“Müşterisiz meta zayidir” (*)

Abone Ol

Muhalif, karşısındakine duymak ve yüzleşmek istemediğini “pat” diye söylemekle yükümlüdür. Bu bir görevdir. Kültürel sermayesi olan kişinin karşısındaki başka türden birikimleri olanla uzlaşması, biraz da bu yüzden zordur. Değerleri, toprağı, dini, geleneği aynı olan bu iki farklı kişilik, aynı dili konuştukları halde ne yazık ki ayrı kararlara varırlar. 

Şimdi önümüzdeki seçime bu iki ayrı pencereden bakalım…

Yerel seçimler için partiler son hamlelerini yapıyorlar. Bayburt için ise partiler demek aslında caiz değil! Sonuçta Bayburt’ta yıllardır partiler bile değişse, sadece bir düşüncenin partisinin fikri, zikri ve icraatı iktidarda.  

Bu anlayışın hakim olduğu parti liderinin, yaklaşık 6-7 genel ve yerel seçimin hepsinde de, memur tayini gibi görevlendirdiği kişiyi, seçmenlerin sorgusuz sualsiz kabul ettiği de bir gerçek!

Seçim sonrası süreçte aynı seçmen kitlesi; seçtiği yerel yönetici ya da vekilin bu işin erbabı olmadığına hükmediyor. Kaybolan yıllar ve değerlere akılcı bir mesafeden bakınca, hem ikinci kez adaylığı konmayan kişiye hem memlekete yazık.  

Sonuçta dönem sonunda iktidarını kaybeden attan düşmüş gibi oluyor, hemşerilerimde daha da katmerlenmiş sorunlarıyla başbaşa kalıyor. Bir sonraki dönemde bir başka aday tayin edilince haydii bu defa da yine taze heves ve aynı itaatle “bu sefer tamam” diye yeni işaret edilen baştacı ediliyor. 
Bir şey değil de sevgili hemşerilerim, bu gidişle elde zülmedecek ne ahali ne şehir kalacak!

Sözün çekirdeğine gelirsek: Ülkemizin bu acı gerçeğini Bayburt’ta daha hırpalayıcı olarak yaşıyor. İktidar; yerel yöneticilerini veya vekilini niteliklerine göre değil, kendi kıstaslarına ve sadece ‘yapma’ odaklı tepeden tayin ediyor. Oysa yapmak önemli değil, kaynak elde olunca en beceriksiz ve niteliksiz insan da yapar. Aslında iktidarın elinde toplumun özlemlerini gerçekleştirecek çapta, ne gerekli özellikleri olan kadro stoğu var ne de bilenlerden yararlanma niyeti.

Kurumsal şirketlerde bile en basit bir görev için adaylar önce imtihan edilip sonra işe alınır. Oysa Bayburtlu seçmen, önce işe alıp sonra imtihan ediyor! Bir kez daha söyleyeyim bu yöntemle siz derdinize derman olacağı bulamazsınız. Çünkü öncelikle tayin edilen adayın iyi de kötü de olsa eğitim, donanım ve niteliklerini çoğunlukla önemsemiyorsunuz. Sizin taraftan mı tamam! Patron göndermiş mi eyvallah! Ayrıca önemseyip bilseniz de farketmez, çünkü siz sadece işaret edileni onaylamakla yükümlüsünüz. Bu yüzden de kentteki icraatını ne denetleme ve ne de eleştirme hakkına sahipsiniz. 

Toplumun ortak aklı işte bu yüzden, asıl ihtiyaç duyulan katkısını bu dünyada sergileyemiyor, öteki dünyaya saklıyor. Ayrıca eleştirse de bir işe yaramayacağını biliyor. Çünkü seçilenin emir aldığı yer başka.

Ne yazık ki memleketimizde inanç odaklı karar verme anlayışı, her şeyin önüne konunca da akan sular duruyor. İnancımız nedeniyle yetersizlikler, haksızlıklar hatta fahiş hatalar bile, parti adına ise fazla sorgulanmıyor. Bu çok büyük bir vebal! Bu anlayış yüzündene yönetim yeri bir tür ticarethane olarak, yapılan işler ise ‘ben yaptım oldu’ usulüyle görülüyor. Memleket için önemli bir kararda bir bilirkişiye danışmak ise yerel yönetimin gözünde ukala birinin değerlendirmesi olarak kabul ediliyor. Ya da yapılan işlerdeki niteliksizlik ve hatalar ortalığa serilir diye işbilenlerin burnu sokulmuyor.

