MENGÜCEKGAZİ’DE 

Abone Ol

Erzincan Mengücekgazi Hastanesi büyük bir hastane. Adını aldığı Mengücek Gazi Erzincan, Kemah, Şebinkarahisar ve Divriği’ye hakim olan Mengücüklü (Mengücekli) beyliğinin kurucusu. Mengücük Gazi, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın Malazgirt zaferini beraber kazandığı beylerinden biri. Malazgirt zaferinden sonra Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar’ı fethetmiş,1090'lı yıllarda Yukarı Fırat-Karasu sulaklarını vatan edinmiş. Mengücük Gazi, Danişmentli beyliğinin lideri Danişmend Gazi ile birlikte bölgedeki Rum ve Gürcülere karşı da savaşmış.

TDV İslam Ansiklopedisi’ne göre 1165 tarihinde Erzincan Mengücükoğlu Beyliği’nin başına geçen Davut oğlu Behram Şah Melik ünvanlı üçüncü Erzincan beyi ve Mengücüklü Hanedanının altmış yıl hüküm süren en tanınmış beyi. Bir bakır  parasında "emirül ümera" ünvanı görülen Behram Şah saygın bir hükümdardı. Melikliği sırasında Erzincan’daki düğün ve yaslara katılır, katılamadığına para ve yemek gönderir, ağır kışlarda vahşi hayvanlar ve kuşlar aç kalmasın diye araziye yem bıraktırırdı. Behram Şah, Anadolu Selçuklu Devleti hükümdarı II. Kılıçaslan’ın damadı idi. Kızlarından Melike Hatun’u, Erzurum Saltuklu’larının hükümdarı, Bayburt Kalesi'ni yeniden yaptırdığı kitabelerden anlaşılan Mugusiddin Tuğrul Şah ile evlendirmiş, diğer kızı Selçuk Hatun’u ise Anadolu Selçuklu Hükümdarı I. İzzeddin Keykâvus’a vermişti. Selçuklu Sultanlarıyla arası çok iyi idi. Rükneddin Süleyman Şah’ın 1202 yılındaki Gürcistan seferine de katılıp esir düşen, sonra serbest bırakılan Fahreddin Behram Şah 1225 yılında vefat etmiştir.

Fahreddin Behram Şah devrinde Erzincan çok gelişmiş Anadolu’nun önemli şehirlerinden olmuştur. Şair Nizâmî-i Gencevî "Mahzenül-esrâr isimli meşhur eserini Mengücük Beyi Fahreddin Behram Şah adına yazmıştır, o da Gencevî'ye çeşitli hediyeler göndermiştir. Behram Şah’tan sonra Davud, Selçuk, Muhammed adlı oğulları Erzincan ve bağlı şehirleri idare etmeye devam ettiler.

Tarihçi İbn Bibî; Erzincan tahtına  geçen Davut Şah’ın ilim sever olduğunu, dönemin meşhur alimi Abdullatîf el Bağdadi’nin Erzincan’a gelerek Davut Şah’ın sarayında yaşadığını yazar. Davut Şah bazı duyumlar aldıktan sonra, Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a bağlılığını iletmek için Kayseri’ye gitmesine rağmen Anadolu Selçuklu Hükümdarı kafasına koyduğu gibi Erzincan, Kemah ve Muhammed’in hakimi olduğu Karahisar’ı savaşmadan Mengüceklilerden alarak emirlere dirlik vermek suretiyle bu beyliğe son verdi. Alaaddin Keykubat’ın niyeti amca oğlunun emir olduğu Erzurum Saltuklularını da hakimiyetine almaktı ama bu niyetini erteledi.

Erzincan, Kemah, Divriği ve Karahisar ile yetinen ve genişleme niyetleri olmayan Mengücüklüler imar ve ilmi çalışmalara ağırlık vermişlerdi. Kemah’ta, Divriği’de Mengücüklü beylerine ait bir çok türbe vardır.

Deprem ve başka sebeplerle Erzincan’da ayakta Mengücüklü eseri kalmamıştır, oysa 16. yüzyılda Fahreddin Süleymen Şah adına Erzincan’da medrese olduğu kaynaklarda var. Kemah’daki türbeleri saymaz isek Mengücüklü eserleri tarihte pek bahsedilmeyen, ilk beyi Mengücük Gazi’nin torunu Süleyman olan, Mengücüklülerin Divriği kolunda yaşamaktadır. ("Yitik Bir Anadolu Beyliği Mengücekoğulları" adlı kitabın yazarı Necdet Sakaoğlu’na göre; Mengücek’lilerin Divriği kolunu unutulmaktan kurtaran 1893-1910 yılında kitabeler ve paralar üzerinde araştırma yapan S.L.Poole,F.Grenard, A.Gabriel gibi doğubilimcilerdir.)

