme ki, Bilge Kağan ve de bu yazıtların yazıcısı Yuluğ Tigin dirilseler ve günümüz Türkçesi’ni öğrenseler, ancak böyle yazabilirlerdi. Varsıl, işlek, albenili, okunaklı, dokunaklı, arı, akıcı, şiirsel ve günsel…
Ve metin sonlarında yorumlar: Kısa, öz ama yeterli derinlik ve varsıl içerikte. Bu yorumlar da yüksek bir edebî beceri ve yılların kazandırdığı büyük bir tarihsel bilgi birikiminin sonucu.
Sunuş yazısına değerli Zeybek şu satırlarla başlıyor: “Orkun yazıtları gerçekte Türk budunun kutlu bitiğidir. Taşlara yazılmış o kutlu sözler, o günün Türklerine de sonraki Türklere de bugünkülere de yarınkilere de bilgilendirici, öğüt verici, sıkıntıya girme nedenleri ile kurtuluş çözümlerini açıkça anlatır. Bilge Kağan ile Kül Tigin adına dikilen taşlarda yaratılıştan başlayarak Türk’ün geçmişi vardır. (…) Bu yazılar, tüm dönemlerin Türklerince okunmalı, üzerinde düşünülmeli, yeniden yeniden yeniden, yine yine yine okunmalı, Tüm uygulamalarda yol gösterici olarak alınmalıdır.
Türklüğün Bilge Kağan düzeyindeki yüce Başbuğlarından Atatürk’ün Orkun Yazıtlarını Çanakkale Savaşı gecelerinde bile okuduğunu unutmayalım. Atatürk’ün söylevi de Bilge Kağan söylevinin izbasarı gibidir.”
Hah tamam işte burada ben araya girmeliyim ve Yeniçağ Gazetesinde yazdığım yıllarda tanıdığım ve uzun uzun söyleştiğim tarihçi Muhittin Nalbantoğlu’nun bana anlattıklarını aktarayım. Ötelerde yine kitaplar arasında olduğuna inandığım Nalbantoğlu, bir süre Anıtkabir’de de araştırma amaçlı olarak çalışmış, o çalışma sırasında Atatürk’ün okuduğu kitapları tek tek incelemiş. Bu inceleme sırasında, 1924 yılında o günkü Türkçemize aktarılarak yayımlanan “Orhun Abideleri” adlı kitabı da görmüş. Bu kitabın matbaadan çıkar çıkmaz Atatürk’e hediye edildiğini de belirlemiş. Ve ve… Şimdi sıkı durunuz:
Nalbantoğlu son sayfaya geldiğinde, Atatürk’ün kendi el yazısıyla, “Büyük nutuk böyle bir ifadeyle hitam bulacaktır” diye not düştüğünü de görmüştür.
Hangi ifadeyle, onu bir daha anımsayalım ama Namık Kemal Zeybek’in kitabının arka kapağına da aldığı aktarımıyla: “Türk Oğuz Beyleri! Budun! Dinleyin! Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, senin töreni, birliğini bozmadıkça, kim senin il’ini (devletini) bozabilir? Türk budun! Kendine dön! Kendin ol! Bilinçli ol!”
Kitaptaki bölüm başlıkları da son derece ilginç ve de isabetli: Çöküş, uyanış, diriliş, birlik için savaşlar, sesleniş, yanılıp yanlış yapmıştın, eçim (amcam) kağan öldü kağan oldum, budunu birleştirip yücelttik, Alpagut Başbuğ: Kültigin, Bilge Kağan anlatıyor, Kültigin uçarcasına saldırır, Bilge Kağan’ın yuğ töreni…
Büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca “Bu ulus kocaman bir şiirdir, yazdığım dizeler de bu ulusun bireyleridir” der. Namık Kemal Zeybek, bu kocaman şiire kocaman bir katkı sunmuş. Okuyun, mutlaka ve döne döne okuyun, başucunuzdan eksik etmeyin Atayurt Yayınları tarafından yayımlanan bu özel yapıtı.