Siyasi iklimin bu türden tüm davranış kalıpları, siz farketmeseniz de Bayburt’ta her alandaki kaliteyi geriletti. Nitelikli insanlar bu tek tip düşünce yüzünden, yıllarca kamu siyaseti tarafından alandan uzaklaştırıldı. Küstürüldü, işinden edildi, itibarsızlaştırıldı veya göçe zorlandı. Bu yüzden de ortalıkta siyaset adına donanımlı, nitelikli memleketin tarihini, insanını, doğasını kültürünü tanıyan insan kalmadı. Olanlarsa destekten koparıldı.

Bu yüzden de memlekette nitelikli aday bulmak nerdeyse imkansızlaştı. Bulunanlar da iktidarın dümen suyuna girerlerse hüsnü kabul gördüler, girmezlerse tüm donanımlarına rağmen kazanma şansları riskli olduğu için baştan kaybedilmiş gibi duran bir yarışta haklı olarak kişiliklerini yıpratmak istemedi. 

Bugün ise donanımlı olduğu halde, gözünü karartıp giren muhalifleri canı gönülden kutlamak gerek, çünkü onlar kendi özelliklerini öne çıkarmayı bırakıp, taraftar algısını değiştirmek gibi bir canavara karşı savaşıyorlar. 

Şimdi böyle bir seçmen profilinin oluşturulduğu yerde iktidar partisinden başka bir adayın işi kolay değil. Çünkü kendisinin tüm özelliklerine rağmen baştan kararlı seçmenleri zor ikna edebileceğini bilir. Yani meta ne kadar değerli olursa olsun ondan anlayacak müşterisi yoksa işi zordur. Hele de iktidar seçmeninde siyaseten böyle bir ihtiyaç algısı yoksa ve kendi kendini sorgulamak asla aklına gelmiyorsa. İktidarın yıllar içerisinde memleketimize belki de bilmeden yaptığı en büyük kötülüklerden biri de bu sorgusuz biat anlayışıdır. Bu anlayış tüm değerlendirme kapılarını öylesine kapatır ki, geçmişin bütün fahiş hatalarına rağmen “kim var ki ona verelim” klişesi insanı canından bezdirir.

Merak ediyorum doğrusu; güzelliği katledilmiş bu güzeller güzeli kenti, dipdibe on katlı Bayburt gökdelenleriyle donatmayı kentsel dönüşüm sanan, Çoruh’u su kanalına çeviren, toplumun önceliklerini sezemeyen bir anlayış, seçmen tercihinde yine karşılığını bulacak mı? Yoksa görmedikleri olumsuzlukları nihayet görüp “yetti” diyip oyunu bu kez şartlanmışlıkla değil akıl, izan ve bilgisiyle kullanacak mı? Üstelik bu kez iktidar partisinin rakibi olan aday, memlekete hizmet için eğitim, özellik ve koşullar anlamında şanslıyken bunu görecek mi?

Sevgili hemşerilerim demokrasi sandığa gidip adanmış şekilde oy vermek değildir! Takım tutar gibi davranmak hiç değildir. Yanlışlıkları görüp, hakça bir davranışla toplum yararına davranmaktır. Ders vermektir. Demokrasi paranın veya liderin işareti değildir. Demokrasi mücadelesi aynı zamanda kentin haklarını savunma mücadelesidir.  

Bütün bu nedenlerle Bayburt’ta uzun aradan sonra iktidar partisi dışında bir partinin bu son olayların da etkisiyle ilk kez kazanma şansı yüksek. Artık memleketin siyaset iklimi kıraçlaştığı için aday da yetişmiyor. Önünüzdeki fırsatı kaçırmayın. Yoksa eldeki mal ne kadar değerli olursa olsun siz itibar etmezseniz zayi olur.

İtaat etmeyin. Yanlışları görün. Muhalif fikriniz olsun. Başkası değil siz olun. Müşteri olun ve seçin! İşiniz hem kolay hem zor  ne diyim? “Allah ipliğinizi gevi etsin…”

(*)
“Müşterisiz meta zayidir”, Osmanlı atasözü