İki yıl önce Bayburt'un en uzak dağ köyü Bayraktar'da kapılarını açan Baksı Müzesi ikinci sergisi 'Mesafe ve Temas'la zanaatla sanat arasındaki sınırları eritmeye soyunuyor.
Açılışından tam iki yıl sonra yine aynı günlerde Baksı Müzesi’ndeyim. Bu, Baksı’ya üçüncü gelişim. Uçakla Erzurum ve üç saatlik otobüs yolculuğunun ardından Çoruh’a tepeden bakan bu müstesna müzeye her geliş bir başka keyif.
“Türkiye’nin ilk çağdaş müzesi İstanbul Modern beş yıl önce açılmışken böylesi dört dörtlük bir çağdaş sanat merkeziyle Bayburt ilinin varılabilen en uzak köyünde karşılaşmak adeta şaka gibi” diyerek başlamışım iki yıl önce Referans gazetesindeki yazıma.
Evet, ünlü sanatçı ve akademisyen Hüsamettin Koçan’ın gurbete giden babasını beklediği tepede kurduğu müze dallanıp budaklanarak yoluna devam ediyor. Bu kez de tasarım, moda, yemek kültürü ve plastik sanatların harmanlandığı ‘Mesafe ve Temas’ sergisinin ve yeni bölüm ‘müze depo’nun açılışındayız. İlk gelenler şaşkın, bizler gururluyuz bu sıradışı müzeyi daha önce görme olanağı bulduğumuz için. “Beş yıllık bakanlığım süresince en mutlu olduğum anlardan biri Baksı Müzesi’nin açılışıdır” diyen ve bu serginin açılışı için tekrar Baksı’ya gelen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın söylediği gibi “Burası uzakları yakın eden bir dünya müzesi. Ve Hüsamettin Koçan’ın eşi Oya Koçan’la birlikte gerçekleştirdiği insan ve ülke sevgisinin en güzel tezahürü”.
Zanaatla sanat el ele
‘Mesafe ve Temas’ sergisinin çerçevesini Fırat Arapoğlu, Mürteza Fidan ve Kurucu Koçanoğlu oluşturmuş. Küratörler bu projeyle uzun yıllardır göç veren, geleneklerin giderek yok olduğu, çağımıza ilişkin kültür sanat gibi değerlerin ve ekonomik üretim biçimlerinin yeterince temsil edilmediği bölgedeki bu mesafeyi temasa dönüştürmeyi amaçlamışlar. Bunu sadece estetik nesneler üzerinden iletişim kurarak değil, ‘komşuluk’ hali yaratarak, diğer bir deyişle zanaatla sanat arasındaki sınırları eriterek gerçekleştirme yolunu seçmişler.
‘Mesafe ve Temas’ın tasarım bölümünün sorumluluğunu Faruk Malhan, moda bölümünün Arzu Kaprol, yemek kültürü bölümünün ise Engin Akın üstlenmiş. Faruk Malhan farklı üniversitelerden seçilen bir grup genç tasarımcıyla, Arzu Kaprol da Studio Kaprol Tasarım Ekibi’nden üç genç tasarımcıyla çalışmış.
Destek göremiyor
Üç ekip de yörede kullanılan, üretilen malzemelerden yola çıkarak tasarımlarını oluşturmuş. Hedef de Bayburt’un köyleri ve kasabalarındaki üretim ve istihdam olanaklarını yenilemek. Dokumacılık, marangozluk gibi yok olan meslekleri tekrar canlandırmak. Özellikle de yöredeki kadınların yaratıcı ve üretici yönlerinin desteklenmesi amaçlanmış. Zaten Baksı Müzesi’nin çevre köylerdeki kadınlara yönelik ehram ve kilim dokuma atölyeleri kuruluşundan beri devam ediyor.
Baksı her yıl sınırlı olanaklarıyla, daha doğrusu Hüsamettin Koçan’ın öz kaynaklarıyla genişliyor. Bu yıl açılan ‘depo müze’nin yanı sıra sanatçı programlarına, atölye çalışmalarına katılacaklar için yapılan konuk odalarının sayısı 30’a çıkarılmış.
Ama nedense kültür sanata destek dendiğinde ilk aklıma gelen Turkcell, Vodafon, Coca Cola, Pepsico, Ülker, Garanti, Akbank, Yapı Kredi ve İş Bankası gibi kurumların henüz Baksı’ya bir destek verdiklerini duymadım. Acaba gözden uzak olan gönülden de mi uzak oluyor? Oysa bir büyük konser maliyetinin dörtte birine Baksı’nın bir yıllık tüm projelerine destek olunabilir...
Lezzet zor iştir
Engin Akın, serginin ‘Yemek kültürü’ ayağını Bayraktar/Baksı Köyü’nden eşi Zeynep Koçan, Fatma Akçelik ve Ruhugül Aktaş ile birlikte gerçekleştirdi. Biz konuklar da muhteşem yemekler yedik. Engin Akın, bu projesinde bölgeye özel unutulmaya yüz tutmuş otları ve baharatları ortaya çıkardı, geleneksel yemeklere, özünü bozmadan yine yöreye ait malzemeleri kullanarak yorum getirdi. Akın’a göre “Lezzeti bir bölgeye hapsetmemek gerekiyor, yemek kültürü en kolay sınırları aşıyor. “ Akın kadınların yemekleriyle gurur duymasını istiyor.
Koçan’ın hayali
“Benim kuşağımda zirveye ulaşan ‘doğduğu toprakları terk etme geleneği’nin yok olacağını umuyorum. Tek gelecek umudunun bu terk ediş olması düşüncesi değişecek, orada rahat ve mutlu yaşamanın mümkün olduğu inancı geri gelecek. Unutulan, yitirilmekte olan kültür değerleri geleceğe aktarılacak. Buraya ait motifler ve biçimler, buraya ait lezzetler dünyaya önerilecek...Benim hayalim bu. Müzenin kurumsal yapısını genişletmek ve güçlendirmek, uluslararası ortama açılmak da önceliklerimizin başında geliyor...”
Baksı Dostları
‘Baksı Dostları’ kısa bir süre önce Rana Erken Tabanca’nın girişimiyle müzeye destek olmak üzere kurulmuş. Şimdilik 100 üyeleri var. Hedefleri ise 1000 üye. Yıllık üyelik ücreti ise 200 lira. Beş üye yapan ‘can üye’ oluyor. Rana Erkan, “Eğer bin üyeye ulaşılırsa Baksı Kültür Sanat Vakfı’na müzenin temel ihtiyaçları için kaynak sağlanmış olacak” diyor.
Temmuz 2012