Sikke sahibi, Süleyman oğlu Şehinşah tarafından Merâgalı usta Hasan b.Fîruz’a 1180-1181 yılında yaptırılan Divriği Kale Camii ve Şehişah’ın torunu Ahmed Şah’ın mimar Ahlatlı Hürremşah’a yaptırdığı Ulucami yüksek bir sanat değeri taşır. Camiye bitişik Darüşşifa daha başarılı bir mimari eseridir. Külliyede dört muhteşem taç kapı, Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubad’ın egemenliğini simgeleye çift başlı kartal, doğan kuşu, sembolik insan başı figürleri yapıya önem katar. Ahmed Şah ile Turan Melek Hatun’un türbeleri dârüşşifa’ya bitişik ve birer süsleme şaheserleridir. Divriği’de Sitti Melik Kümbeti (1196'da yapılmış), Hâcib Kamerüdin türbesi, Kemah’ta Melik Mengücük Gazi kümbeti gibi yapılar halen ayaktadır.

Mengücüklü yapıları Anadolu’nun en eski Türk eserleri arasında sayılıyor. Mengücekli Beylerinin iyi niyetli, ilmi sanatı seven yaşantılarından sonra Selçuklu Sultanlığında çok sayıda Erzincanlı yetişkin insan yönetici olarak faaliyet göstermiştir.

Sencer-Sancar, menemen-melemen kelimelerindeki kararsızlığımız Mengücek Gazi’ye kaynakların bir kısmının Mengücük Gazi demesiyle tekrarlanıyor diye düşünürken, sabaha karşı saat dörtte Mengücekgazi hastanesi kardiyoloji yoğun bakımına misafir olduk. Özel hastanesi olmayan şehrimizde muayenehaneler de uzun zamandır kapandığından yazın mesai saatlerinde randevu almanın zorluğunda uzman doktor görmek zor. Hepsinde sigortalı işçi çalışan muayenehanelerde mesai sonrası her saatte az bir ücret karşılığı hizmet almak mümkündü ve bu doktorlar gece yarısı köylere dahi gidiyordu. Muayenehanelerin kapatılma gayesini, doktorların özel hastanelere geçmesini sağlamak diye anladım hep. Bizde özel hastane olmadığından gündüz normalin üzerinde hasta bakan uzman doktorların bir an önce tayin olup gitmeyi istemesi çok normal. Bu gelişmeleri sağlayıp muayene ücretlerini eczanelerden tahsil ettiren eski Sağlık Bakanının Erzurum’unda, büyük ve donanımlı hastaneler Bayburt’tan gece sevklerini pek kabul etmiyormuş, Allah'tan Mengücekgazi var.

Yukarı kata çıktığımda saat dokuzu geçmişti. Biraz uzağımdaki yaşlı adam seyrek fakat çok bağırıyordu, belli ki ilaçla sakinleştirilmiş, bağlanmadan yatakta durmasına imkân yok. Solumda yaşlı kadını benden az önce kızı yatırıp gitmiş, onun bırakıp  evine gitmesine içerlediği belli, inmek sondasını, monitöre bağlandığı kabloları sökmek istiyor. "- Burada tuvalet yok, hem sondaya bağlısın yap’’ diyor hemşireler ama  bir türlü ikna edemiyorlar güzel sözler tesir etmiyor, "bak kargış vericim size" demekle kalmıyor ara vermeden kızlarına hemşirelere yüksek sesle beddualar ediyor, sağ yanımdaki yaşlı amca daha sakin arada "ya hızır" diye sesleniyor, yaşlılık ve hastalıktan kaynaklanan çaresizliğin sesleri bunlar.

Ortalık yeni ışıklamıştı ki vaveyla koptu, daha sonra oda arkadaşım olan yılların esnafı Erkam amcadan ayrıntılı öğrendiğime göre ölen hastanın 6-7 kişilik yakını, iki saat boyunca olanca  sesleriyle haykırıyor, duvarları kapıları kırmaya çalışıyor, doktorlara hemşirelere galiz hakaretler ediyor, resmen terör estiriyorlardı. Mengüceklilerin ve tanıdığım Erzincanlı eczacılarla, diğer esnaftan veya devlet memurlarından insanların yumuşak yaşantılarına hiç  benzemeyen tavırlar ortaya koyuyorlardı.

Bu kötü süprizler ölçü değil, bilinen bir fay hattına yakın olmasına rağmen son yıllarda gelişip güzelleşen Erzincan’ın, önceki dönemlerde temeli atılıp sonradan tamamlanan yeterli hastane binası olan, genç, gayretli elemanlara sahip, gelişme istidadı gösteren, çevre illerden acil hastalar kabul eden bir tıp fakültesi ve büyükçe bir üniversitesi var.