İnsanoğlu var olduğundan beri sağlık sorunları ile uğraşmış, onlarla beraber yaşamış ve çözümler üretmeye çalışmış. Milattan önceki dönemlerde küçük yerleşim birimlerinde yaşayan insanlar, özellikle hayvanların saldırıları sonucu meydana gelen yaralanmalarda ve hastalandıklarında, kendilerine şefkat ve sevgiyle yaklaşanları hekim kabul etmişler. Demek ki hekimliğin ilk başladığı dönemlerde şefkat ve sevgi belirleyici olmuş.
Şefkat güneşe benzer, her zaman vardır; fakat bulutlar önünde olduğu zaman onu göremeyiz. Daha sonra büyük yerleşim birimlerinde yine sevgiyi, şefkati taşıyan ayrıca şiiri, insan felsefesini kavrayan İbn-i Sina, Hipokrat gibi kişilikler bu mesleğin temel taşlarını oluşturmuş. Hatta Asurlarda, Eski Mısır’da cerrahlar yetişmiş, insan doğa ile kardeş olup çiçeklerden otlardan ilaçlar üretmiş.
O zamanki cerrahlar yaptıkları hataları canları ile ödemişler (el kesmek dahil). Asurlular ve Babillilerde tıp tanrılara karşı sorumlu olan rahiplerin himayesindeydi. Ancak cerrahlar rahip olmadıkları için hastalara karşı uyguladıkları tedaviden devlete karşı sorumluydular. O dönemde insanlar sağlıkla ilgili büyülere inanmışlar, kendilerinin yarattığı güçlerden medet umuyorlardı.
Tıbbın kökenleri büyüye ve dinsel pratiklere dayanıyor. İlkel insanların dansları olağanüstü güçlere dua edilen karmaşık ayinlerin bir parçasıdır.
Modern tıp, dünyadaki modern teknolojilerin hepsinden faydalandı ve hızla ilerleme sağladı. Ancak sevgi, şefkat boyutunda kaybettirdikleri de oldu. Değişmeyen, hastanın doktoru ile olan ilişkisinde inancın önemidir.
Vücut asla hata yapmaz
Günümüz modern tıbbının en büyük eksikliklerinden biri de insan vücudunu uzmanlık dallarına göre birçok parçaya bölmesi, bütünü göremez ve düşünemez hale getirmesidir.
İnsan vücudunun değişmez doğruları vardır. Bunlardan biri kendini koruma özelliği bir diğeri de yenileme, tamirat özelliğidir (rejenerasyon).
Bu özelliklerinde vücut asla hata yapmaz.
Gözümüze taş atıldığında kapanması, yanlış bir gıdayı yediğimizde onu içerde tutmaması, bir mikrop bir virüs vücuda girdiğinde onunla savaşması, diyabetlilerde (şeker hastaları) kanda şeker seviyesini ayarlamak için çok su içirmesi gibi. Daha yüzlerce, binlerce tepki...
Tamirat hiç durmuyor
Tamirat yani rejenerasyona gelince küçük bir örnek; 1 yaşında da yaralar iyileşiyor, 90 yaşında da. Bu da şunu anlatmıyor mu? Doğumdan ölüme kadar tamirat hiç durmadan devam ediyor.
Tüm bunlar neden oluyor, yüz binlerce yıldan beri insan DNA’sında oluşan kayıtlar her bir hücrede binlerce sayfa...
Daha bunların sadece küçük bir kısmını çözebilmiş olan tıp bizden sonra da gelişmeye devam edecek ve daha kim bilir nerelere ulaşacak?
Burada modern tıbbın yapması gereken, bu iki hatasız sürece müdahale etmemek. Eğer uygulamalarınızla ve teknolojik birtakım girişimlerinizle bu süreçleri etkiliyorsanız burada oturup biraz düşünmeniz gerekir.
Modern tıpta giderek tıp şefkatten koparılıp teknik bir meslek haline getirilmiştir.
Tıbbın görünmeyen yüzü
İnsan denilen bu büyük yapıya tüm sağlıkla uğraşanların saygı ile yaklaşmaları ve şefkati de göz ardı etmemeleri lazım.
Şefkat sevginin yargılamaksızın, koşulsuz paylaşımıdır.
Yıllardan beri çeşitli televizyon kanallarında sağlıkla ilgili görüşlerimi anlattım. Bu görüşlerimi sizlerle yazı ile de paylaşmak istiyorum.
Yazılarımda bugüne kadar sağlıkla ilgili yazılanlardan farklar bulacaksınız. Bazen sağlığınızı ilgilendiren aykırı görüşlere de yer vereceğim. Tıbbın görünmeyen yüzünde buluşalım. Size sağlıkla ilgili en son gelişmeleri, eleştiriden de kaçınmayarak, yönlendirmeden, doğru biçimde aktaracağım. Bunun altını çizerek söylüyorum. Sağlıkla ilgili keyifli sohbetlerde buluşmak üzere...
İlginize ve sabrınıza şimdiden teşekkür ederim.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın.